iso 22000 Pegem Mühendislik Ankara
iso 22000
ISO 9001 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ
Türkiyede geçen senelerdes birçok firma ISO 9001 belgesi almış omasına rağmen bu sistemi yürütememiştir sondönemlerde Türkak, Sanayi ve Ticaret bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü bu tür belge bazında kullanıma karşın harekete geçmişler ve sadece kağıt üstünde evrak olarak verilen belgeleri kabuletmemmektedir. ISO 9001 belgesi almak veya almış ama yürütülmesini yapmyan firmaların dikkatli tercihlerde bulunup sadece maliyet değil hizmet acısından bakmaları gerekmektedir bundan dolayı

Değerli Müşterimiz Size Daha Kaliteli ve Hızlı Hizmet Sunmak Amacı için bizi aramanız yeterli olaaktır.



  1-  Pegem Mühendisliğe ürünün tüm teknik özelliklerini bildiriyorsunuz.
  2-  Danışmanlarımız ürünün hangi direktiflere gireceğini tespit ediyor.
  3-  Ürünün gireceği testler belirleniyor.
  4-  Danışmanlarımız ürünün teknik dosya hazırlanmaya başlanır.
  5-  Pegem Mühendislik, müşterisi için en uygun test koşullarını sağlayacak olan  test laboratuvarını seçiyor. Bu aşamada test laboratuvarının mutlaka CE  alanında onaylanmış bir laboratuvar olması gerekiyor.
  6-  Ürün, belirlenen testlere giriyor.
  7-  Testlerden geçemeyen ürünlerin uygunsuzlukları, üretici firmaya bildiriliyor ve  iyileştirmelerin yapılması isteniyor. Bu aşamada üretici firma bu düzeltmeleri  yapmak zorunda. Aksi takdirde testlerde uygun görülmeyen hiçbir ürün CE  işaretine sahip olamaz.
  8-  Testlerde uygun görüleren ürünlerin raporları teknik dosyaya eklenir.
  9-  Pegem Mühendislik, teknik dosya ve test raporlarıyla birlikte belgelendirme  işlemlerine başlar. CE belgelendirme yetkisine sahip bir kuruluş henüz  olmamakla birlikte TÜRKAK´ın başvurusu sonuçlanmak üzeredir. Ayrıca AB´deki  Notified Body (Onaylanmış Kuruluş) firmaların temsilciliğine sahip firmalar CE  sertifikasını verebilmektedirler.
  10-  Ürün için CE belgesi alındıktan sonra, üretici firmaya düşen görev bu işareti  ürünlerine iliştirmektir. Ürünün belli yerlerine bu işaretin konulması  gerekmektedir.

PAZARLAMA  FİRMASI için, ürün ithal ediliyor ve ürün CE işaretine sahip  olmayabilir. Firmanız ürünü AB ülkelerine ihraç ederken CE belgesine ihtiyaç  duyuyor. Çünkü bu belge olmadan ihracatı yapmanın imkanı yok. Bunu çözmenin iki  yolu bulunuyor.

1-  İthal ettiğiniz üretici firmadan, ürüne CE markalaması yapmasını  isteyebilirsiniz.
 2-  Ürüne, pazarlama firması olarak siz, CE markalama işlemlerini yaptırırsınız.  Elbette bu takdirde işlemlerin maliyetini
  Türkiye´deki  pazarlama firması üstlenmek durumunda kalıyor. Yine de KOSGEB test ve  danışmanlık desteklerinden faydalanarak bu maliyeti oldukça düşürebilirsiniz.
  Pazarlama  firmaları için de, ürünün CE markalama işlemleri üretici firmaların izlediği  yolla aynıdır.

CE  Markalama konusunda karşılaşılan en önemli problem

Sırf  maliyeti düşürmek için ürünü gerekli testlere sokmayan firmaların aldıkları CE  işareti ihraacat aşamasında büyük problem olmaktadır. Zira siz ürünü ihraç  ederken ürünün CE raporlarınıda müşterinize göndermek durumundasınız. Bu  raporda da ürünün girdiği testler görülmektedir. Eğer ki ürün
  gerekli  testlere sokulmamışsa müşteriniz ürünü geri çevirir. Ülkemizde bu sorunla  karşılaşan bir çok firma bulunmaktadır. Bu durum firmalara sonradan ek bir  külfet ve maliyet getirmektedir. Ve işin başında maliyetleri azda olsa  düşürmeye çalışan firmalar daha sonra bunun kat be katını ödemek zorunda  kalıyorlar.

CE Yol Haritası
    tip onay

 

TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

Uluslararası ticareti kolaylaştırıcı gelişmelerin ve tedbirlerin  hız kazandığı dünyamızda, ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde,  uygunluk değerlendirmesi hizmetlerine nitelik kazandırmak ve yaygınlaştırmak  amacıyla Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) 4 Kasım 1999 tarihinde Resmi  Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4457 sayılı Kanunla kurulmuştur.  Bu kanun ile; laboratuvar, belgelendirme ve  muayene hizmetlerini yürütecek yurt içi ve yurt dışındaki kuruluşları akredite  etmek, bu kuruluşların belirlenen ulusal ve uluslararası standartlara göre  faaliyetlerde bulunmalarını ve bu suretle ürün/hizmet, sistem, personel ve  laboratuvar belgelerinin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etme  görevi TÜRKAK’a verilmiştir.  TÜRKAK’ın  gerçekleştirdiği akreditasyon işlemleri uluslararası standardlar esas alınarak  gerçekleştirilmektedir.

Bu standardlar;

     
  • Laboratuvar hizmeti veren kuruluşlar için : TS EN ISO/IEC 17025,
  •  
  • Kalite Yönetim Sistemi Belgelendirmesi yapan kuruluşlar için : TS  EN 45012,
  •  
  • Çevre Yönetim Sistemi Belgelendirmesi yapan kuruluşlar için :  ISO/GUIDE 66
  •  
  • Ürün Belgelendirme Kuruluşları için : TS EN 45011,
  •  
  • Personel Belgelendirme Kuruluşları için : TS EN 45013’tür. Muayene  kuruluşları için : TS EN 45004,
LABORATUVAR AKREDİTASYONU
  Akredite bir laboratuvar kullanmak, aşağıdaki faydaları sağlar;

• Önemli  analizlerin sonuçlarını ortaya koyan verilerin güvenilirliği tesis edilir.

• İnsan  sağlığı, güvenliği ve çevre korumaya ilişkin teşhis ve hükümlerin belirsizliği  azalır.

• Akreditasyon  markalı deney/ölçüm raporları halkın güvenini arttırır.

• Yapılan  denetimlerin kesin sonuçlara bağlanması sayesinde tekrar edilmesi gereken  işlemler azalır.

Bir laboratuvar TSE EN ISO/IEC 17025:2000 numaralı standarda  uygunluğu sağlamakla akreditasyona hazır hale gelmektedir.Ancak, bu  standartlara ilave olarak laboratuvarların çalışma sahasıyla ilgili ek  kriterleri içeren dokümanlar da vardır. Ek kriterler Avrupa Akreditasyon  Birliği (EA) tarafından laboratuvarların çalışma alanlarına göre ayrı ayrı  hazırlanmıştır. Adı geçen standart ve ek kriterleri laboratuvarların  bünyelerine ne şekilde uygulayacakları hususunda EA tarafından rehber  dokümanlar hazırlanmış ve bu dokümanlar tarafların kullanımına sunulmuştur.  Laboratuvar akreditasyonuyla ilgilenen tarafların akreditasyona hazırlık  sürecinde bunlardan istifade etmesi mutlak surette tavsiye edilmektedir.

ÜRÜN  BELGELENDİRME KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU

Ürün Belgelendirme, genellikle seri olarak üretilen, bazı hallerde  ise bir parti teşkil eden ürünün belirli standardlara ve teknik düzenlemelere  uygunluğunu gösteren imalatçıların belgelendirilmesi prosesidir. Ürün  belgelendirme genellikle ürünler için belirli güvenlik şartları ile kullanılır.  Bütün şartlar karşılanırsa imalatçılar ürün belgelendirme işaretini kullanmaya  hak kazanırlar.
  Ürün belgelendirme kuruluşları, imalatçılara ürün sertifikası veya  işareti kullanma izni verirler. İmalatçılar, ürünleri üzerinde bir uygunluk  işareti göstermede yetkilendirirler veya ürünlerinin belirli şartlara uyduğunu  gösteren sertifikalar yayınlarlar.
  Ürün Belgelendirmesi, ürün prosesi, ürün partileri denetimi yapan  kuruluşlar, başvurdukları takdirde TS EN 45011 Standardının şartlarına uygunluk  bakımından TÜRKAK tarafından denetlenerek yeterlilikleri onaylanmaktadır.

KALİTE SİSTEMİ BELGELENDİRME KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU

ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi; kalitenin güvence altına alınması  ile ilgili olarak işletmenin tüm bölümlerinin sorumluluk taşıdığı gerçeğinden  hareketle, tasarımdan satış sonrası hizmete kadar her aşamada gerekli teknik ve  organizasyonel tedbirler yardımı ile rasyonel bir çalışma süreci sağlayarak  hata olasılığını ortadan kaldıran ve kendini denetleyen bir sitemi ortaya  koymaktadır.

Uluslararası ticarette anahtar rolü sağlaması bakımından ISO 9000  standardına sahip olmanın sağladığı yararların başında; küreselleşme eğiliminin  giderek hızlandığı küçülen dünyamızın uluslararası ticarette yer alabilmek için  uluslararası standardlarda mal veya hizmet üretilmekte olduğunun  belgelenmesinin taşıdığı önemin büyüklüğü gelmektedir. ISO 9000 standardına  sahip olmak bu açıdan bir referans niteliği taşımaktadır. Uluslararası  standardlar kuruluşunun onaylayarak kabul ettiği ISO 9000 standardına sahip  olan işletmeler açısından böylece uluslararası düzeyde bir kimliğe ulaşma ve  dolayısıyla ürün ve hizmetlerin uluslararası anlamda kabul görmesi imkanı  olacaktır. İşte bu aşamada Akreditasyonun önemi devreye girmektedir.

KOBİ’lerde girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyet aynı kişide, yani işletme sahibinde bütünleşmektedir. KOBİ’lerin bu özelliği, onların en önemli sorununu da beraberinde getirmektedir. Çünkü bir işletme kurabilmek için gerekli paraya sahip olan herkes kendisini birer girişimci, hatta yönetici olarak görmektedir. Öte yandan, KOBİ’lerde yönetimin profesyonel yöneticilere devredilmesi de, çoğu zaman mali imkansızlıklar nedeni ile, ya da işletmede tek karar mekanizması olmak ve kontrolü kaybetmek istememe gibi geleneksel düşünceler yüzünden mümkün olamamaktadır.

KOBİ’lerde kuruluş yeri seçimi de çok önemli bir sorundur. Çünkü KOBİ sahipleri daha çok, küçük bir piyasa talebini karşılamak üzere kurulmakta ve bu nedenle de başlangıçta çok kısıtlı imkânlar içinde, işletmelerinin kuruluş yeri için uzun boylu düşünmemektedirler. Bu durumda, genellikle KOBİ sahibinin bir miktar stokunu depo edebileceği bir yeri bile yoktur.  KOBİ’lerin uluslararası pazarlara açılma sürecinde, kuruluş yeri seçimi daha da önem kazanmıştır. Özellikle, çok uluslu işletmelerin faaliyet göstermesi ile birlikte, KOBİ’lerin de uluslararası alanda faaliyet göstermesi söz konusu olmuştur.  Bu yüzden, KOBİ’lerin kuruluş yeri seçimine daha çok özen gösterilmelidir. Ayrıca, kuruluş yeri seçiminde dil, gidilecek ülkenin çevresel riskleri, işbaşındaki hükümetin taleplerini detaylı olarak araştırmaları ve bunlardan doğabilecek riskleri ortadan kaldıracak önlemleri almaları gerekmektedir.

KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu, yatırım öncesi fizibilite etüdü yapmamaktadırlar. Çünkü fizibilite etüdü, KOBİ’ler için bir maliyet unsuru olarak görülmektedir. Fizibilite etüdü yapmayan işletmeler ise, sonuçta yanlış kararlar almakta ve başarısız olmaktadırlar.

KOBİ’ler genellikle aile işletmesi özelliği taşıdıklarından, ortak yatırımlara girme konusunda tereddüt etmektedirler. Bu da, onların büyümesini ve gelişmesini engelleyen en önemli faktördür. Oysa, KOBİ’lerin ulusal sınırlar söz konusu olmadan iş yapması, özellikle joint venture tipi ortaklıklarla başarıya ulaşabileceklerinin anlaşılması gerekmektedir.  Çünkü, küçük sermayelerini birleştirenler ve uluslararası pazarlara açılmak için gerekli avantajları sağlamak amacıyla işletmelerini entegre çalıştıranlar, hem kendilerine hem de ülke ekonomisine çok şey kazandıracaklardır.

Diğer bir sorun ise, işletme sahip/yöneticisinin büyüme isteği ve hırsıdır. Bazen, KOBİ sahipleri yönetimi profesyonel yöneticilere bırakmak istememe, büyümenin getireceği riskleri göze alamama gibi nedenlerle büyümek istememekte, sınırlı kapasite ile üretimlerine devam etmektedirler. Ayrıca, belirli bir büyüklükten sonra kurumsallaşmaya önem verilmemesi ve sanayi, esnaf ve sanatkâr sicili uygulamalarındaki bazı aksaklıklar da, genel sorunlar içinde sayılabilir. Bir işletmeyi büyük güçlük ve fedakârlıklarla bizzat kuran, onu küçük ölçekten orta ölçeğe ulaştıran işletme sahibi için, işletmesini kurumsallaştırmak, öyle kolayca kabul edilecek bir durum değildir. Bu kararı geciktiren ve işletmesinin yönetimini zamanında profesyonel yöneticilere devretmeyen işletmeler, bunun faturasını ağır bir şekilde ödemektedirler.

2.1. ÖRGÜTLENME VE YÖNETİM SORUNLARI

2.1.1. Planlama Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

KOBİ’lerde planlama da önemli bir alt işlevdir. İşletmeler belirlemiş oldukları alt amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterirler. Bu amaçlara en etkin ve verimli şekilde ulaşmak içinse, planlara ihtiyaç duyarlar.

Planlama, işletmede ne yapılacağının önceden kararlaştırılması veya neyin ne zaman, nerede ve kim tarafından yapılacağının önceden belirlenmesi süreci şeklinde ifade edilebilir.

KOBİ’ler de diğer işletmeler gibi, aşağıda yer alan türden planlar yapmak durumundadırlar.

-    Bir seferlik veya sürekli planlar,
-    Stratejik ve yönetsel planlar,
-    Kısa, orta ve uzun süreli planlar,
-    Değişmez ve değişken planlar,
-    Genel veya işletmenin tüm departmanları ile ilgili planlar.

Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki, KOBİlerde yapıları itibariyle uzun vadeli planlama yapılamamakta ve genelde bir planlama uzmanı da istihdam edilmeyebilmektedir. Planlamayı genelde işletme sahibi ve ortaklar yapmaktadır. Burada, işletme sahibi veya ortakların örgütsel planları hazırlarken temel istatistiki metotlara değil de, sezgiye dayanarak planlama yoluna gitmeleri önemli bir dezavantajdır. İşletme sahibi ve ortakları yeterli eğitim almamış olmaları ve yalnızca tahmin ve sezgi yoluyla planlamaya gitmeye çalışmalarıyla, hata payı gittikçe artan bir karar alma işleminde bulunabilmektedirler. Bu nedenle KOBİ’lerde planlama yapılırken, çok dikkatli olunmalı ve gelişen ortamlara göre planlar gözden geçirilip, gerekli düzeltmeler yapılabilmelidir.  

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri planlama aşamasında, aşağıda sıralanan türden çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalabilmektedirler.

-    Amaç veya amaçlar dizisinin belirlenememesi,
-    Amaçlara ulaştırmayı kolaylaştırıcı veya sınırlayıcı faktörlerin yeterince analiz edilmemesi,
-    Alternatif planlar geliştirilmemesi,
-    Alternatif planların karşılaştırılmasında yetersiz kalınması,
-    En uygun seçeneğin belirlenmesinde bilimsel ilkelerden çok şahsi yetenek veya deneyimlere güvenilmesi,
-    Planların uygulanmasında astların göz ardı edilmesi veya tam katılımlarının sağlanamaması.

2.1.2. Örgütleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Organizasyon (örgütleme), en yalın anlamı ile planda belirlenen hedeflere ve bunlara ulaşmak için tespit edilen yollara uygun bir örgüt kurmaktır. Eğer kurulu bir örgüt düzeni mevcut ise, o zaman “yeniden örgütlenme” söz konusudur. Örgütlenme, “bir örgüt oluşturma” ya da, “örgütün etkili olarak çalışabilmesi için seçilen iş, kişiler ve işyerleri arasında yetki ilişkilerinin kurulması ve işlemlerin tümü” biçiminde tanımlanabilir. Yöneticinin, görevlerini eksiksiz olarak yerine getirebilmesi için, hangi işleri doğrudan kendisinin yapacağını, kimlerin kendisine yardımcı olacağını, kimlere karşı sorumlu olacağını açık bir biçimde bilmesi gerekmektedir. Ayrıca, birlikte çalıştığı kişilerin ve grubun durumunu, grup içindeki kendi yerini ve iletişim kanallarını da bilmesi gerekmektedir. İşte, bu imkanların hepsi örgütlenme ile ilgilidir.

Hepimizin bildiği gibi, KOBİ’lerin pek çoğu, yukarıda sayılan örgütleme sorunları ile karşı karşıyadırlar. Ayrıca, örgütün yapısından kaynaklanan bazı sorunlar da söz konusudur. Bunlar:  

•    Örgüt yapısının geleneksel oluşu ve modernleştirilmemesi,
•    Verimli bir organizasyon yapısı olmadığı için, verimlilik ölçme sisteminin olmaması,
•    Toplam kalite yönetimine uygun yapılanmanın olmamasıdır.

Bunlara ek olarak;

-    Örgüt yapısının, amaca uygun, yeterli ve basit olmayıp ayrıca, örgütün temel politikalarının saptanmamış olması, örgüt planlaması ve şeması anlayışının gelişmemesi,
-    Örgütte, çeşitli birimlere göre yetki ve sorumluluk dağılımının dengeli, açık bir biçimde yapılmamış olması, işbölümü ve uzmanlaşmada yetersiz kalınması,
-    Örgütte, kurmay ve komuta kanallarının açıkça belirlenmeyip birbirine karıştırılması,
-    Örgütün biçimsel ve biçimsel olmayan yapılarının birbirinden ayrı olduğunun düşünülmeyip, her iki yapıdaki grup amaçları ile çalışmalarda çatışmalara yol açması.  

KOBİ’lerin hepsinde bu tür örgüt sorunlarının olduğu muhakkaktır. Hem bu sorunların üstesinden gelebilmek, hem de kendi başlarına yapamayacakları işleri diğer KOBİ’lerle birleşerek gerçekleştirebilmeleri için, Türkiye’deki KOBİ’lerin bir araya gelmeleri gerekmektedir. Bugün, tüm gelişmiş batı ülkelerinde, bu işletmeler kendi örgütleri vasıtasıyla temsil edilmektedirler. Bu örgütler, gerek politik ve gerekse de ekonomik alanda KOBİ’lerin çıkarlarını korumakta, ayrıca üye işletmelere çeşitli alanlarda destek vermektedirler. Bu nedenle, KOBİ’ler için Türkiye’de geçerli olabilecek örgütlenme alternatifleri tek tek değerlendirilerek, optimal örgütlenme şeklinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü, bu aşamadaki başarı, diğer tüm aşamaların başarısını da büyük ölçüde etkileyebilecek niteliktedir.

Türkiye’deki KOBİ’ler, ekonomik, politik ve sosyal alanlarda taşıdıkları öneme uygun olarak, genel politika ve stratejilerini belirlemek durumundadırlar. Bu işletmeler, kendilerini ekonominin kamburu olarak değil, tam tersine ekonominin yenilikçi, rekabetçi ve aktif unsuru, sınıflar arasında sosyal geçişin sembolü ve demokrasinin garantisi olarak kabul etmelidirler. KOBİ’ler örgütü, bu işletmelerin yukarıdaki niteliklerini yansıtabilecek içeriğe sahip politika ve stratejileri türetmelidir.  Bu da, KOBİ’lerin çözmeleri gereken en önemli sorunlardan biridir. Sonuç olarak, KOBİ’ler sorunlarını çözümleyebilecek örgütlenme modelleri (örneğin; kooperatifleşme) hakkında bilinçlendirilmelidirler.


2.1.3. Yönetim Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Küçük ve orta ölçekli işletmelerde, işletme yönetiminin bilgi, tecrübe ve eğitim yetersizlikleri bulunmakta ve bütün işletme fonksiyonları bir veya birkaç kişi tarafından yerine getirilmektedir. Bu durum, işletmenin yönetim fonksiyonunun yerine getirilmesinde sakıncalar ortaya çıkarmaktadır. Özellikle işletmedeki bütün fonksiyonların tek kişi tarafından yerine getirilmeye çalışılması, bu işletmelerin değişen Pazar ve ekonomik şartlarda işletme yöneticisinin işini zorlaştırmaktadır. Bu şekilde yönetimde uzmanlaşmanın göz ardı edilmesi, modern işletmecilik ilkelerine uyumu zorlaştırmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin başarılı olmalarını engelleyen diğer bir sorun ise,işletme sahiplerinin teknik ve üretim süreci konusunda yeterli tecrübeye sahip olmalarına rağmen, diğer işletme işlevleri konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamaları ve bu konudaki eksikliklere yönelik bir çaba sarf edilmemesidir. 31Öte yandan, birinci yönetici durumundaki küçük ve orta boy işletme sahiplerinin çoğu kez ikinci yöneticiye sahip olmaması ve çalışanlara gerekli yetkiyi devretmemesi, işletmelerin esneklik ve canlılığının yitirilmesine neden olmaktadır.

Genellikle mahalli gelişmeleri ve küçük fırsatları izleyebilen ve mikro sorunların üstesinden gelebilen bu işletmeler, makroekonomik gelişmeleri izleyememekte; dolayısıyla önlemlerin alınmasında geç kalınmaktadır. Yeterli bilgi, eğitim ve tecrübe eksikliği, bunda önemli ölçüde etkili olmaktadır. İşletmeyle ilgili tüm kararları alan, yönetim ve uygulamaya yönelik görev ve sorumlulukları üstlenen sahip ve yöneticiler, işletme ihtiyaçlarını doğru belirlemeli; gerekli kaynakları zamanında sağlamalı ve etkin kararlar verebilmelidir.32

2.1.4. Eşgüdümleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Eşgüdümleme, KOBİ yönetimleri açısından da göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir. Bu fonksiyon, “bir işletmenin yönetsel faaliyetlerini kolaylaştırmak ve başarı şansını artırmak için, departmanlar ve eylemler arasında uyum sağlanmasına yönelik çalışmaları kapsar”. KOBİ’lerde, gündeme gelen belli başlı eşgüdümleme sorunları arasında; “kabul görebilecek yalın bir örgüt yapısı kurulamaması; KOBİ amaç, plan ve programlarının uyumlaştırılamaması; örgüt içi iletişim biçiminin patron veya ortakların kişisel uygulamalarına bağlı gelişip, şekillenmesi; işbirliği ve ekip çalışması ruhunun patron, ortak veya yakınlarının tutumlarına bırakılıp, kararlara katılımda astların yeterince özendirilmemeleri” sıralanabilir.

2.1.5. Kontrol (Denetim) Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Kontrol (denetim), yönetim fonksiyonlarının sonuncusu olarak, KOBİ’ler açısından da önem taşır. Kontrol, “işletme örgütünde gerçekleşen eylemler ile planlananların karşılaştırılması ve varsa sapmaların nedenlerinin saptanıp- giderilmesi süreci” dir. KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri genel anlamda şu tür kontrol alanları içinde iş görmektedirler:

-    Personel yönetimi ile ilgili kontrol,
-    İşletme dışı, çevresel ilişkilerin kontrolü,
-    Tedarik aşamasından üretim sonrasına kadar kontrol,
-    Pazarlama kanallarının etkinliğine yönelik kontrol,
-    Yönetsel faaliyetlerin kontrolü,
-    Finansal kontrol.

İşletme ölçeğine göre farklılık taşısa da, genel anlamda bir çok işletme, kontrol fonksiyonu ile ilgili olarak aşağıda sıralanan sorunlar ile karşı karşıya kalmaktadır:

-    Mal ve hizmetler ile beşeri kaynaklarda kabul gören bir standart olmaması,
-    Örgütsel uygulamalarda zamanı etkin kullanacak yöntemler geliştirememek,
-    Mal ve hizmet üretiminde plan ve program yoksunluğundan kaynaklanan kargaşa ortamı,
-    Başarı değerleme ölçülerinde istikrarlı bir sistem geliştirmemek,
-    Bilgi işlem sistemlerinden yeterince yararlanamamak,
-    Düzeltici eylemlerin patron, ortak veya yakınlarının inisiyatifine bırakılması.

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticilerinin kullanabilecekleri belli başlı kontrol teknikleri aşağıda sıralanmıştır:

-    Finansal kontrol teknikleri
    Finansal tablolar,
    Rasyo analizi,
    Kar’a geçiş analizi,
-    Raporlar
    Özel denetim şirketlerine ait raporlar,
    İşletme görevlilerine ait raporlar,
-    Bütçeler.

2.2. TEDARİK SORUNU

KOBİ’lerin tedarik işlevine ilişkin başlıca özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:  

-    KOBİlerin çeşitli malzemelere ilişkin sipariş hacmi büyük işletmelere göre daha düşük seviyelerde kalmaktadır. Bu işletmeler, büyük işletmelere göre finansman ve çalışma sermayesi bakımından daha kısıtlı imkânlara sahip olduklarından malzeme alırken sipariş miktarlarında, kısıtlamaları da göz önüne alarak sipariş vermek zorunda kalmaktadırlar.
-    Bunun sonucunda daha az fiyat indirimi (iskonto) sağlanabilmekte bu da birim mamul maliyetini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu işletmelerin büyük hacimli sipariş verip iskontolardan faydalanma yoluna gitmeleri halinde ise stok maliyetleri artmaktadır. Dolayısıyla bir maliyet kıskacı içinde kalmaktadırlar. Esasen bu işletmelerin finansal imkânları da genellikle büyük siparişleri karşılamaktan uzaktır.
-    KOBİ’ler sipariş tarzı üretim yaptıklarından, ihtiyaç duydukları malzemeler, alacakları siparişe göre değişir. Sürekli olarak aynı malzemeyi kullanmadıklarından uzun vadeli malzeme tedariklerine gidemezler. Çoğu zaman mali durumları da büyük çaplı alımlara izin vermez. Bu nedenle bu işletmelerde istenilen malzemenin, istenilen miktarda ve istenilen zamanda tedarikinde büyük güçlüklerle karşılaşılır. Bu güçlüklerin aşılması ancak malzemeye yüksek fiyat ödemekle veya malzeme standartlarına ilişkin toleransları geniş tutmakla mümkün olabilmektedir. Bu ise, hem maliyet ve hem de kalite yönünden fedakârlık gerektirebilmektedir.
-    KOBİ’lerin insan kaynaklarında karşılaştıkları tedarik sorunlarına, insan kaynakları yönetimi ile ilgili sorunlar başlığı altında yer verilmiştir.

2.3. YÖNETİCİLERİN VE PERSONELLERİN EĞİTİM SORUNU

KOBİ’lerde, gerek yöneticilerin gerekse de personelin eğitimi konusunda önemli sorunlar yaşanmaktadır. KOBİ’lerde, özellikle mesleki eğitim büyük önem taşımaktadır. Buradaki sanatkârların çoğu çıraklıktan yetişmektedir. Bu işletmelerde çalışan idari ve üretimdeki personele, günün şartlarına uygun olarak bilgilerin aktarılması ancak eğitimle sağlanabilecektir. Ancak, gerek finansal engeller, gerekse de eğitime gereken önemin verilmemesi, hem yöneticiler hem de personelin pek çok değişikliği geriden takip etmelerine ve dolayısıyla bu da, verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Küçük işletmeleri yöneten kişiler genellikle, işletmecilik bilincinden ve bunun için gerekli olan eğitim ve öğretimden yoksun, kendi işini geleneksel yöntemlerle yürüten kişilerdir. Çalışanların büyük bir kısmını, işletme sahipleri ve onların sosyal çevrelerinden kişiler oluşturmaktadır. Maddi ve manevi olarak yetişmiş eleman çalıştırma imkânları oldukça sınırlıdır. Genellikle, küçük işletmelerin istihdam ettiği usta, çırak ve kalfaların gerekli eğitim ve öğretimden yoksun olmaları, verimli çalışmalarını etkilemekte ve atıl kapasite yaratmaktadır. Öte yandan, bugün standardizasyon, kalite kontrolü gibi konularda gerekli eğitimi görmüş kişilerin eksikliği, üretilen mamullerin kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve değerinden daha az bir fiyattan satılmasına neden olmaktadır.  İşte, gerek çalışanların, gerekse de yöneticilerin bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik eğitim programlarının düzenlenmesinde Türkiye’deki KOBİ’ler büyük bir sıkıntı içinde bulunmaktadırlar.

Tüm bunların yanında, asıl önemli olan bir başka sorun daha vardır. O da, KOBİ sahip/yöneticilerini yönetim kursları gibi programlara getirebilmektir. Bu durum, birçok KOBİ yöneticisinin alt düzeyde bir formal (biçimsel) eğitime sahip olmasının bir sonucudur. Genellikle, eğitimlerinin KOBİ yönetimi ile ilgisiz, herhangi bir şekilde teşvik edici, pratik değer taşımadığı da gözlenmektedir. KOBİ’lerin bu özellikleri doğal olarak, kurslardan ziyade fabrika içi, işbaşı eğitime eğilim göstermelerine yol açmaktadır. Öte yandan, onlara yönelik kursların fazlaca teorik ve akademik nitelik taşımaları nedeni ile, yaratıcı ve atılgan yatırımcılar olmaları gerekirken, bürokratik ve riskten kaçan bir davranış biçimi geliştirmelerine neden olmaktadır.

Türkiye’de 3308 sayılı “Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu”, küçük sanayide çalışanların eğitimini büyük ölçüde çözümlemekle birlikte; mesleki eğitim, teknik eğitim ve yöneticilerin eğitimi konusunda yapılan faaliyetler sınırlı kalmaktadır.  

KOBİ’lerin, yöneticilerin eğitilmesi ve işyerlerinin sürekli bir şekilde, günlük işleyişini düzenleyebilmelerine yönelik bilgi sahibi olmaları için, gerekli eğitim programları yeterli değildir ve bu programlardan yeterince yararlanamamaktadırlar. Eğitim programlarındaki bu eksiklikler nedeni ile, KOBİ’ler yeni gelişmelerden yeterince yararlanamamakta, değişen piyasa koşullarına rahat bir şekilde uyum sağlayamamakta, teknolojik gelişmeleri yakından takip edebilme imkanlarına sahip olamamaktadırlar.

Türkiye’deki KOBİ’lerin yönetim sorunlarının temelinde, eğitimdeki eksiklikler yatmaktadır. KOBİ’lerde, yapıları gereği işletme fonksiyonları belirginleşmemiş, dolayısıyla satın alma, pazarlama, personel, üretim, yönetim faaliyetleri müteşebbislerin bilgi, beceri, eğitim ve şahsi yetenekleri ile orantılı olarak ve sınırlı kapasite ile yürütülmek zorunda kalınmıştır. Kişilerin bu fonksiyonlarda uzmanlaşması ise ancak eğitim ile sağlanabilecektir. Bu durum, KOBİ’lerin ekonomik ve teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmalarına, dolayısıyla verim düşüklüğü yanında kalite, standart ve sürüm bakımından da, iç ve dış pazarlarda rekabet şanslarını azaltmaktadır.

Yapılan bir araştırmada, küçük işletme sahiplerinin ve yöneticilerinin eğitim düzeyleri düşük bulunmuştur. Yaptığı iş ile, aldığı eğitim arasında ilişki bulunan işletme sahibi ve yönetici oranının %15 civarında olduğu saptanmıştır. Öte yandan, girişimcilerin ancak %20’sinin yükseköğrenim gördüğü; orta öğrenim görenlerin oranının %30 olduğu ve geriye kalanların da, ilkokul mezunu olduğu anlaşılmıştır. Orta öğrenimi bitirenlerin içinde, sanat okulu mezunlarının oranının ise %24 olduğu saptanmıştır.  Bu durum, KOBİ’lerin sahip/yöneticilerinin, eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu hakkında bir fikir vermektedir. Buradaki en önemli etmenlerden biri de, eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki ilişkilerin zayıflığıdır. Öte yandan, eğitim görmüş gençlerin birer girişimci olarak iş hayatına atılmalarını sağlayacak yeterince önlem de alınmamaktadır. KOBİ’lerin bugünkü durumu, mevcut personelin eğitim ve uzmanlaştırılmasına veya her işe uygun nitelikte eleman alınmasına imkân vermemektedir. Çünkü her iki seçenek de, KOBİ’lerin personel imkânlarını zorlayıcı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

2.4. ÜRETİM YÖNETİMİ SORUNU

Küçük ve orta işletmelerin önemli sorunlarından birisi de üretim ile ilgilidir. Her şeyden önce küçük ve orta ölçekli işletmelerin hammadde bulma konusunda ciddi sorunları vardır. Özellikle bu işletmelerdeki finans zorluğu, ucuz ve kaliteli hammadde teminini kısıtlamakta ve bu durum sonucu bu işletmelerde üretim düşük olmakta ve ürünlerin kalitesi etkilenmektedir. Bu etkilenme sonucu ürettiği ürünü pazarlayamayan kâr sağlayamayan küçük ve orta ölçekli işletmeler hammadde piyasasına giremeyecek veya hammadde alamayacak ve böylece üretim tekrar düşecektir.33

Hammadde ile ilgili diğer bir sorun ise, küçük ve orta ölçekli işletmelerin küçük miktarlardaki hammadde ve malzeme siparişlerinin üretici firmalarca unutulmaları ya da satış politikaları gereği önemsenmemeleridir. Ayrıca, kullandıkları hammadde, malzeme ve yarı mamullerin kontrollerinin yapılması ve analiz edilmesi için gerekli teknik imkanlara sahip olmamaları, yeterli miktarda ve girdi temin edilmemesi üretimin aksaması ve dolayısıyla ihracat imkanlarının zamanında ve gerektiği gibi değerlendirilmemesi de önemli sorunlar arasında sayılabilir.33

Bunları dışında, yetmiş eleman eksikliği, yetersiz veya hiç kurumsallaşmamış alt yapı, yetersiz sermaye birikimi, yönetsel ve modern işletme tekniklerinden haberdar olmayan küçük ve orta ölçekli işletme yöneticileri, kalite ve standart eksikliği ile diğer küçük sanayi sorunları üretim verim ve etkinliğini azaltmaktadır. Özellikle dış pazarlar açısından gerekli olan “ISO Standartları”nın karşılanmaması ve aranan kalite ve standart ölçülerine sahip olmayan ürünün bozulmadan ve yeniden pazarlanacak şekilde stok edilmesi küçük ve orta ölçekli işletmelerin maddi güçlerini zorlayan önemli bir sorundur.34

Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ölçek konusunda sınırlamalara tabi olması nedeniyle bu işletmeler sermaye yoğun üretim teknolojileri yerine emek yoğun üretim teknolojileri seçmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle ekonomik büyüme ile birlikte enflasyon ve yükselen ücretler gibi olumsuz şartlar karşısında emek yoğun üretim büyük zararlar alabilmektedir. Bunun yanı sıra teknolojik yenilikleri izleme açısından belirlenen bir diğer sorun da AR-GE çalışmalarının yetersizliği ve AR-GE birimlerinin eksikliğidir. KOBİ’ler genellikle dağınık bir yapı ve özellikle büyüklük açısından yetersiz işyerlerinde faaliyet göstermektedirler. Çoğu kiralık işyerlerinde yeterli altyapı hizmetlerinden yosun oldukları gibi, aralarında bir dayanışma da göstermemekte ve etkin olarak çalışmamaktadırlar. Bunların yanı sıra yeterli ön araştırma yapılmadan yer seçiminin yapılması, tam kapasitede çalışmama sorunlarını da beraberinde getirmektedir.

2.5. PAZARLAMA YÖNETİMİ SORUNU

Bir işletmenin varlığını sürdürebilmesi için ürettiği mal ve hizmetlerin satılması ve bu satışları devamlılığının sağlanması gerekir. Ancak, mevcut şartlarda bu işletmelerin çoğu ürettikleri malları satamamakta, bu nedenle genellikle atıl kapasite ile çalışmaktadır. Bu durum da kıt olan kaynakları israf edilmesine neden olmaktadır.

Pazarlama sorunlarının diğer bir kaynağı ise bu işletmelerin Pazar araştırmalarını gerekli şekilde yapmamalarıdır. Çünkü KOBİ’lerin Pazar araştırması yapma imkânları yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, bu işletmeler pazarda oluşan değişmelerden zamanında haberdar olmamakta ve talepteki değişmeler karşısında esnek olmadıklarından hata yapma ihtimalleri artmaktadır.

Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin pazarlama sorunları incelendiğinde bu işletmelerin pazarlama sorunlarının genel ekonomiden ve işletme bünyesinden kaynaklandığı görülmektedir.

 İşletmenin bünyesinden kaynaklanan sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir. 39

-    İşletme yöneticisinden kaynaklanan sorunlar,
-    Pazar araştırmasına gerekli önemin verilmemesi,
-    Pazarlama faaliyetlerinin yetersizliği ve bilgi eksikliği,
-    Yeni pazarlara girişlerin zor olması
-    Pazarlama giderlerinin yüksekliği,
-    Küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında işbirliğinin yeterli düzeyde olmaması

TOBB’un 507 işletmede yapmış olduğu ankette işletmelerin Pazar dağılımları aşağıdaki gibi tespit edilmiştir.40

Tablo 1.: Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Pazarları
 

Yukarıdan sıralanan sorunların çözülebilmesi için KOSGEB gibi bazı meslek kuruluşlarımızın bu konuda bilgileri araştırılmalı, pazar etütleri yapılmalı, teknik kadro ve organizasyonlar devletçe desteklenmeli, üniversitelerimiz bünyesinde KOBİ’leri destekleyici ortak proje üretilmesi çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

2.6. İHRACAT SORUNU
KOBİ’lerin ihracat sorunları iki başlık altında toplanabilir:
1) KOBİ’lerin ulusal düzeydeki sorunları; bu sorunlar finansman sorunları, bilgi yetersizliği, bürokratik sorunlar, Pazar sorunları, destek yetersizliği ve kota sorunlarıdır.
2) KOBİ’lerin işletme düzeyindeki sorunları; bunlar hammadde sorunları, bilgi ve veri sorunları, iş gücü sorunları ve üretim sorunlarıdır (Kendirli vd., 2003:47). İhracata yönelmiş firmalarının karşılaştığı sorunlar arasında kalite kontrolü, standardizasyon ve fiyat maliyet ilişkisinin doğru kurulamaması da yer almaktadır (Akgemci, 2001:30). Bu sorunlarla karşılaşan, Türk KOBİ’lerinin siparişe göre (fason) üretime yöneldikleri ve kendi markalarını yaratarak, kendi ürünlerini pazarlamada güçlük çektikleri görülmektedir. KOBİ’ler kendi markalarını yaratmadıkları ve kaliteli üretimi sağlayamadıkları sürece rekabette üstünlüğü yakalayamayacaklardır (Müslümov, 2001:8). 2006 yılı Türkiye İhracatı sektörler açısından incelendiğinde sanayi sektörü içinde yer alan üç önemli ihracat kalemi “otomotiv sanayi ürünleri”, “diğer giyim eşyası” ve “diğer makine ve ulaşım araçları” olarak sıralanabilir. Türkiye’de KOBİ’ler bu alt sektörlerde büyük firmalara yan sanayi ve fason üretim şeklinde girdi sağlamaktadır. TÜRKİYE’DE KOBİ’LERİN İHRACATTAKİ YERİ VE KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR Hakkı Mümin AY S e l ç u k Ü n i v e r s i t e s i K a r a m a n İ . İ . B . F . D e r g i s i Y e r e l E k o n o m i l e r Ö z e l S a y ı s ı s 179

2.7. FİNANSAL YÖNETİM SORUNU

Türkiye’de KOBİ’lerle ilgili olarak yapılan çalışmalarda finansman sorunlarının başta geldiği görülmektedir. Finansman sorunlarını üç nokta etrafında toplayabiliriz: Birincisi, KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı payın yetersiz olmasıdır. İkincisi, mali konularda uzman eleman eksikliğidir. Üçüncüsü ise, bankaların KOBİ’lerden kredi karşılığında talep ettikleri teminat sorunudur.  

2.8. MUHASEBE YÖNETİMİ SORUNU

Finansman, üretim, pazarlama gibi temel işletme fonksiyonlarının dengeli ve eksiksiz yerine getirilebilmesi bu firmaların sağlıklı muhasebe ve hesap işleri sistemine sahip olmalarına bağlıdır. Ancak KOBİ’ler bu konuyu ihmal etmekte muhasebe sistemine, devlete karşı olan yükümlülüğün yerine getirilmesi gözü ile bakmaktadırlar. Muhasebe verilerinin incelenip ilgili firma için değerlendirilmesi yapılmamakta, muhasebe ile ilgili vergi ve diğer mevzuatlar yeterince izlenmediğinden, hatalar yapılmakta, piyasa değişikliklerinin gerisinde kalınmaktadır.  

2.9. NİTELİKLİ ELEMAN SORUNU

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemli sorunlarından birisi de nitelikli eleman bulamama ve eğitim sorunudur. Nitelikli eleman bulmadaki sıkıntılar, bu işletmelerin planlama, standart, üretim, kalite kontrolü gibi evrelerde, yeterli etkiyi göstermemelerine ve istenilen rekabet gücüne ulaşamamalarına neden olmaktadır.
Personel ve eğitim sorunu küçük ve orta ölçekli işletmeler için ayrı bir önem taşımaktadır. Bu işletmelerin çoğu kez aynı işi yapmamaları istihdam edilecek personelin çok yönlü olmasını zorunlu kılmaktadır.35  Sözgelimi; değişik imalat yapan bir endüstri kolunda çalışanların bir gün montajda, bir gün torna-tesviyede, bir gün kaynak işlerinde çalışabilecek niteliklere sahip olmaları gerekmektedir. Bu işletmelerin genellikle emek yoğun işletme olması nitelikli eleman ihtiyacını arttırmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin nitelikli eleman bulmalarını engelleyen en önemli faktör düzensiz ücret politikaları ve yeterli sosyal güvenceyi çalışanlarına verememesidir. Bunun sonucunda ise, yetişmiş elemanlar büyük ölçekli işletmelere geçmektedirler.

Nitelikli eleman sorunu; küçük ve orta ölçekli işletmelerde hizmet içi veya is başında da eğitimin ne kadar gerekli olduğunu da göstermektedir. TOBB’un 1996 yılında yapmış olduğu bir ankete göre; işletmelerin %66’sı son üç yıl içinde personelinin herhangi bir eğitim almadığı ortaya çıkmıştır. Eğitim sorunu, iş yaşamı ile eğitim arasında sürekli bir bağın kurulmasını zorunlu kılmaktadır.

2.10. İNSAN KAYNAKLARI SORUNU

KOBİ’lerin tanımlanıp, sınıflandırılmasında güçlük çekilmesi ve özellikle ortak bir tanım yapılamaması sonucunda, çeşitli kuruluş ve kurumlar genel olarak işgören sayısını baz almışlardır. Bu nedenledir ki, KOBİ’ler için İnsan Kaynakları Yönetimi büyük önem taşımaktadır. KOBİ’lerin, işletmede çalışan personele ilişkin başlıca özellikleri şu şekilde belirlenebilir:  

-    KOBİ’lerde insan faktörü büyük işletmelere göre daha büyük önem taşır. Bu olgu, KOBİ’lerde emek yoğun teknolojilerin önemli olmasının doğal bir sonucudur.
-    KOBİ’lerde alt düzeylerde çalışan personel genellikle nitelikli işgücünden oluşur.  Büyük işletmelerde ise genellikle düz işgören istihdam edilir.
-    İşletmenin üst ve orta yönetim kademelerinde çalışan personel içinse, genellikle tam tersi durum geçerlidir. Bu durum özellikle üst yönetim kademelerine ilerledikçe daha çok geçerlilik kazanır. Zira Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler finansman, pazarlama, muhasebe, Ar-Ge gibi çeşitli işletmecilik işlevlerinde uzman kişileri istihdam edilebilecek maddi güce sahip değildirler.
-    KOBİ’lerde yönetim ve personel arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bu ilişki bireyselleşmiş durumdadır.
-    Personelin ücret düzeyi, büyük işletmelerde KOBİ’lere göre genellikle daha yüksektir.
-    KOBİ’lerde çalışan personelin, genel olarak işyerlerinden daha çok memnun oldukları görülebilir. Düşük ücret düzeyine rağmen böyle bir sonucun ortaya çıkması, muhakkak ki büyük ölçüde bu işletmelerde işgücünün işe yabancılaşması olgusunun asgari seviyede olmasından kaynaklanmaktadır.
-    Personel ile işletme arasındaki bireysel ilişki konjonktürel dalgalanmalarda kendini özellikle hissettirir. Ekonomik konjonktürün kötüye gittiği durumlarda büyük işletmelerin karlılık durumlarını koruyabilmek için genellikle ilk başvurdukları yol, işgören çıkarımıdır. Olumsuz konjonktürel şartlarda KOBİ’ler büyük fedakârlıkları göze alarak işgücünü korumak gayretindedirler. Bu tutum, burada çalışan personelin kaliteli olması ile beraber yerel çevreden gelebilecek olası tepkilerden de kaynaklanabilir.

İnsan Kaynakları Yönetimi ile ilgili sorunların başında kalifiye eleman bulma zorluğu gelmektedir. Gerçekten de KOBİ sahip veya yöneticilerinin işletmelerine kalifiye eleman tedarik edebilmeleri, oldukça fazla ücret ve yan ödemeleri gerektirebilmektedir. KOBİ’leri ilgilendiren bir başka sorun, uzmanlığın çok büyük önem taşıdığı günümüzde çok yönlü eleman istihdamı zorunluluğudur.

Genellikle sanayimiz ve KOBİ’ler, vasıflı eleman temininde büyük güçlük çekmektedir. Bu kesimin işletmelerinde emek yoğunluğunun nispeten yüksek oluşu, alınan siparişlere göre farklı işler yapma zorunluluğu gibi nedenlerden dolayı, çok yönlü kalifiye elemana daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Türk sanayisinde kalifiye eleman açığı çırak-kalfa-usta üçlüsünden yüksek okul mezununa kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Kalifiye eleman ihtiyacının karşılanmasına yönelik eğitim programları; çırak-kalfa-usta üçlüsü ile çeşitli konulardaki teknik ve idari elemanlar ve yöneticiler yanında, bizzat girişimleri de kapsamaktadır.  Bu kapsamda, eğitim düzeyi ve personelin eğitimi de önemlidir. Eğitim, işletme örgütlerine genel anlamda, iş verimliliği artışı, örgütte moral yükselmesi, kontrol faaliyetlerinin azalması, iş kazalarının azalması, işletme örgütünde süreklilik ve uyumluluk sağlanması gibi yararlar sağlayabilmektedir.

Personel eğitimi, işgörenin belirli bir işi yapmak amacıyla bilgi ve becerisinin artırılmasına ve dolayısıyla geliştirilmesine yönelik sistemli uygulamalar bütünüdür. İyi hazırlanmış bir eğitim programının uygulanmasında gerek işletme ve gerekse çalışanların karşılıklı yararları vardır. Bir eğitim programı hazırlanırken belirli görevlerdeki işgörenlerin işbirliğini sağlamak yararlı olacaktır. Eğitim, işgörenlere yapmakta oldukları işleri daha iyi yapma olanağı sağladığı gibi, onlara daha üst görevlere yükselme fırsatını da hazırlayabilmektedir. Bu olanakları tanıyan her eğitim-öğretim programı işgörenlerce de arzu edilmektedir.  

2.11. HALKLA İLİŞKİLER SORUNU

Halkla ilişkiler, özel ya da tüzel kişilerin belirlenen hedef kitleler ya da halkla dürüst ve sağlam ilişkiler kurmaları, onları olumlu yönde etkileyen ve karşılıklı yarar sağlayan planlı çabalara girişmeleri şeklinde ifade edilebilir.

Bir başka tanıma göre halkla ilişkiler, stratejik iletişim aracılığıyla, kamuoyunun tutumunu bir şirket, bir organizasyon veya bir enstitü karşısında, etkileme veya değiştirme yolu olarak izah edilebilir. Bu tanımda yer alan iletişim, strateji ve tutum değişmesi kavramları, halkla ilişkilerin ürün pazarlamasından ayrıldığı noktaları net olarak sergilemektedir. Stratejinin burada büyük önemi vardır. Stratejisi olmayan iletişim, pusulasız deniz yolculuğuna benzemektedir. Şirket stratejisi ile halkla ilişkiler birbiriyle örtüşmek zorundadır. Çünkü halkla ilişkiler, işgöreninden müşterisine, pazarlayıcısından gazetecisine, sendikacısından politikacısına kadar farklı görünen gruplar da olsa, işletmenin çıkarları doğrultusunda bilinçli bir biçimde örgütsel amaçlara yönelmelidir.

Halkla ilişkiler sadece şirket reklamı değildir; reklamlardan tutun yazılı ve sözlü basında yer alan işletme ile ilgili tüm haberler, hatta ilişkiler, yani şirket iletişimi devreye girmektedir. Halkla ilişkilerin başlıca amacı sadece şirketi tanıtmak değil, şirketin insanlarda bıraktığı tutumu değiştirmek veya etkilemektir.

KOBİ yönetimleri toplumsal ve kültürel yapı ile beraber, inanç ve tutumlara gereken özeni gösterebilmelidirler. İşletmenin faaliyette bulunduğu toplumun nüfus yapısı, bileşimi, bilimsel ve kültürel düzeyi, görenek ve gelenekleri ve bütün bunlardaki değişme eğilimlerinin kurumların yönetimi üzerinde derin etkiler yapacağı kuşkusuzdur. Ekonomik yaşam ve faaliyetlerin hem amacı, hem üretici etmeni olan insan unsuru, böylece hem talebi, hem de arzı belirleme durumundadır. Bu nedenle KOBİ yöneticileri, toplumu oluşturan bireylerin psiko-sosyal niteliklerini yakından tanımak zorunluluğundadır.

Toplumun fiziksel ve psiko-sosyal yapısı, üretim etmenlerinin satıcıları ve üretilen malın alıcıları bakımından da önem taşır. KOBİ yöneticileri, ilişkide bulunduğu bütün toplumsal sınıf ve grupları yakından tanıdıklarında işletmelerini daha güvenli ve tehlikesiz bir şekilde yönetebileceklerdir. Yönetici işletmesinde bir çok değişik insanın çalıştığını ve bunların farklı inanç veya tutumlara sahip olabileceğini unutmamalıdır.

Büyük işletmelerdeki profesyonel bir yönetici, çalışanların inanç ve tutumlarını dikkate alarak bir olaya karşı nasıl tutum sergileyeceğini bilmek zorundadır. Bazen etnik köken, bazen mezhep farklılıkları ya da bölgesel farlılıklar buradaki işgörenler arasında informel yapılanmaya, hatta çatışmaya neden olabilmektedir. Ne var ki, KOBİ’lerde bu durum daha azdır.

KOBİ’lerde, işgörenlerin bazı olay ve gelişmeleri farklı şekilde değerlendirmeleri veya algılamaları sonucunda azda olsa örgütsel çatışma gündeme gelebilir. Çeşitli kaynaklardan doğan algı farklılıkları kişi veya grupları birbiriyle zıt duruma düşürüp, sorun doğurmakla beraber, KOBİ sahip veya yöneticileri genelde bire-bir ilişkilerle bu sorunları giderebilmektedirler.

Büyük ölçekli işletmelerde planlı çabalar şeklinde örgütlenebilen halkla ilişkiler işlevi, küçük işletmelerde beklenen doğrultuda uygulama görmeyebilir. Bu işler, genelde büyüme tutkusu içinde olan Orta ölçekli işletmelerde kabul görebilmektedir. Küçük işletmeler, çevre desteğini sağlamak için halkla ilişkiler etkinliğini düşünseler bile, bu işlev ayrı bir bütçe, program ve ekip çalışmasını gerektirdiği için hayata geçirilmeyebilmektedir. Orta büyüklükteki işletmeler ise, her ne kadar çevreleriyle iyi ilişkiler kurmayı planlamış olsalar da, buna yönelik ayrı bir program, bütçe ve uzman ekip oluşturmaktan çok, işletme sahip veya yöneticilerinin bireysel girişim veya karizmalarına güvenebilmektedirler.

2.12. AR-GE SORUNU

Büyük ölçekli işletmeler, genelde bütün işlevlerini ekonomik açıdan inceleyebilmekte, analiz edip yorumlayabilmekte ve bu yolla bir takım ekonomik sonuçlar ortaya koyabilmektedirler. Daha dar anlamda büyük işletmeler, yeni mal ve üretim süreçlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik sistemli ve bilinçli çalışmalar yapabilmektedirler. Ne var ki, bu olgular KOBİ’ler açısından oldukça kısıtlıdır. Gelişen endüstriyel yapılanmalar, küresel rekabet, değişen tüketici zevk ve alışkanlıkları ve benzeri gelişmelerin KOBİ’ler açısından izlenebilmesi bir çok zorluk doğurmaktadır.

Orta büyüklükteki işletmelerden ancak bir kısmının Ar-Ge eylemlerine yönelip; ilgili verilere ulaşabilmeleri, bilgileri anlamlı hale getirebilmeleri, teknolojik yenilikleri izleyebilmeleri, temel araştırma ve uygulamalı araştırma yapabilmeleri ve nihayet geliştirme eylemlerinde bulunabilmeleri olasıdır. Özellikle küçük işletmeler pazara ilişkin nedenler, toplumsal nedenler ve örgütsel nedenlerle Ar-Ge departmanı kurmayı düşünseler bile, buna ilişkin program ve bütçe oluşturamayabilmektedirler. Ar-Ge ile ilgili sorunlar kapsamında teknolojik gelişmelerin yadsınamaz bir yeri vardı. Yurdumuzdaki KOBİ’ler, yenilik ve değişen teknolojiler karşısında yetersiz kalmakta ve bu konuda imkanları değerlendirememektedirler. Bu işletmelerin büyük işletmelerle mücadelesi onların ürettikleri ürünleri değil tam tersine, onların üretemediklerini yaparak yürütülmelidir. Bu işletmeler, uyum avantajlarını iyi kullanarak büyük işletmelerin giremedikleri piyasalara girmeye çalışmalıdırlar.

Yeniliklerin taşıdığı önem, Türk işletmelerinin uluslarararası piyasalarda boy  göstermeye başladığı son yıllarda açık bir şekilde anlaşılmıştır. Zira yeniliklere açık olmayan ve bu konuda başarılı olamayan bir işletme, uzun bir süre piyasada kalamamakta ve önünde duran büyüme imkanlarını değerlendiremeyerek faaliyetlerini nispeten küçük ölçeklerde devam ettirmeye mahkum olmaktadır. Yeniliğin günümüz işletmeleri açısından taşıdığı önem, şu benzetmede güzel ve anlamlı bir şekilde dile getirilmiştir; “İşletmecilik aşağı doğru akmakta olan bir nehirde ters yönde kürek çekmeye benzer, durduğunuz an gerilemiş olursunuz.”

2.13. KARAR ALMA SORUNU

Türkiye’deki KOBİ’lerin en önemli sorunlarından biri de, alınan kararların nicelik ve nitelik olarak yeterli bilgiye dayandırılamamasıdır. Bu kısaca, bu işletmelerde yönetim bilgi ihtiyacının karşılanamaması şeklinde de ifade edilebilir. Bu tespit, bilgilenme sürecinin bilgi toplama aşaması yanında, bilgi işleme ve bilgi değerlendirme aşamalarını da kapsamaktadır. Aslında enformasyon, belirli bir amaç için toplanan bilgi şeklinde tanımlanmaktadır.

KOBİ’lerin başarısızlık nedenlerinin çoğunun arkasında bilgi eksikliği yatmaktadır. Ancak bu sorun, henüz işletmelerimiz tarafından yeterince algılanamamıştır. Aslında en önemli sorun da buradadır. Bugün pek çok işletme, bilgi toplama, bilgi işleme ve bilgi değerlendirme için harcanan paraları gereksiz bir masraf olarak görmektedir. Hâlbuki günümüzde bilgi bir üretim faktörü olarak kabul edilmektedir. Hatta pek çok gelişmiş ülkede, bilgi üreten ve pazarlayan firmalar faaliyet göstermektedir.

Bilgi eksikliğinden kaynaklanan en önemli işletmecilik hataları, henüz yatırımın fizibilite aşamasında başlamakta, işletmenin yaşamı boyunca da devam etmektedir. Fizibilite çalışmalarının bilgiye dayandırılmaması sonucu, ürün ve pazar seçimi, ölçek, teknoloji ve kuruluş yeri seçimi gibi konularda geriye dönülmesi çok güç, hatta imkânsız stratejik hatalar yapılmasına neden olmaktadır. Sermaye maliyetinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, böylesi bir kaynak israfına özel sektör kuruluşlarının, hele KOBİ’lerin katlanması imkânsız olduğundan, bu tür hataların cezası, yatırım projesinin henüz doğmadan ölmesi anlamına gelmektedir.

Bilgilenme konusunda KOBİ’lerin bizzat başvurabilecekleri çok önemli bir imkân vardır. O da fuarlar ve sergiler, çeşitli toplantılardır. Oysa KOBİ’ler bu tür imkanlardan, gerek para gerek zaman açısından yeterince yararlanamamaktadır. Halbuki uluslararası pazarlara açılmada fuarlar artık eskisinden daha çok önem taşımakta ve birer bilgi alışveriş merkezi olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

KOBİ’lere gerekli olan bilgiler, birçok kamu kurumu ve özel sektör kuruluşları tarafından sağlansa bile, dağınık durumdaki bu bilgilerin belirli kuruluşlarda toplanarak KOBİ’lerin hizmetine sunulması konusunda henüz tam bir çalışma yapılamamıştır. Bu da KOBİ’lerimizin, bu bilgilere ulaşma ve temin etme imkânlarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, KOBİ’ler yanlış kararlar almaktadırlar.

Türkiye’deki KOBİ’lerin bilgi almasına yönelik bilgi işlem sistemleri yetersizdir. Özellikle planlama, standardizasyon, üretim, stok kontrol, araştırma, koordinasyon, eğitim, güvenlik ve danışmanlık gibi karmaşık hizmetlerin verimli bir şekilde yürütülmesi, ancak etkili bir “bilgi işlem sistemi” oluşturmaya bağlı olacaktır.

Bugün dış pazarlara açılmada, gerek işlerin çabuklaştırılması ve gerekse de müşteri zevklerindeki değişmeler, teknolojik değişikliklere uyum sağlanması bakımından bazı avantajlar sağlamak için, yöneticilerin sürekli değişim gösteren piyasa koşulları ve teknolojiyi izleyebilecek seviyede, teknik ve mesleki bilgiye sahip olmaları veya bu bilgileri takip edebilecek imkânların bulunmaması, sorunların teşhisi ve çözümünde doğru kararlar vermelerini güçleştirmektedir. KOBİ sahipleri, genellikle hakkında bilgi sahibi olmadıkları alanlarda, fizibilite çalışması yapmadan ve üstesinden gelip gelemeyeceklerini uzun uzun düşünmeden, ani bir kararla iş kurmaktadırlar. Faaliyete geçtikten sonra da, yanlış anlaşmalar veya işletme içi yanlış kararlar sonucunda, geri çekilmek durumunda kalmaktadırlar.  

Türkiye’de bilgi toplama konusunda Esnaf ve Sanatkâr Sicili uygulaması yanında, Türkiye Odalar Birliği’nin kayıtlı sanayi kuruluşları ile ilgili bilgi toplama çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca, TÜBİTAK, Türkiye Hizmet Envanteri Sistemi adı altında, küçük sanayiciye danışmanlık hizmeti verebilecek kişi ve kuruluşların tesbiti ile ilgili bir faaliyet başlatmıştır. Ancak, bu yollarla toplanan bilgiler yetersiz, düzensiz ve kullanım kolaylığı olmayan bilgilerdir.

Büyük işletmelere oranla, KOBİ’lerin müşterilerine ya da tüketiciye daha yakın olmaları, onların sorunlarını keşfedip, teknik yeniliklerde bulunmaları ihtimalini artıracaktır. Ancak, bu sonucun elde edilebilmesi için, bir yandan ilgili firmalara piyasadan gerekli olan verilerin hızlı, doğru, açık ve zamanında gelebilmesi, öte yandan bu verilerin işlenip, işletme için değerlendirilmesi gerekmektedir. Bugün KOBİ’ler, söz konusu bilgileri yeterli ölçüde ve zamanında sağlayamamaktadırlar.

2.14. İDARİ VE TEKNİK DANIŞMANLIK, REHBERLİK HİZMETLERİNDEN YOKSUNLUK SORUNU

Teknik danışmanlık hizmetleri, ürün seçiminden, fizibilite çalışmaları, fabrika yerleşim planlarının hazırlanmasına, üretim planlaması ve modern makinaların işletmeye alınmasına, yeni teknolojinin uygulamalı tanıtımına kadar geniş bir sahayı kapsamaktadır. Bu hizmetler, konularında uzman kuruluşlar eliyle ve finansman kuruluşlarının sağladıkları fonlarla, küçük sanayiciye verilmelidir.

Türkiye’de, KOBİ’lere danışmanlık hizmeti veren en önemli kurum KOSGEB’dir. Ancak, sınırlı bütçe ve kadrosu nedeni ile bazı yerleşim bölgelerine ve sınırlı hizmet götürebilmektedir. KOSGEB’in ihtiyaç duyulan her bölgeye hizmet götürebilmesi için, fon kuruluşları ve yardımcı diğer kuruluşların oluşturulması KOBİ’ler için önemli bir aşama olacaktır. Özellikle, Gümrük Birliği nedeni ile nereye gideceğini ve ne tür kuruluşlardan destek alabileceğini bilemeyen KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verecek ve yol gösterecek bu tür kurumların artırılması gereği, önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Burada, önemle üzerinde durulması gereken bir konu da, KOBİ sahip/yöneticilerinden yönetsel sorunlarının ve eğitim-danışma ihtiyaçlarının olmadığını ileri sürenlerin olmasıdır. Aslında, bunu ileri süren yöneticilerin çoğunluğu, ne tür eğitim ve desteğe ihtiyaçları olduğunu ve bunu nereden, nasıl sağlayabileceklerini de bilmemektedirler.

Görüldüğü gibi, Türkiye’de KOBİ’lere ve özellikle de KOBİ sahip/yöneticilerine yönelik eğitim ve teknik danışmanlık hizmetleri yetersiz ve dolayısıyla da etkisiz kalmaktadır. Üniversiteler ile işyerleri arasındaki bağlantıların hemen hemen hiç kurulmamış olması da, önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

2.15. TEKNOLOJİ SORUNU

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarından bir diğeri ise teknoloji sorunlarıdır. KOBİ’ler içinde bulundukları finansman yetersizlikleri nedeniyle teknolojiyi takip etmekte zorluk çekmektedirler. Teknolojik düzeylerinin geri olması nedeniyle uluslar arası pazarlar da sipariş alamamaktadırlar. Bu nedenle fason imalat türünde imalat türünde imalat gerçekleştirmektedirler. 36

Teknoloji sorunları, Türkiye açısından değerlendirildiğinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin teknolojik yenilikleri takip etmedikleri görülmektedir. Bu nedenle bu işletmelerin teknolojiyi yakalamaları olanaklı değildir. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin makine parkları oldukça eski, teknolojileri de geridir. Ancak TOBB’un yaptığı anket değerlendirmesinde; teknolojik durumlarının sanıldığının aksine fazla eski olmadığı tespit belirtilmiştir. Bahsedilen bu ankette işletme sahiplerinin %66’sı üretim teknolojilerinin iyi olduğuna inanmaktadırlar. 37

Tablo 2.: Küçük ve Orta Ölçekli İşetmelerin Teknoloji Durumu
 

Aynı anket değerlendirilmesinde, işletmelerin yalnızca %7.6 sının teknolojik gelişmeleri izleyebildiklerini buna karşılık %92.4 yurtiçi ve yurt dışı fuarlara katılarak, yayınları izleyerek teknolojik gelişmeleri takip ettiklerini belirtmişlerdir. İşletmelerde teknolojik gelişmelere ve yeniliklere paralel olarak ürünlerinde değişiklikler yapılıp yapılmadığı sorulduğu zaman, işletmelerin %73’ünnün ürünlerinde değişiklikler yaptıklarını, %27’si ise bu tür değişikliklere gitmediklerini belirtmiştir.38

Teknoloji gelişmelerin takip edilmemesi özellikle yeni teknolojinin kullanımının zorunlu olduğu sektörlerde küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet konusunda büyük sıkıntılarla karşılaşmalarına neden olmaktadır.

KOBİLERE YÖNELİK DESTEK TÜRLERİ, TÜRKİYE’DE KOBİLERE DESTEK VEREN KURUMLAR VE VERİLEN DESTEKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI

3.1. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KOBİLERE VERİLEN DESTEK TÜRLERİ
  3.1.1. Finansal Destekler
  3.1.2. Fikri Destekler

3.2. TÜRKİYE’DE KOBİLERE DESTEK VEREN KURUM VE KURULUŞLAR
  Ülkemizde küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyen kuruluşlar arasında kamu kuruluşları, meslek kuruluşları, bankalar, sosyal sigorta kuruluşu, kredi ve kefalet kooperatifleri, vakıflar ve gönüllü kuruluşlar, üniversiteler ile bu kesime yönelik hizmet vermek üzere kurulmuş olan bazı şirketler bulunmaktadır. Bütün bu kuruluşlar KOBİ’lere çeşitli alanlarda hizmet vermek, sorunlarına çözüm bulmak amacıyla etkinliklerde bulunmaktadırlar. Verimliliğin arttırılması, danışmanlık hizmetleri, meslek kursları, çıraklık eğitimi, fuarcılık hizmetleri, pazarlama kolaylıkları, sosyal güvenlik, finansman konularında hizmet vermek amacıyla faaliyet gösteren bu kuruluşlar aşağıda başlıklar incelenmiştir.

3.2.1. KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ (KOSGEB)

KOSGEB; küçük ve orta ölçekli olan, büyüme stratejisi içinde olan sanayi işletmelerinin gelişimlerine ve ekonomik etkinliklerine destek sağlamak amacıyla 1990 yılında kurulmuştur. Sanayi ve Ticaret bakanlığına bağlıdır. KOSGEB aşağıdaki başlıklarda verilen hizmetleri yürüterek kobilere destek sağlamaktadır. Kobi’lerin Temel Sorunları Ve Sağlanan Destekler Yrd. Doç. Dr. Tahir Akgemci Haziran 2001 S 41-42-43

Bilgilendirme, Elektronik Ticaret ve İşletmelerarası İşbirliği Hizmetleri

1. Bilgi Hizmetleri: Ülkemizdeki KOBİ’lerin özellikle AB ile ilgili olmak üzere her türlü bilgi ihtiyacını gidermektedir. Bu kapsamda özellikle ticari dünyaya yönelik bilgi hizmetleri sunulmaktadır.

2. İşletmeler Arası İşbirliği Hizmetleri: KOSGEB, yurtdışındaki KOBİ’lerin ülkemiz KOBİ’leri ile ilgili bilgi ihtiyacını karşılamanın yanısıra; Avrupa Birliğinin başlattığı destek programlarından İşletmelerarası İşbirliği Merkezi (Bureau de Rapproachement des Enterprises; BRE) programlarında Türkiyetemas noktasıdır. 80 ülkeden gelen işbirliği teklifleri ABM yurtiçi ağı olarak hizmet veren KOBİNET’te güncel olarak yayınlanmaktadır.

3. KOBİ-NET Hizmetleri: KOSGEB Avrupa Bilgi Merkezi, KOBİ’lere yönelik oluşturduğu Elektronik Ticaret Modeli kapsamında kurduğu KOBİNET bilgi ağı ile işletmelerimize hizmetler sunmaktadır. KOBİNET’in amacı; KOBİ’lerin müşterinin tüm dünya olarak tanımlandığı ve ayrıca ürün dağıtım amaçlı aracıların yokolduğu küresel pazarda KOBİNET üzerinden rekabet gücünün artırılmasıdır. Ülkemizde KOBİ’lere yönelik hizmetler sunan sanayi ve/veya ticaret odaları, KOBİ bankaları veya KOBİ dernekleri gibi kuruluşların katılımı ile, bu kuruluşların gerek kendilerini gerekse üyelerini veya müşterilerini Web siteleri ile tanıtmak üzere internet abonesi olmayan işletmelerin de erişebileceği bir şekilde oluşturulmuştur. KOBİNET ile her işletmeye ücretsiz bir e-mail adresi ve ücretsiz web sayfası ( 6 dilde) hazırlanmaktadır.

4. İnternet Kıraathaneleri: KOBİ’leri Elektronik Ticaret ile tanıştırmak, internetin kullanımını yaygınlaştırmak, KOBİNET’in yaygınlaştırılmasını sağlamak için sanayinin yoğunlaştığı Küçük Sanayi Siteleri İnternet Kıraathanelerinin kurulmasına 1999 yılında başlanmıştır. Halen 22 hizmet merkezinde bu faaliyetler sürdürülmektedir.

Teknoloji Araştırma ve Geliştirme Destekleri: Bu hizmetler, “KOSGEB-Teknoloji Destek Süreçleri” kapsamında değerlendirilmektedir. Teknolojik girişimciliğin desteklenmesi amacıyla, ürün, üretim yöntemi ve teknolojide yenilik yapmayı amaçlayan, yaratıcılık yeteneğine sahip girişimcilerce kurulacak teknoloji yönelimli küçük ve orta ölçekli sanayi (KOS) işletmeleri ile mevcut KOS işletmelerinin bu yöndeki girişimlerine, KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezlerinde yer vermek suretiyle, katma değeri yüksek ve yenilikçi üretimi hedefleyen teknoloji yönelimli KOS işletmelerinin kurulmasının ve gelişimlerinin teşvik edilmesi, mevcut KOS işletmelerinde ülke için yeni olan teknoloji kullanımı ve Ar-Ge’nin ticarileştirilmesi ile bölgesel ekonomiye teknoloji yönelimli yeni işletmeler, yeni istihdam olanakları ile katkıda bulunulması hedeflenmektedir.

Finansman Destek Hizmetleri: Bu hizmetler, “KOSGEB-Finansman Destek Süreçleri” kapsamında değerlendirilmektedir.KOBİ’lerin finansal destek amaçlarından daha etkin yararlanmaları amacıyla finansal kaynakların öncelikle küçük işletmeler tarafından kullanımını sağlamak, yeni modeller oluşturmak ve bu modelleri ilgili kurum ve kuruluşlar ile koordine ederek hayata geçirmek, KOSGEB’in fiinansal kaynaklarının küçük işletmeler tarafından kullanımında etkinliği sağlamak ve işletmelere katkı sağlayacak yurt içi yurt dışı kaynakları tanıtmak için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Girişimciliği Geliştirme Hizmetleri: KOSGEB, yeni işletme kurmak ya da işletmesini geliştirmek isteyen girişimcilere hizmet vererek, ülkemizde girişimciliğin gelişmesini sağlamakta ve Türkiye Ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak, “Girişimciliği Geliştirme Enstitüsü” ve “Küçük İşletmeler Geliştirme Merkezleri (KÜGEM)” başlıkları adı altında daha kapsamlı bilgilere yer verilmiştir.

Pazar Araştırma ve İhracatı Geliştirme Hizmetleri: KOSGEB, Türk KOBİ’lerinin uluslar arası pazarlara açılabilmeleri, pazarlama ve ihracat potansiyellerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi için gerekli her türlü kaynağı kullanarak bu işletmelerin Türkiye’nin toplam ihracat içerisindeki paylarını artırmaya çalışmaktadır.Bu konuda daha kapsamlı bilgiye “Pazar Araştırma ve İhracatı Geliştirme Enstitüsü” başlığı adı altında yer verilmiştir.

Bölgesel Kalkınma Hizmetleri: KOSGEB, bölgelar arası farklılıkların giderilmesi, dengeli kalkınmaya katkı sağlanması, işletmelere rekabet olanağı yaratılması, istihdamın geliştirilmesi, işsizliğin ve işgücü göçünün önlenmesine çalışmaktadır. Bu konuda daha kapsamlı bilgiye “Bölgesel Kalkınma Enstitüsü”başlığı adı altında yer verilmiştir.

Laboratuar Hizmetleri: Türkiye genelinde bulunan Küçük İşletmeler Geliştirme Merkezlerinde bulunan ve ulusal/uluslararası standartları esas alan düzenleme ve işleyişe getirilen Laboratuarlar aracılığı ile sanayicilere hizmet verilmektedir. Bu Laboratuarların bir çoğu TSE Yeterlilik Belgesine sahip olup, bir kısmı TS-ISO 9001 Kalite Sistem Belgesine sahiptir.

Danışmanlık Hizmetleri: İşletmelerin hammadde seçiminde ürün pazarlamasına kadar her safhada karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik olarak; ürün kalitesinin geliştirilmesi, maliyetin düşürülmesi, ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi kurulması, CE işareti ve Yönetim Danışmanlığı gibi konularda danışmanlık hizmetleri verilmektedir. KOSGEB bu hizmetler için ülkedeki mevcut mühendis, ekonomist, işletmeci, maliyeci vb. dallardaki uzmanları bir uzman envanteri oluş turarak KOS işletmelerinin istifadesine sunmaktadır.

Kalite Geliştirme Hizmetleri: Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinin uluslararası kalite ve standartlarda mal üretmelerini temin etmek üzere kalite bilincini geliştirme, kalite güvenilirliği kavramına uygun etkinlik kazandırma ve buna yönelik malzeme, tasarım, üretim metodları, bakım-onarım ve pazarlama faaliyetlerinde gereken desteği sağlama, kalite ve teknoloji düzeyini yükselterek verimliliği artırma yönünde hizmetler verilmektedir.

Eğitim: Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin değişen koşullarda belirlenen eğitim ihtiyaçlarına yönelik sınıf içi, labaratuvar veya işbaşında olmak üzere teknik, yönetim, mali ve mevzuat konularında bir hafta süreli eğitim programları, tanıtım ve bilgilendirme amacıyla kısa süreli konferans/paneller düzenlenmektedir. Eğitimde kullanılmak üzere yayınlar ve görsel işitsel materyaller hazırlanmakta ve geliştirilmektedir.

Uluslararası Gözetim Hizmetleri: KOSGEB, ISO 9002 belgesine sahip olan merkezleri aracılığıyla dış ticarette gözetime konu malların kalitesinin, miktarının, döviz kuru ve mali koşullar da dahil olmak üzere fiyatının ve/veya gümrük sınıflandırmasının doğruluğunun saptanması ile ilgili gözetim hizmetlerinde bulunmaktadır.

3.2.2. TÜRKİYE HALK BANKASI

1938 yılında küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkârları finansal açıdan desteklemek amacıyla kurulmuş bulunan Türkiye Halk Bankası’nın bugünkü ana statüsü; çağdaş bankacılığın gerektirdiği bir çalışma düzeni içinde ülkenin tasarruf birikimine katkıda bulunmak, toplanan tasarrufları ekonominin gerek duyduğu alanlarda değerlendirerek esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli sanayi ve diğer sanayi kuruluşlarını kredilendirmek, ekonomik gereklere uygun verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda ulusal ekonomi ile uyum içinde sermaye birikimine ve daha fazla yatırım yapılmasına imkân açmak ve aynı zamanda küçük ve orta ölçekli sanayi sektörünün kalkınma bankası görevini de yürütmek şeklindedir.
  Bu doğrultuda Türkiye Halk Bankası, bir yandan küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkârları desteklerken, diğer taraftan da çeşitli toplumsal kesimlere farklı kredi hizmetleri de sunmaktadır. Kullandırdığı kredi çeşidi sayısı 60’ı geçen banka, sunmuş olduğu hizmetlerinde teknolojiye bağlı çağdaş bankacılık uygulamalarını başarıyla yerine getirmektedir. Ayrıca Türkiye Halk Bankası, kuruluşundan bu yana ekonominin itici güçlerinden biri olan sanayi işletmelerinin yatırımlarına yönelik gerek yurtiçi ve yurtdışından fonlarla, gerekse kendi kaynaklarıyla destek olarak bir Kalkınma Bankası niteliği de taşımaktadır. Yani Türkiye Halk Bankası, günümüzde müşterisinin her türlü finansal ihtiyacını karşılayabilecek Universal bankacılığın gereklerini yerine getirmekte olan bir banka konumundadır.
  Bilindiği gibi Halk Bankası ülkemizde esnaf, sanatkâr, küçük ve orta boy işletmeleri desteklemek üzere kurulan en önemi kuruluştur. Bankanın teşkilat yapısı da buna göre şekillenmiştir. Ülkemizin her yöresindeki esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelere daha iyi hizmet verebilmek için çok küçük yerleşim yerlerinde dahi şube açmıştır. Böylece hizmet ettiği kesimle doğrudan temas kurmuş, hizmet götürülmüştür. Bankanın kredilerinin dağılımı da bunu yansıtmaktadır. Çünkü bankanın kredilerinin % 70’e yakın kısmı ihtisas kredilerinden oluşmaktadır.
  Bankanın bu esaslar çerçevesinde kullandırdığı krediler dört ana grupta toplanmaktadır. Bunlar; ticari krediler, kooperatif kredileri, sanayi kredileri ve fon kredileridir.  Bu krediler ise özetle şu başlıklardan oluşmaktadır. KOBİ tesis işletme kredisi, KOBİ yüksek teknoloji kredisi, turizm kredisi, KOBİ teşvik fonu, sanayileşme fonu, sanayileşme fonu döviz kredisi, çevre koruma fonu, orta vadeli döviz yatırım kredisi, Türk Cumhuriyetleri kredi fonu sağlanan kredi hizmetlerinin belli başlılarını oluşturmaktadır.
  Ayrıca, bankanın öncülüğünde Türkiye’de ilk defa KOBİ’lere yönelik olarak uygulamaya konulan yeniliklerle bu kesimin Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği sürecinde rekabet güçlerinin artırılması, istihdam ve katma değer yaratmaları, ekonomiye ivme kazandırmaları he

3.3. KOBİLERE  VERİLEN DESTEKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI
DESTEK GRUBU
DESTEK
İLGİLİ KURUM

Danışmanlık, sistem ve
      kapasite geliştirmenin
      desteklenmesi

Eğitim    ve danışmanlık yardımı

DTM

Danışmanlık    desteği

KOSGEB

Eğitim    destekleri

KOSGEB

Doğrudan    Finansman Desteği

Kalkınma    Ajansları

Güdümlü    Proje Desteği

Kalkınma    Ajansları

Test,    analiz ve kalibrasyon desteği

KOSGEB

Belgelendirme    (ürün, sistem) desteği

KOSGEB

Tasarım    desteği

KOSGEB

KOBİ    proje destek programı

KOSGEB

Nitelikli    istihdam desteği

KOSGEB

4857    sayılı Kanun kapsamında özürlü istihdamı prim desteği

SGK

Ar-Ge ve yenilikçiliğin
      desteklenmesi

Santez    proje destekleri

Sanayi    ve Ticaret Bakanlığı

5746 no.lu Kanun kapsamında;
      - Ar-Ge indirimi
      - Gelir vergisi stopajı teşviki
      - Sigorta primi desteği
      - Damga vergisi istisnası
      - Rekabet öncesi işbirliği gelir vergisi desteği
      -    Ar-Ge desteklerine ilişkin gelir vergisi muafiyeti

Maliye    Bakanlığı, SGK

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu    kapsamında gelir vergisi
      muafiyeti

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı / Maliye
      Bakanlığı

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu    kapsamında kurumlar
      vergisi    muafiyeti

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı / Maliye
      Bakanlığı

Teknogirişim    sermayesi destek programı

Sanayi    ve Ticaret Bakanlığı

Sanayi    Ar-Ge projeleri destekleme programı

TÜBİTAK/DTM

KOBİ    Ar-Ge başlangıç destek programı

TÜBİTAK

Uluslararası    sanayi Ar-Ge projeleri destekleme programı

TÜBİTAK

Ar-Ge    proje pazarı platformu destekleme programı

TÜBİTAK

Patent    desteği

TÜBİTAK/TPE

Bilimsel ve teknolojik işbirliği ağları ve    platformları kurma girişimi projeleri
      (İŞBAP)    destekleme programı

TÜBİTAK

Teknoloji    ve yenilik odaklı girişimleri destekleme programı

TÜBİTAK

Ön    kuluçka destekleri

TTGV

Teknoloji    geliştirme projeleri desteği

TTGV/DTM

Ticarileştirme    projeleri desteği

TTGV

Ortak    teknoloji geliştirme projeleri desteği

TTGV

Risk    paylaşımı desteği

TTGV

Başlangıç    sermayesi destekleri

TTGV

Ar-Ge ve yenilik proje destekleri
      - TEKMER’de işlik tahsisi
      - Kira desteği
      - Başlangıç sermayesi desteği
      - Makine-teçhizat, donanım, hammadde, yazılım ve    hizmet alımı giderleri
      desteği
      - Personel gideri desteği
      - Proje danışmanlık desteği
      - Eğitim desteği
      - Proje tanıtım desteği
      - Yurtdışı kongre/konferans/fuar    ziyareti/teknolojik işbirliği ziyareti desteği
      -    Test, analiz, belgelendirme desteği

KOSGEB

Endüstriyel uygulama proje destekleri
      - Kira desteği
      - Personel gideri desteği
      - Makine-teçhizat, donanım, sarf malzemesi, yazılım    ve tasarım gid.
      desteği

KOSGEB

Sınai    mülkiyet hakları desteği

KOSGEB

Araştırma    Çerçeve Programları

Avrupa Komisyonu
      (İrtibat    noktası: TÜBİTAK)

Rekabetçilik    ve yenilik çerçeve programı

Avrupa Komisyonu (İrtibat noktaları:
      Sanayi    ve Ticaret Bakanlığı ve DPT)

Pazarlama
      faaliyetlerinin
      desteklenmesi

Uluslararası    nitelikteki yurt içi ihtisas fuarlarının desteklenmesi

DTM

İstihdam    yardımı

DTM

Yurt    dışı fuar katılımlarının desteklenmesi

DTM

Yurt dışında ofis-mağaza açma, işletme ve marka    tanıtım faaliyetlerinin
      desteklenmesi

DTM

Türk ürünlerinin yurt dışında markalaşması, Türk    malı imajının yerleştirilmesi
      ve    TURQUALITY’nin desteklenmesi

DTM

Pazar    araştırması ve pazarlama desteği

DTM

Tasarım    desteği

DTM

Doğrudan    Finansman Desteği

Kalkınma    Ajansları

Güdümlü    Proje Desteği

Kalkınma    Ajansları

Yurtiçi    fuarlara katılım desteği

KOSGEB

Yurtdışı    iş gezisi desteği

KOSGEB

Tanıtım    desteği

KOSGEB

Çevre ve enerjiye
      yönelik    destekler

Eşleştirme    desteği

KOSGEB

Çevre    maliyetlerinin desteklenmesi

DTM

Yenilenebilir    enerji desteği

TTGV

Enerji    verimliliği destekleri

TTGV

Çevre    teknolojileri destekleri

TTGV

Enerji    verimliliği etüt, danışmanlık ve eğitim destekleri

KOSGEB

Endüstriyel    işletmelerde verimlilik artırıcı projelerin desteklenmesi

EİE

Girişimciliğin
      desteklenmesi

Gönüllü    anlaşmaların desteklenmesi

EİE

Yeni    girişimci desteği

KOSGEB

İş    geliştirme merkezi desteği

KOSGEB

İş    planı ödülü

KOSGEB

Doğrudan    Finansman Desteği

Kalkınma    Ajansları

Yatırımların
      desteklenmesi

Güdümlü    Proje Desteği

Kalkınma    Ajansları

Yatırım    teşviki kapsamında katma değer vergisi istisnası

Maliye    Bakanlığı

Yatırım    teşviki kapsamında gümrük vergisi muafiyeti

Hazine    Müsteşarlığı/ Gümrük İdareleri

Yatırım    teşviki kapsamında faiz desteği

Hazine    Müsteşarlığı

Yatırım    teşviki kapsamında vergi indirimi

Maliye    Bakanlığı

Yatırım    teşviki kapsamında yeri tahsisi

Maliye    Bakanlığı

Yatırım teşviki kapsamında sigorta primi işveren    hissesi desteği
      Yatırım teşviki kapsamında tekstil, konfeksiyon ve    hazır giyim, deri ve deri
      mamulleri    sektörlerine taşınma desteği (31.12.2010 tarihine kadar taşınan İŞLETMELER    İÇİN

Hazine Müsteşarlığı / SGK
      Maliye Bakanlığı,
      Hazine    Müsteşarlığı / SGK

Doğrudan    Finansman Desteği

Kalkınma    Ajansları

Güdümlü    Proje Desteği

Kalkınma    Ajansları

Strateji geliştirme ve
      işbirliklerinin
      desteklenmesi

Stratejik Odak Konuları Projeleri (STOKP)
      Bilimsel    ve teknolojik işbirliği ağları ve platformları kurma girişimi projeleri

TTGV
      TÜBİTAK

(İŞBAP)    destekleme programı

 

Doğrudan    Finansman Desteği

Kalkınma    Ajansları

Güdümlü    Proje Desteği

Kalkınma    Ajansları

İşbirliği    - güçbirliği proje desteği

KOSGEB

Tematik    proje destek programı

KOSGEB

Finansmana erişimin
      desteklenmesi

Kredi    kefalet hizmeti

Kredi    Garanti Fonu

Esnaf    ve sanatkarlara yönelik kredi faizi desteği

Halk    Bankası

Kredi faiz desteği
      - Yatırım kredileri faiz desteği
      - İşletme kredileri faiz desteği
      -    İhracat kredileri faiz desteği

KOSGEB

iso 22000 ile ilgili 4 sonuç bulundu.