iso 9001 standartları Pegem Mühendislik Ankara
iso 9001 standartları
SERİ TADİLAT TİP ONAYI NEDİR NEDEN ALMALIYIM...?
Seri tadilat ulusal tip onayı kapsamında T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türk Standartlarına TSE yetki verilerek araçların münferit tadilat haricinde bir sistemle çıkmasıdır, gerekli şartlar istenirse testler yapılarak araç bir kereye mahsus görülür ve aynı sistemde yapılan tadilatlarla araç zaman ve maliyet açısından bürokrasi ye takılmadan geçmiş olur
Çünkü seri tadilat belgeleri firmanıza hız ve prestij kazandıracak değişen yönetmelik ve kanunlardan sizi beli bir süre koruyarak firmanızın gerekli şartları yerine getirene kadar iş yapmanızı sağlar münferit proje tadilatlarında yaşadığınız sorunları seri tadilat belgesi çözüm olacaktır.
Değerli Müşterimiz Size Daha Kaliteli ve Hızlı Hizmet Sunmak Amacımız bu sistem veya seri tadilatla ilgili bir çok yanılgı ve yanlışlar yapılmaktadır bu sizin firmanıza süreç açısından zarar vermektedir, ilk olarak sizin tercih ve tadilatınıza göre bir sistem belirlememiz gerekmektedir, yanlış tercihler size maliyet açısından külfete sokacaktır, detaylı bilgi için lütfen PEGEM MÜHENDİSLİK İNŞAAT MAKİNE SAN VE TİC. LTD. ŞTİ ile iletişime geçiniz.
Seri Tadilat Tip Onay Belgeleri farklı kısımlara ayrılır birkaç başlık halinde İnceliye biliriz:

ARAÇ PROJE NEDİR VE NASIL YAPILIR...?
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ulusal mevzuat kapsamında yetkilendirilmiş olduğu TSE (Türk Standartları Enstidüsü)nin otomobil kamyonet kamyon ahşap kasa açık sac kasa tente korkuluk kapalı sac kasa kapak ilavesi damper kasa meşrubat kasa tüp kasa akaryakıt tanker arasöz vidanjör kupa tadilatı şasi tadilatı aktarma organları tadilatı frigorifikli kasa kullanma suyu tankeri sıkıştırmasız çöp kasası kurs otosu çeki demiri ilavesi vinç tadilatı gıda tankeri çekiciye tadilat ilaçlama tankeri çekiciden kamyona tadilat itfaiye aracı transmikser beton pompası kanal açıcı kimyevi madde tankeri silo aracı içme suyu tankeri sıkıştırmalı çöp kasası jeneratör minibüs otobüs (15-26 yolcu arası) otobüs ( 26 yolcudan fazla ) lastik tekerlekli traktör yarı römork çekicisi römork çekicisi yarı römork her türlü motor sınırlı tadilat bildirimi her türlü aracın münferit araç uygunluk lastik tekerlekli tarım römorku ve okul taşıtı halk otobüsü koltuk sökümü koltuk ilavesi dingil montesi dingil sökümü kara yolları uygunluk belgesi ithal araç uygunluk belgesi gibi benzeri tadilatların münferit olarak projelendirlmesine denir.

Bu projelendirme aşağıda verilen evrakların temini ve tadilat yapılacak aracın ölçü ağırlık gibi bilgileri alınarak

1. PROJENİN HAZIRLANMASI
2. MAKİNE MÜHENDİSLER ODASI VİZESİ
3. TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ ONAYI

Sürecinden geçerek iş sahibine teslim edilir.
Araç Proje Münferit Tadilatlar için İstenen Genel belgeler...?
1- Araç bilgilerinin eksiksiz verilmesi (en boy yükseklik yapılan tadilin iç ve dış yapısı)
2- Ruhsat veya Teknik Belge ve Fatura Aslı
3- Satış yapılmış araçlarda Satış Senedi ve Geçici Trafik belgesi
4- Karayolları uygunluk (KUB) belgesi için Şahadetname ve Faturası
5- Motor tadilatlarında Motorun faturası veya satış senedi garantiden değişimlerde gümrük evrakları
6- Şasi tadilatlarında şasiyi değiştiren firmanın yetki belgesi
7- Tadilatı Yapan Firmanın Kaşesi ve İmzası (İmza sirküsü)
8- Makine Mühendisler Odası vizesi
9- Türk Standartları Enstitüsü onayı
10- Mühendislik Firmasının veya Tadilatı yapan firmanın proje faturası
ISO 9001 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ
Türkiyede geçen senelerdes birçok firma ISO 9001 belgesi almış omasına rağmen bu sistemi yürütememiştir sondönemlerde Türkak, Sanayi ve Ticaret bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü bu tür belge bazında kullanıma karşın harekete geçmişler ve sadece kağıt üstünde evrak olarak verilen belgeleri kabuletmemmektedir. ISO 9001 belgesi almak veya almış ama yürütülmesini yapmyan firmaların dikkatli tercihlerde bulunup sadece maliyet değil hizmet acısından bakmaları gerekmektedir bundan dolayı

Değerli Müşterimiz Size Daha Kaliteli ve Hızlı Hizmet Sunmak Amacı için bizi aramanız yeterli olaaktır.



2006/42/AT - Makine Emniyeti Yönetmeliği
Değerli Müşterimiz 2006/42/AT - Makine Emniyeti Yönetmeliği Araç Üst Yapısı ile doğrudan ilgilidir Türk Standartları Enstütüsünün Araç Projeler için Üst Yapı Uygunluk Beyanı Yazısı istemekte bu belgeye sahip olmayanların Münferit Araç Tadilat Projelerine izin vermemktedir
Ayrıca Araç Üstü Seri İmalat veya Tadilat almak istiyen firmalardanda Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı Bunu Şart Koşmuş lakin Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı Üst Yapı Ürünü için CE belgesini şart koşmuştur.  

Dayanak ve Kapsamlar

Yönetmelik, aşağıda belirtilenler harici, makineler ile emniyet parça ve parçalarını kapsamaktadır.
Bu Yönetmelik, makineler ile emniyet parçalarının arıza veya kötü çalışma durumlarında,bunların etkisine maruz kalan insanların sağlığına ve güvenliğine yönelik riskleri ortadan kaldırmaya yönelik bir güvenlik protokolüdür,
Yerine getirmek üzere piyasaya sunulan emniyet teçhizatlarını ve sistemleri de içine dahil eder.

Değerli Müşterimiz Size Daha Kaliteli ve Hızlı Hizmet Sunmak Amacı ile Kapsam dışı olan makineler ve emniyet parçaları ön bilgi olarak altta belirtilmiştir.

- Yüklerin indirilmesi,kaldırılması amaçlı kullanılan makineler ve güç kaynağı sadece doğrudan uygulanan insan gücü ile çalışan manuel olan sistemler.
- İnsan ile direk temas eden tıbbi kullanım yönelik makineler.
- Fuar alanlarında, eğlence parkları vb yerlerde kullanılan özel makineler.
- Buhar kazanları, tanklar ve basınçlı kaplar.
- Nükleer amaçlar için tasarımlanmış veya hizmete konulmuş, bozulmaları ve aksaklıklar nedeni ile radyoaktivite çıkaran makineler.
- Makinenin parçasını teşkil eden radyoaktif kaynaklar.
- Ateşli silahlar vb.
- Akar yakıt, benzin, mazot ve tehlikeli maddeler ve parlayıcı sıvılar için depolama tankları ve boru hatları.
- Karayolu, demiryolu hava veya su yolu şebekeleriyle taşınan.Yolcu (insan) nakli ve eşya nakli, maden çıkarma sanayisinde kullanılan, mahsus araçlar, taşıtlar ve bunların römorkları.
- Denizde hareket eden araçlar ve seyyar açık deniz donanımları ile bunların üzerindeki teçhizatlar.
- Teleferikler ve kişilerin kamuya açık ve/veya özel taşınmalarına mahsus kablolu taşıma hatları.
- Tarım ve orman traktörleri (74/150/AT  Lastik Tekerlekli Tarım ve Orman Traktörleri Tip Onayı Yönetmeliğinde TORTOY da tanımlanan)
-  Askeri ( askeri, sivil savunma ve polis kuvetleri vb için)  amaçlarla ve emniyeti sağlamak amacıyla tasarlanmış, inşa edilmiş, kullaılan makineler.
- 15° veya daha fazla bir açı ile yerleştirilmiş sabit raylar arasında hareket eden, kabine sahip insan ve eşya taşınmasına yönelik asansörler ile madenlerde kullanılan  yük ve insan kaldırmak için kullanılan tüm asansörler.
- Üzerlerinde küçük dişlilerin hareket ettiği ray kullanan insan taşıyıcı araçlar.

Makineler veya emniyet parçaları
Özel yönetmelikler kapsamında yer alması halinde  
Risklere karşı bu tür makinelere veya emniyet parçalarına uygulanmaz.

Makinelerde Elektirik ile ilgili kapsam  Elektrikli Teçhizat İle İlgili Yönetmelik (73/23/AT) ile ilgilidir
Durum ve koşullara göre üstteki bilgiler değişiklik gösterebilir.

Detaylı bilgi için Direktifi İndirin
ÜRÜN SORUMLULUĞU DİREKTİFİ GEREĞİ
Üretici firmalar ürettikleri ürünün sebep olabileceği zarar dahil olmak üzere ürettiği üründen tümüyle sorumludur. (85/374/ EEC). Belirlenmiş olan bu koşula göre üretici firma, kuruluş, fabrika veya bu türlü sorumlulukları alan hizmet şirketlerinin CE belgesi alması kendilerinin, müşterilerinin ve ürünlerinin kalitesini ve güvenceye almalarına yardımcı olur.

UYGUNLUK GÖSTERİMİ KONSEY KARARI
Direktif kapsamına giren ürünler için modüler sistem gereğince yapılan  d erlendirme sonucu ürünün ilgili direktife uygunluğunun gösterimi.(90/683/EEC)

CE UYGUNLUK İŞARETİ NEDİR?
CE İşareti, Avrupa Birliği sağlık, güvenlik ve çevre koruma yasalarıyla düzenlenen ürünlere uygulanmaktadır. CE Uygunluk İşareti yaklaşık 23 adet olan Yeni Yaklaşım Direktifleri (Teknik düzenlemeler) kapsamına giren ürünlere uygulanır. Avrupa Pazarında ürünlerini pazarlamak isteyen üreticiler için CE Uygunluk İşareti zorunludur. Aksi taktirde bu pazarda ürünlerinin üretimi ve satışı imkansızdır. Teknik düzenlemelere (direktiflere) uymayan ürünler Avrupa Birliği’ne üye ülke ve ilgili mevzuat uyumunu gerçekleştirmiş AB’ye aday ülkeler ile Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn pazarlarında yer alamaz. Ürün direktifteki şartları karşılıyor ve CE Uygunluk İşareti taşıyorsa, bu ülkeler söz konusu ürünün piyasaya girişinde veya tüketiciye sunulmasında yasak ve sınırlamalar getirmeyeceklerdir. Dolayısıyla CE Uygunluk İşareti Avrupa’da bir ürünün pasaportudur.

CE Uygunluk İşareti bir kalite işareti değildir. Ürünün kalitesinden ziyade ürünün güvenliğiyle İLGİLİDİR. CE İşareti, bir sistem belgelendirmesi değildir, bir ürün belgelendirmesidir. Çoğu kalite İŞARETİ bağlı olmasına rağmen CE Uygunluk İşareti ürün için zorunludur.

CE Fransızca “Conformité Européenné” ibaresinin kısaltılmış halidir. CE Uygunluk İşareti, üzerine iliştirildiği ürünün Avrupa Direktifleri ile düzenlenmiş mevzuatta belirlenen temel gereklere UYGUNLUĞU  ve bu uygunluğun bir onaylanmış kuruluş veya üreticinin kendisi tarafından DOĞRULUğunu ifade eder.

Temel gerekler ise ; ürünün, insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan  ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması asgari güvenlik koşullarıdır.

CE UYGUNLUK İŞARETİ NİÇİN KULLANILMAKTADIR?
Avrupa Birliği ülkeleri 1957 yılında imzalanan Roma Anlaşması’ndan beri bir iç pazar oluşturmak için uğraşmışlardır. Oluşturulacak bu tek pazarda malların hizmetlerin, insanların ve sermayenin serbest olarak dolaşması sağlanacaktır. Malların serbest dolaşımı, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin kendi ulusal güvenlik ve sağlık koşullarını kendilerinin düzenlemesi erbestisi yüzünden uzun yıllar boyunca engellenmiştir. Farklı teknik ürün düzenlemeleri ve test prosedürleri Avrupa Birliği’ne üye ülkeler arasında cari engellerin oluşmasına neden olmuş bu da tek pazar amacına ters üşmüştür. Sonuçta Avrupa Komisyonu, Avrupa Adalet Divanı’nın birçok kararından esinlenerek ye ülkelerin ulusal yasalarını uyumlaştırarak ticari engelleri kaldırmayı amaçlamıştır. Bu yumlaştırmanın sonuçlarından biri olan CE Uygunluk İşareti işlemleri aşağıdaki şekilde yürütülür.

CE UYGUNLUK İŞARETİNİN YARARLARI NELERDİR?
 Ülkelerin çeşitli üretim ve tüketim, sanayi ürünleri için düzenlenen mevzuatlar arasındaki farklılıklar giderilecektir.
 Üreticilerin maliyetini azaltır.
 Ürünlerin kalitesini arttırır. Dolayısıyla üretici ve tğketici arasında pozitif yönlü bir güven bağı oluşturur.
 Ürün yetkili kuruluşlarca kontrol edilebilir.
 Avrupa pazarında, CE Uygunluk İşareti ürün için bir çeşit ticari pasaporttur ve ürünlerin 28 Avrupa ülkesi ve AB’nin karşılıklı tanıma anlaşması olan ülkelerle arasında serbestçe dolaşmasını sağlar.
 Tüm Avrupa Ekonomik Alanı için, ürünlerin uyması gereken tek bir mevzuat ve temel gerekler mevcuttur. Bu alan içinde ulusal yasalar  geçerliliğini yitirmiştir ve tek mevzuat altında toplanmıştır. Bu nedenle ürünler farklı ulusaldüzenlemelere uymak zorunda değildir. Ülkelerin farklı mevzuatları ve aranan farklı şartları üreticiye ek bir maliyet getirmekteydi. Yeni Yaklaşım Direktifleri ya da CE direktiflerinin yardımıyla ulusal yasaların ve direktiflerin uyumlaşması ve teknik standartların karşılıklı olarak tanınması sağlanmaktadır, böylece üretici farklı pazarlar için ürünlerini şekillendirmek zorunda kalmamaktadır. Bu da üretici maliyetlerini düşürmektedir.Uyumlaştırma işlemleri sırasında direktifler yardımıyla tüm ürünlerin güvenlik seviyeleri düzenlenmiştir. Geçerli olan gereklere uyum, ürünün kullanıcı açısından daha güvenli olmasını, hasar ve sorumluluk davalarının da azalmasını sağlamıştır.

ÜRÜNÜM CE UYGUNLUK İŞARETİNİ GEREKTİRİYOR MU?
CE Uygunluk İşareti sadece Avrupa Ekonomik Alanı (EEA) içindeki ülkelerde gereklidir. Avrupa Ekonomik Alanı, Avrupa Birliği’nin (EU) 25 üye ülkesi ülkesi Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya, İsveç, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Malta, Litvanya, Letonya, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Polonya, Slovakya ve Slovenya ile Avrupa Serbest Ticaret Alanı (EFTA) üyesi üç ülkeden; İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn’dan oluşmaktadır. İsviçre EFTA üyesi olmamasına rağmen Avrupa Ekonomik Alanı içinde yer almamaktadır.

ESKİ PROSEDÜRLERE GÖRE CE TAŞIMASI GEREKEN  ÜRÜNLER LİSTESİ

      

ÜRÜN ADI

       

Direktif

UYUMDAN         SORUMLU KURULUŞ

Genel    Olarak Kapsam Tanımı

KARŞILIK    GELEN
            TÜRK MEVZUATI

Elektrikli    Cihazlar İçin alçak gerilim direktifi

Low    voltage equipment
      (73/23/EEC;93/68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Bu direktif, AB    içerisinde pazarlanan tüm elektrikli cihaz ve ekipmanın, kurulması
      ve işletilmesi    esnasında kişilerin, hayvanların ve eşyaların güvenliğini sağlamak
      gerekliliğini    belirtir. Bu direktif kapsamındaki elektrikli cihazlar 50-1000 VAC
      veya 75-1500 VDC    gerilime sahiptirler. Alternatif akım için 50-1000 volt
      arasında, doğru akım    için 75-1500 volt arasında değişen gerilimlerde kullanılmak
      üzere    tasarımlanan elektrikli teçhizat

Belirli    Gerilim
      Sınırları    Dahilinde
      Kullanılmak    Üzere
      Tasarlanmış    Elektrikli
      Teçhizat    İle İlgili
      Yönetmelik

Basit basınçlı kaplar

Simple    pressure vessels
      (87/404/EEC; 90/488/EEC; 93/68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Bu direktife göre    basınçlı kaplar nitrojen-azot ve hava içeren ve yamnayan 0.5
      bardan yüksek iç    basınca sahip olan ve içine hava veya azot gazı konulmak üzere
      seri olarak üretilen    kaynaklı kaplardır. Bu direktifte yer alan bazı gereklilikler
      aşağıda yer    almaktadır;
      - Basınç altındaki    kabın dayanıklılığım sağlayan parçalar alaşımsız çelikten veya
      alaşımsız alüminyumdan    veya eskiyerek sertleşmiş olmayan alüminyum
      alaşımından    yapılmalıdır.
      - Kabın maksimum    çalışma basıncı 30 ban geçemez
      - Minimum çalışma    derecesi -50 °C altına düşemez ve maksimum çalışma
      derecesi çelik kaplar    için 300 11 C’yi alüminyum ve alüminyum alaşımlı kaplar için
      100    °C’yi geçemez.

Basit    Basınçlı Kaplar
      Yönetmeliği

Gaz yakan aletler

Gas    appliances (90/396
      /EEC;93/68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Cihazlar    olarak anılan: Yemek pişirme, ısınma, sıcak su elde etme, soğutma,
            aydınlatma    veya yıkama amacıyla kullanılan ve gerektiğinde, normal su sıcaklığı
            105°C    yi geçmeyen su elde etmek gibi amaçlarla kullanılan gaz yakarak çalışan
            cihazlar    veya cebri üflemeli brülörler ve bu brülörlerle teçhiz edilen ısıtma
            elemanları
            Donanımlar    olarak anılan: Cebri üflemeli brülörler ve bu tür brülörler ile teçhiz
            edilen    ısıtma elemanları dışında kalan, ticari amaçlarla kendi başına pazarlanan,
            gaz    yakan cihazlara takılmak üzere tasarımlanan veya monte edildiğinde böyle bir
            cihaz    meydana getiren emniyet, kontrol ve ayarlama teçhizatı ve bunların kısmi
            montajları

Gaz    Yakan Cihazlara
      Dair Yönetmelik

Sıcak su kazanları

Hot    water boilers (92/42
      /EEC;93/68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Nominal    çıkış gücü 4 kW - 400 kW arasında olan, sıvı veya gaz yakıtla çalışan ve
            yanma    sonucunda oluşan ısıyı suya iletmek için tasarlanmış brülöre bileşik ünite
            Cihaz    olarak adlandırılan: Bir brulorun monte edilmesi için tasarlanmış kazan
            gövdesini    veya kazana monte edilmek için tasarlanmış brülör

Yeni    Sıcak Su
      Kazanlarına    Dair
      Yönetmelik

Elektromanyetik
      uyumluluk

Electromagnetic    compatibility
      (89/336/EEC;92/31/EEC;
      93/68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Elektromanyetik    uyumsuzluk meydana getirebilecek veya perfonnansı bu tür bir
      uyumsuzluktan    etkilenebilecek elektrik ve/veya elektronik bileşenler içeren
      teçhizatlar veya    tesisatlar ile birlikte kullanılan bütün elektrik veya elektronik
      cihazlar. Cihaz    tarafından yaratılan elektromanyetik etki, radyo ve
      telekomünikasyon    ekipmanının ve diğer cihazlann çalışmasını etkilemeyecek
      düzeyde    olmalıdır.

Elektromanyetik
      Uyumluluk    Yönetmeliği

Makinalar

Machinery    (98/37/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Makinalar    olarak adlandırılan: En az bir parçası, uygun çalıştırıcı, kumanda ve güç
            devreleri    vasıtasıyla hareket eden muhtelif parça ve gruplardan oluşan, bir
            malzemeyi    işlemeye, taşımaya veya ambalajlamaya yarayan gereçleri; tek başına
            kullanıldığında    ulaşılan amacı sağlamak için, tek bir bütün olarak çalışmak üzere
            düzenlenen    ve kontrol edilen makinalar montajı, yedek parça veya gereç olmamak
            kaydıyla,    bir makinaya veya muhtelif makinalar grubuna veya bir traktöre
            kullanıcı    tarafından monte edilen ve bir makinamn işlevim değiştiren
            değiştirilebilir    teçhizat
            Emniyet    Akşamlan olarak adlandırılan: Değiştirilebilir teçhizat olmamak
            kaydıyla,    bir güvenlik işlevini gerçekleştirmek üzere makinadan ayn olarak
            piyasaya    arz edilen ve arızalanması veya hatalı çalışması durumunda, maruz kalan
            kişilerin    sağlık ve emniyetinin tehlike altına girdiği parçalar
            Bu    direktifteki güvenlik gereklilikleri; makinenin tasarımından kontrol-kumanda
            devrelerine    kadar güvenliğin sağlanması, risklerin belirlenmesi ile ilgilidir.

Makina    Emniyeti
      Yönetmeliği

Sivil    kullanım için
      patlayıcılar

Civil    explosives (93/15/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Sivil    amaçlı kullanılan patlayıcıları kapsayan direktif Birleşmiş Milletler’in
            patlayıcı    nitelikte görülen ve söz konusu tavsiyelerin 1 no.lu sınıfına giren
            materyaller    ve maddeler ile ilgili önerilerindeki olduğu gibi hazırlanmıştır. Bu
            öneriler,    Birleşmiş Milletler uzman heyeti tarafından hazırlanmıştır.

Sivil    Kullanım Amaçlı
      Patlayıcı    Maddelerin
      Belgelendirilmesi
      Piyasaya    Arzı ve
      Denetlenmesi    Hakkında
      Yönetmelik

Otomatik    olmayan
      tartı aletleri

Non-automatic    weighing
      instruments    (90/384/EEC;93
      /68/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Bu    direktif tüm otomatik olmayan tartı aletlerine ( ağırlık uygulayarak maddenin
            kütlesini    tespit eden ölçüm aletleri) uygulanır.
            Bir    cismin o cisme etkiyen yerçekimi kuvvetinden faydalanarak kütlesinin veya
            öteki    kütle ile ilgili büyüklüklerin, miktarların, parametrelerin veya özelliklerin
            tespitine    yarayan ve tartım işlemleri süresince bir kullanıcının müdahalesine
            ihtiyaç    duyulan ölçüm aletleri
            Direktifte    A ve B kategorisine giren aletler olarak bir ayınm yapılmıştır.

Otomatik    Olmayan Tartı
      Aletleri    Yönetmeliği

Patlayıcı    ortamlarda
      kullanılan    ekipmanlar

Equipment    and protective
      systems    intended for use in
      potentially    explosive
      atmospheres    (94/9/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Patlayıcı    ortamlarda kullanılan ekipman ve koruyucu malzemeler bu direktif
            kapsamı    içinde yer alır.
            Ekipmanlar    olarak anılan: Muhtemel potansiyel ortamlarda kullanılmak üzere
            tasarlanmış    makinalar, cihazlar, sabit ve ya taşınabilir aletler, kontrol
            bileşenleri(kendi    özerk(ayn) bir işlevi bulunmayan ekipmanın ve koruyucu
            sistemin    emniyetli çalışması için gerekli olan araçlar) ;ve muhtemel patlayıcı
            ortamlarda    (lokal veya fonksiyonel koşullardan dolayı meydana gelebilecek
            patlayıcı    ortam) ve ayn veya bileşik olarak, hammadde işlemesinde kullanılan ve
            kendi    tutuşma potansiyeli ile patlamaya yol açabilecek olan eneıjinin üretimi,
            taşınması,depolanması,    ölçümü, kontrolü ve dönüşümü için tasanmlanan teşhis ve
            korunma    sistemleri
            Koruyucu    sistemler olarak adlandınlan: Muhtemel patlayıcı ortamlarda
            kullanılmak    üzere oluşturulan; yeni başlayan patlamalan derhal durdurmaya
            ve/veya    patlama alevlerinin ve patlama basıncının etkisini sınırlandırmaya yarayan
            ve    bağımsız sistemler olarak kendi başlanna piyasaya arz edilen tasanm birimleri
            Muhtemel    patlayıcı ortamlar dışında kullanılmak üzere tasanmlanan fakat patlama
            riski    mile ilgili olarak ekipmanın veya koruyucu sistemin güvenliği için gerekli
            olan    veya bu güvenliğe katkıda bulunan Emniyet Araçlan, Kontrol Cihazlan ve
            Düzenleyici    Cihazlar (Regülatörler)

Muhtemel    Patlayıcı
      Ortamda    Kullanılan
      Teçhizat    ve Koruyucu
      Sistemlerle    İlgili
      Yönetmelik

Asansörler

Lifts    (95/16/EEC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Asansör    olarak anılan: Apartmanlarda ve inşaatlarda belirli seviyelerde hizmet
            veren,    esnek olmayan ve yatay düzleme 15°’den fazla bir açı oluşturan raylar
            boyunca    hareket eden bir kabine sahip olan ve kişilerin; kişilerin ve mallann; veya
            bir    kişinin zorlanmadan girebileceği bir kabine ve kolayca ulaşabileceği bir
            kumandaya    sahip olması halinde sadece mallann taşınmasının amaçlandığı tertibat
            Aym    zamanda bu tür asansörlerde kullanılan parçalann güvenliği ile de ilgilidir.
            Bunlar,    güvenlik parçalan, asansör iniş kapılannda kullanılan mekanizmalar,
            asansör    kabinleri, aşın hız kontrol mekanizması, eneıji depolayıcı amortisörler,
            eneıji    yayıcı amortisörler, elektrikli güvenlik cihazlandır.

Asansör    Yönetmeliği

Dondurucular

Household    electric
      refrigerators,    freezers and
      combinations    (96/57/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

 

Ev    Tipi Elektrikli
      Buzdolapları,
      Dondurucular    ve
      Kombinasyonlarının
      Enerji    Verimlilik
      Şartları    ile İlgili
      Yönetmelik

Basınçlı    kaplar

Pressure    equipment
      (97/23/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

Bu    direktif basınçlı ekipmanının tasarım ve üretiminde uygulanır ve normal
            atmosferik    basıncın maksimum 0.5 bar üzerinde PS basıncına sahip ekipman ve
            parçalan    için geçerlidir.
            Kaplar*    olarak anılan: Diğer ekipmanla bağlantı noktasına kadar doğrudan ekler
            dahil    basınç altında akışkanlan içermek için tasarlanmış ve imal edilmiş hazneler
            Boru    Donanımı* olarak anılan: Bir basınç sistemi içerisinde entegrasyon için
            birbirine    bağlandığı zaman akışkanlann taşınması için tasarlanmış olan boru
            Emniyet    aksesuarlan* olarak adlandınlan: Basınçlı ekipmanlan izin verilen
            limitlerin    aşılmasına karşı korumak için tasarlanmış cihazlar
            Basınçlı    aksesuarlar* olarak adlandınlan: İşlevsel fonksiyona sahip olan ve basınç
            taşıyan    hazneleri bulunan cihazlar
            Montajlar    (donanımlar)* olarak adlandınlan: Üretici tarafından, entegre ve
            fonksiyonel    bir bütün oluşturması için montajı yapılmış olan basınçlı ekipmanın
            çeşitli    parçalan
            *    Azami izin verilebilir PS basıncı 0.5 bar’dan büyük olmak şartıyla

Basınçlı    Ekipmanlar
      Yönetmeliği

Açık    havada
      kullanılan
      ekipmandan    çevreye
      yayılan    gürültü

Noise    emission in the
      environment    by equipment for
      use    outdoors (2000/14)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

 

Açık    Alanda Kullanılan
      Teçhizat    Tarafından
      Oluşturulan    Çevredeki
      Gürültü    Emisyonu İle
      İlgili    Yönetmelik

Floresan    lambalarda
      enerji    etkinliği

Energy    efficiency
      requirements    for ballast for
      fluorescent    lighting
      (2000/55/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

 

Florasan    Aydınlatma
      Balastlarının    Enerji
      Verimliliği    İle İlgili
      Yönetmelik

Vücuda
      yerleştirilebilir    aktif
      tıbbi    cihazlar

Active    implantable medical
      devices    (90/385/EEC;93
      /42/EEC;    93/68/EEC)

Sağlık    Bakanlığı

Bu    direktif, vücuda yerleştirilebilen aktif nakledilebilir cihazlara uygulanır.
            ‘Aktif’    ; elektrik eneıjisi ile çalışan veya doğrudan insan vücudu ve yerçekimi ile
            oluşan    gücün dışındaki eneıji ile çalışan anlamına gelir.
            “Nakledilebilir”    ; insan vücuduna uygulanan cerrahi ve tıbbi müdahalerde
            kullanılan    cihazlar anlamına gelir.
            İnsanlarda    belirli bazı amaçlar (bir hastalığın teşhisi, kontrol altında tutulması,
            izlenmesi,    tedavisi gibi) için kullanılmak üzere tasarımlanan, tek başına veya
            başka    cihazlarla ve sistemlerle (amaçlanan işlevin yerine getirilebilmesi için
            gerekli    aksesuarlar veya bilgisayar yazılımı da dahil) birlikte kullanılabilen,    dışsal
            bir    eneıji kaynağı ile çalışabilen, tamamı veya bir kısmı tıbbi veya cerrahi bir
            müdahale    ile insan vücuduna, doğal bir vücut girişine veya boşluğuna yerleştirilen
            ve    yerleştirildiği yerde kalması gereken araç, alet,cihaz,mateıyal veya öteki    başka
            maddeler

Vücuda
      Yerleştirilebilir    Aktif
      Tıbbi    Cihazlar
      Yönetmeliği

Tıbbi    cihazlar

Medical    devices (93/42
      /EEC;98/79/EC)

Sağlık    Bakanlığı

Bu    direktif tıbbi cihazların yapısı ve tasarımı ile ilgili genel koşullan
            düzenlemektedir.    Direktif aktif nakledilebilir tıbbi cihazlar haricindeki tüm tıbbi
            cihazlar    için geçerlidir.
            Cihaz    olarak anılan: İnsanda kullamldıklannda asli fonksiyonunu, farmakolojik,
            immünolojik    veya metabolik etkilerle sağlamayan, insan üzerinde bir hastalığın,
            teşhisi,    kontrol altında tutulması izlenmesi ve tedavisi gibi belli amaçlar için
            üretilen    her türlü araç,alet, cihaz, materyal veya öteki başka maddeler
            Aksesuar    olarak adlandınlan: Kendi başına tıbbi cihaz sayılmayan fakat cihazla
            birlikte    ve uyum içinde kullanılmak amacıyla üretilen parçayı veya parçalan

Tıbbi    Cihaz
      Yönetmeliği

In vitro    tıbbi tanı
      cihazları

In    vitro diagnostic medical
      devices    (98/79/EC)

Sağlık    Bakanlığı

Bu    direktifteki tanımlamalar tıbbı cihazlar direktifindeki tanımlamalarla    aymdır.
            Bu    direktife göre, vitro teşhis tıbbı cihazı insan vücudundan alınan bir parçamn
            (örnek)    teşhisinde kullanılan bir kimyasal (reagent), bir kimyasal ürün, biı
            kalibratör,    bir kontrol malzemesi, bir alet, bir aygıt, bir cihaz veya ekipmandır.
            İnsanlarda    belirli bazı amaçla r(bir hastalığın teşhisi, kontrol altında tutulması,
            izlenmesi,    tedavisi, hafifletilmesi gibi) için kullanılmak üzere tasanmlanan, tek
            başına    veya başka cihazlarla ve sistemlerle(amaçlanan işlevin yerine
            getirilebilmesi    için gerekli aksesuarlar veya bilgisayar yazılımı da dahil) birlikte
            kullanılabilen,    insanda kullanıldıklannda asli işlevim farmakolojik, immünolojik
            veya    metabolik etkilerle sağlamayan, tek başına veya birlikte kullanılmasına
            bakılmaksızın,    in vitro tıbbî tam işlemleri için insan vücudundan alman örneklerin
            incelenmesi    amacıyla tasarlanan, ayıraç (reaktif), ayıraç ürünü, kalibratör, kontrol
            materyali,    kit, araç, gereç, ekipman veya sistem
            Özellikle    in vitro tam işlemlerinde yukandakilerle birlikte kullanılmak üzere
            tasarlanmış    aksesuarlar

Vücut    Dışında
      Kullanılan    Tıbbi Tanı
      Cihazları    Yönetmeliği

Oyuncaklar

Toys    (88/378/EEC;93
      /68/EEC)

Sağlık    Bakanlığı

Oyuncakların güvenliği    direktifi, 14 yaşından küçük çocukların oyunlarında
      kullanılmak    üzere tasarlanmış malzeme ve ürünlerle ilgilidir.

Oyuncaklar    Hakkında
      Yönetmelik

Gezi    amaçlı tekneler

Recreational    craft (94/25/EC)

Denizcilik    Müsteşarlığı

Tam    boyu 2.5m ile 24m arasında olan; bu boyu uygun uyumlaştınlmış standarta
            göre    ölçülmüş olan ve spor ve gezi amaçlı olarak tasanmlanmış olan tekneler
            Gövde    ve/veya bir veya daha fazla bileşenden oluşan kısmen tamamlanmış
            tekneler
            Bu    direktif aym zamanda aşağıdaki ürünleri de kapsar.
            -    Gemi içinde ve kıç tarafında yer alan ateşleme-koruma ekipmanı
            -    Dıştan takma motorlar için başlatma düzeni koruma cihazlan
            -    Gemi dümenleri, dümen mekanizması ve kablo bağlantılan
            -    Yakıt depolan ve hortumlan
            -    Hazır ambar ve lombar kapaklan

Gezi    Tekneleri
      Yönetmeliği

İnşaat    malzemeleri

Construction    products
      (89/106/EEC;93/68/EEC)

Bayındırlık    ve İskan
      Bakanlığı

Yapı ve diğer inşaat    mühendisliği işlerim içermek üzere tüm işlerde daimi olarak
      kullanılmak amacıyla    üretilen malzemeleri kapsar. İnşaat ürünleri; direktifteki ana
      koşullara uygun olarak    yapılan inşaat işlerinde kullanılan prefabrik sistemler,
      tesisatın    malzemeleri ve parçalandır.

Yapı    Malzemeleri
      Yönetmeliği

Kişisel    korunma
      donanımları

Personal    protective
      equipment    (89/686/EEC;93
      /68/EEC;    93/95/EEC;
      96/58/EEC)

Çalışma    ve Sosyal
      Güvenlik    Bakanlığı

Bu    direktif, çalışma ortamında sağlık ve güvenlik risklerine karşı koruma
            amacıyla    tasarlanmış kişisel giysi ve eşyalarla ilgilidir.
            Bir    veya birden fazla sağlık ve güvenlik tehlikesine karşı korunmak için    kişilerce
            giyilmek,    takılmak veya taşınmak amacıyla tasarlanmış alet veya araçlar
            Kişiyi    aynı anda bir veya daha fazla tehlikeye karşı korumak amacıyla üretici
            tarafından    bir bütün haline getirilmiş bir çok alet veya araçtan oluşan bütün
            Belirli    bir faaliyetin yapılması için koruma amacı olmaksızın taşınan veya giyilen
            donanımla    birlikte kullanılan, ayrılabilir veya ayrılamaz nitelikteki koruyucu alet
            veya    araçlar
            Kişisel    Koruyucu Donanımın işlevsel bir şekilde çalışması için gerekli olan ve
            sadece    bu tür donanımlarla birlikte kullanılabilen değiştirilebilir parçalar

 

Radyo    ve
      telekomünikasyon
      terminal    cihazları

Radio    and
      telecommunications    terminal
      equipment    (99/5/EC)

Tele-komünikasyon
      Kurumu

Sadece    alma veya hem alma hem gönderme ve yahut da sadece gönderme, uydular
            veya    öteki uzayda yerleşik sistemler yoluyla iletilen telsiz sinyalleri özelliğine
            sahip    olan verileri göndermek, işlemek veya almak için ulusal telekomünikasyon
            şebekesine    bağlanmak üzere tasarlanmış ekipman

Telsiz    ve
      Telekomünikasyon
      Terminal    Ekipmanları
      Yönetmeliği

Yolcu    taşıma amaçlı
      kablo    üzerinde
      hareket    eden araçlar

Cableway    installations
      designed    to carry persons
      (2000/9/EC)

Sanayi    ve Ticaret
      Bakanlığı

 

 

 Yukarıdaki tablolarda bulunan sınıflandırmalara ait ürünleriniz  mevcut ise CE Belgesi almak zorundasınız. Bu durumda yapmanız gereken PEGEM  Mühendislik İle iletişime geçiyorsunuz ve biz sizin adınıza gerekli işlemleri  gerçekleştiriyoruz. Sıralamalar şu şekilde olacaktır:

  1-  Pegem Mühendisliğe ürünün tüm teknik özelliklerini bildiriyorsunuz.
  2-  Danışmanlarımız ürünün hangi direktiflere gireceğini tespit ediyor.
  3-  Ürünün gireceği testler belirleniyor.
  4-  Danışmanlarımız ürünün teknik dosya hazırlanmaya başlanır.
  5-  Pegem Mühendislik, müşterisi için en uygun test koşullarını sağlayacak olan  test laboratuvarını seçiyor. Bu aşamada test laboratuvarının mutlaka CE  alanında onaylanmış bir laboratuvar olması gerekiyor.
  6-  Ürün, belirlenen testlere giriyor.
  7-  Testlerden geçemeyen ürünlerin uygunsuzlukları, üretici firmaya bildiriliyor ve  iyileştirmelerin yapılması isteniyor. Bu aşamada üretici firma bu düzeltmeleri  yapmak zorunda. Aksi takdirde testlerde uygun görülmeyen hiçbir ürün CE  işaretine sahip olamaz.
  8-  Testlerde uygun görüleren ürünlerin raporları teknik dosyaya eklenir.
  9-  Pegem Mühendislik, teknik dosya ve test raporlarıyla birlikte belgelendirme  işlemlerine başlar. CE belgelendirme yetkisine sahip bir kuruluş henüz  olmamakla birlikte TÜRKAK´ın başvurusu sonuçlanmak üzeredir. Ayrıca AB´deki  Notified Body (Onaylanmış Kuruluş) firmaların temsilciliğine sahip firmalar CE  sertifikasını verebilmektedirler.
  10-  Ürün için CE belgesi alındıktan sonra, üretici firmaya düşen görev bu işareti  ürünlerine iliştirmektir. Ürünün belli yerlerine bu işaretin konulması  gerekmektedir.

PAZARLAMA  FİRMASI için, ürün ithal ediliyor ve ürün CE işaretine sahip  olmayabilir. Firmanız ürünü AB ülkelerine ihraç ederken CE belgesine ihtiyaç  duyuyor. Çünkü bu belge olmadan ihracatı yapmanın imkanı yok. Bunu çözmenin iki  yolu bulunuyor.

1-  İthal ettiğiniz üretici firmadan, ürüne CE markalaması yapmasını  isteyebilirsiniz.
 2-  Ürüne, pazarlama firması olarak siz, CE markalama işlemlerini yaptırırsınız.  Elbette bu takdirde işlemlerin maliyetini
  Türkiye´deki  pazarlama firması üstlenmek durumunda kalıyor. Yine de KOSGEB test ve  danışmanlık desteklerinden faydalanarak bu maliyeti oldukça düşürebilirsiniz.
  Pazarlama  firmaları için de, ürünün CE markalama işlemleri üretici firmaların izlediği  yolla aynıdır.

CE  Markalama konusunda karşılaşılan en önemli problem

Sırf  maliyeti düşürmek için ürünü gerekli testlere sokmayan firmaların aldıkları CE  işareti ihraacat aşamasında büyük problem olmaktadır. Zira siz ürünü ihraç  ederken ürünün CE raporlarınıda müşterinize göndermek durumundasınız. Bu  raporda da ürünün girdiği testler görülmektedir. Eğer ki ürün
  gerekli  testlere sokulmamışsa müşteriniz ürünü geri çevirir. Ülkemizde bu sorunla  karşılaşan bir çok firma bulunmaktadır. Bu durum firmalara sonradan ek bir  külfet ve maliyet getirmektedir. Ve işin başında maliyetleri azda olsa  düşürmeye çalışan firmalar daha sonra bunun kat be katını ödemek zorunda  kalıyorlar.

CE Yol Haritası
    tip onay

 

TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

Uluslararası ticareti kolaylaştırıcı gelişmelerin ve tedbirlerin  hız kazandığı dünyamızda, ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde,  uygunluk değerlendirmesi hizmetlerine nitelik kazandırmak ve yaygınlaştırmak  amacıyla Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) 4 Kasım 1999 tarihinde Resmi  Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4457 sayılı Kanunla kurulmuştur.  Bu kanun ile; laboratuvar, belgelendirme ve  muayene hizmetlerini yürütecek yurt içi ve yurt dışındaki kuruluşları akredite  etmek, bu kuruluşların belirlenen ulusal ve uluslararası standartlara göre  faaliyetlerde bulunmalarını ve bu suretle ürün/hizmet, sistem, personel ve  laboratuvar belgelerinin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etme  görevi TÜRKAK’a verilmiştir.  TÜRKAK’ın  gerçekleştirdiği akreditasyon işlemleri uluslararası standardlar esas alınarak  gerçekleştirilmektedir.

Bu standardlar;

     
  • Laboratuvar hizmeti veren kuruluşlar için : TS EN ISO/IEC 17025,
  •  
  • Kalite Yönetim Sistemi Belgelendirmesi yapan kuruluşlar için : TS  EN 45012,
  •  
  • Çevre Yönetim Sistemi Belgelendirmesi yapan kuruluşlar için :  ISO/GUIDE 66
  •  
  • Ürün Belgelendirme Kuruluşları için : TS EN 45011,
  •  
  • Personel Belgelendirme Kuruluşları için : TS EN 45013’tür. Muayene  kuruluşları için : TS EN 45004,
LABORATUVAR AKREDİTASYONU
  Akredite bir laboratuvar kullanmak, aşağıdaki faydaları sağlar;

• Önemli  analizlerin sonuçlarını ortaya koyan verilerin güvenilirliği tesis edilir.

• İnsan  sağlığı, güvenliği ve çevre korumaya ilişkin teşhis ve hükümlerin belirsizliği  azalır.

• Akreditasyon  markalı deney/ölçüm raporları halkın güvenini arttırır.

• Yapılan  denetimlerin kesin sonuçlara bağlanması sayesinde tekrar edilmesi gereken  işlemler azalır.

Bir laboratuvar TSE EN ISO/IEC 17025:2000 numaralı standarda  uygunluğu sağlamakla akreditasyona hazır hale gelmektedir.Ancak, bu  standartlara ilave olarak laboratuvarların çalışma sahasıyla ilgili ek  kriterleri içeren dokümanlar da vardır. Ek kriterler Avrupa Akreditasyon  Birliği (EA) tarafından laboratuvarların çalışma alanlarına göre ayrı ayrı  hazırlanmıştır. Adı geçen standart ve ek kriterleri laboratuvarların  bünyelerine ne şekilde uygulayacakları hususunda EA tarafından rehber  dokümanlar hazırlanmış ve bu dokümanlar tarafların kullanımına sunulmuştur.  Laboratuvar akreditasyonuyla ilgilenen tarafların akreditasyona hazırlık  sürecinde bunlardan istifade etmesi mutlak surette tavsiye edilmektedir.

ÜRÜN  BELGELENDİRME KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU

Ürün Belgelendirme, genellikle seri olarak üretilen, bazı hallerde  ise bir parti teşkil eden ürünün belirli standardlara ve teknik düzenlemelere  uygunluğunu gösteren imalatçıların belgelendirilmesi prosesidir. Ürün  belgelendirme genellikle ürünler için belirli güvenlik şartları ile kullanılır.  Bütün şartlar karşılanırsa imalatçılar ürün belgelendirme işaretini kullanmaya  hak kazanırlar.
  Ürün belgelendirme kuruluşları, imalatçılara ürün sertifikası veya  işareti kullanma izni verirler. İmalatçılar, ürünleri üzerinde bir uygunluk  işareti göstermede yetkilendirirler veya ürünlerinin belirli şartlara uyduğunu  gösteren sertifikalar yayınlarlar.
  Ürün Belgelendirmesi, ürün prosesi, ürün partileri denetimi yapan  kuruluşlar, başvurdukları takdirde TS EN 45011 Standardının şartlarına uygunluk  bakımından TÜRKAK tarafından denetlenerek yeterlilikleri onaylanmaktadır.

KALİTE SİSTEMİ BELGELENDİRME KURULUŞLARININ AKREDİTASYONU

ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi; kalitenin güvence altına alınması  ile ilgili olarak işletmenin tüm bölümlerinin sorumluluk taşıdığı gerçeğinden  hareketle, tasarımdan satış sonrası hizmete kadar her aşamada gerekli teknik ve  organizasyonel tedbirler yardımı ile rasyonel bir çalışma süreci sağlayarak  hata olasılığını ortadan kaldıran ve kendini denetleyen bir sitemi ortaya  koymaktadır.

Uluslararası ticarette anahtar rolü sağlaması bakımından ISO 9000  standardına sahip olmanın sağladığı yararların başında; küreselleşme eğiliminin  giderek hızlandığı küçülen dünyamızın uluslararası ticarette yer alabilmek için  uluslararası standardlarda mal veya hizmet üretilmekte olduğunun  belgelenmesinin taşıdığı önemin büyüklüğü gelmektedir. ISO 9000 standardına  sahip olmak bu açıdan bir referans niteliği taşımaktadır. Uluslararası  standardlar kuruluşunun onaylayarak kabul ettiği ISO 9000 standardına sahip  olan işletmeler açısından böylece uluslararası düzeyde bir kimliğe ulaşma ve  dolayısıyla ürün ve hizmetlerin uluslararası anlamda kabul görmesi imkanı  olacaktır. İşte bu aşamada Akreditasyonun önemi devreye girmektedir.

KOBİ KAVRAMINA GENEL BAKIŞ

1.1. KOBİ KAVRAMI

1.1.1. KOBİ Kavramı ve Tanımı

KOBİ (Küçük ve Orta Ölçekli İşletme) tanımlanması, tek bir tanım üzerinde görüş birliğine varılması oldukça güç olmaktadır. Bunun nedeni ise, KOBİ belirlemek amacıyla kullanılan ölçütlerde hem bilim adamlarının ve araştırmacıların arasında hem de aynı ülkedeki çeşitli kişi kurum ve kanunların tanımları konusunda, işletmelerin faaliyet kollarına ve kullandıkları üretim tekniklerine bağlı olarak ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye ve işletmelerin türüne göre değişikliklerin söz konusu olmasıdır.

Çeşitli kaynaklarda KOBİ’lerle ilgili farklı tanımlar yapmaktadırlar. Tek bir tanıma ulaşma imkânı olmadığına göre, farklı bölgelerde yapılan farklı tanımlardan ortak bir sonuca varabilmemiz için bir takım hususlar incelenmelidir. Günümüz koşullarında küçük bir ayakkabı satıcısından, bir ayakkabı imalatçısına değin birçok kuruluş küçük işletme olarak kabul edilebilmektedir. İşte bu mukayese zemininin oluşturulabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken bir takım ilkeler vardır. Bu ilkeler şu şekilde özetlenebilir:

-    İşletmelerin büyüklükleri ile ilgili tanımlamalar, o ülkenin ve toplumun özelliklerine uygun olmalıdır. Başka bir ifadeyle, böyle bir tanımlama, belirli bir ülkeye özgü ve özel olmalıdır.
-    İşletmelerde büyüklük, esas itibariyle, belirli bir dönemdeki (genellikle 1 yıl) faaliyet hacmidir. Bu faaliyet hacmi (veya kapasitesi) fiili olarak gerçekleştirileni değil, işletmenin toplam gücünü ifade etmelidir. Çünkü işletmelerin atıl kapasiteleri de, onların büyüklüğünün bir parçasıdır.
-    Büyüklük ölçütleri belirlenirken, farklı özellik ve şartlara sahip olmaları nedeniyle imalat, ticaret ve hizmet sektörleri için, ayrı ayrı sınıflamalar yapılmalıdır.
-    Para değerindeki dalgalanmalar ve enflasyon nedeniyle büyüklük ölçütleri fiziki olarak belirlenmelidir. Büyük işletmelerde bu ölçütler, daha çok üretim ve satış miktarı gibi değerler olmaktadır. KOBİ’lerde) bu ölçütler daha çok işletmenin sahip olduğu fiziki kaynaklara (personel sayısı, makine parkı vs.) yönelik olarak belirlenebilir.
-    Özellikle KOBİ’lerde kullanılacak büyüklük ölçütü mümkün olduğu kadar az ve hatta tek olmalıdır. Her üç sektör (imalat, ticaret, hizmet) için de ortak bir nitelik arz etmesi, hem de kolaylıkla ölçülebilir olması sebebiyle, personel (işgücü) sayısı, KOBİ’ler için uygun ölçüt olabilir.

Günümüzde, küçük işletmeler denilince, eskiden olduğu gibi başarısız olduğu için büyüyememiş, küçük ölçeklerde kalmış işletmeler kastedilmemektedir. Aksine, bunlar dinamik, yenilikçi, fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmelerdir. 

1.1.1.1. KOBİ Tanımının Gerekliliği

KOBİ’ler, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup, ülkemizin sosyo ekonomik gelişmesi açısından büyük bir öneme sahiptirler. Genel olarak KOBİ’ler, az sermaye kullanımı yanında daha çok el emeği ile çalışan, çabuk karar verme yeteneğine sahip, düşük düzeyde yönetim giderleri ile çalışan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren iktisadi teşebbüsler olarak ifade edilebilir.

Günümüzde, küçük işletmeler denilince, eskiden olduğu gibi başarısız olduğu için büyüyememiş, küçük ölçeklerde kalmış işletmeler kastedilmemektedir. Tam tersine küçük işletmeler dinamik, yenilikçi, fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmelerdir.  Küçük işletmelerin tanımlanması ve büyük kriterlerinin saptanması tartışmalı bir konudur. Büyüklük ölçüsü olan hangi kriterin alınacağı ve bunların miktarı konusunda ülkemizde çeşitli görüşler bulunmaktadır.  KOBİ’lerin tanımı konusunda yaşanan karmaşa, sağlıklı envanter çalışmasının yapılmasına da engel teşkil etmektedir.

Türkiye’deki KOBİ sayısına ilişkin değerlendirmeler çok çeşitli büyüklükleri içermektedir. Stratejilerin ve politikaların yöneleceği “büyüklük” bilinmediği için de, kaynaklar doğru kullanılmamakta, karanlıkta yön bulmaya çalışmaktadır. Bu yüzden KOBİ’lerin kullanımına sunulan fonlar ve krediler doğru sayı bilinmediğinden kısa sürede tükenmektedir.

Küçük bir büfe, tek kişilik pencere yıkama işlerinden imalat sektörüne kadar birçok kuruluş küçük işletme olarak kabul edilmektedir. İşletme ölçeği için tanımlama yapmanın oldukça pratik nedenleri bulunmaktadır. Devlet desteği alabilmek, kredi avantajlarından yararlanabilmek, ilgili danışmanlık kuruluşlarından destek alabilmek ve sözleşmeler yapabilmek için firma ölçeğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte her tür işletmenin geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik politikaların belirlenmesinde de tanımlamalar büyük kolaylık sağlayacaktır.  KOBİ’leri tanımlayabilmek için bir çok kriter kullanılmış, KOBİ tanımını etkileyen belli başlı faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

-    Zaman
-    Ekonomik düzey
-    Sanayileşme düzeyi
-    Kullanılan teknoloji
-    Pazarın büyüklüğü
-    Faaliyette bulunulan iş kolu
-    Kullanılan üretim tekniği
-    Üretilen malın özellikleri
-    İşgören sayısı
-    Kuruluş ve araştırmalar

KOBİ’lerin belirlenmesi hususu aslında bir “işletme büyüklüğü” konusudur. İşletme büyüklüğü denildiğinde ise akla şüphesiz işletmenin iktisadi faaliyet hacmi ve kapasitesi gelir. İşte bu hacim ve işletme büyüklüğünün ölçülmesi belli ölçütlere dayanır. Burada başlıca iki ölçüt grubu ayırt edilir; nicel ve nitel ölçütler.

Nicelik yönünden tanım yapılırken:

-    İstihdam edilen isçi sayısı
-    İstihdam edilen isçilerin toplam çalışma süresi
-    İşçilerin ücretleri toplamı
-    Sermaye
-    Aktifler toplamı
-    Kar
-    Toplam sabit varlıklar
-    Üretim aşamaları sayısı
-    Toplam çeviri güç miktarı
-    Toplam enerji kullanımı
-    Ciro (satış hasılatı)
-    Pazar payı
-    Makine parkı ve kapasite (üretim hacmi) faktörleri dikkate alınırken,

Nitelik yönüne ağırlık veren tanımlar da ise;

-    Girişimcinin fiilen işletmede çalışıp çalışmadığına
-    Girişimcinin risk alıp almamasına
-    İş bölümü ve uzmanlaşmanın derecesine
-    Bağımsız yönetim
-    Sermayenin sınırlı ve yetersiz olup olmadığına
-    Pazar payının ve etkinliğinin küçük olması
-    Makine ve ekipman kullanım durumu
-    Pazarlık gücü
-    Uygulanan yönetim teknikleri faktörleri dikkate alınır.

Açıkça görülmektedir ki; ekonominin daha küçük çaplı ve hemen hemen bütün işletmelerin KOBİ’ler olarak kabul edilebileceği ekonomilerde tanımlar uygulanan politikalara göre değişebilmektedir.

1.1.1.2. Bazı Ülkelere Göre KOBİ Tanımları

Dünyanın çeşitli ülkelerinde KOBİ’lerle ilgili birtakım tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlamalar yapılırken bazı ülkeler çalışan personel sayısını dikkate almış, bazı ülkeler işletmelerin yarattığı katma değeri göz önünde bulundurmuş, bazı ülkeler ise işletmelerin sermaye yapılarını dikkate almışlardır. Ancak bu tanımlamalarda kullanılan ölçütler farklı farklı olmakla birlikte genel olarak, çalıştırılan işçi sayısının esas alındığı görülmektedir.  Aşağıda, dünyadaki çeşitli ülkelerdeki KOBİ tanımlarını kısaca yer almaktadır.

Japonya: İmalat ve ticaret sektörleri ayrı ayrı değerlendirilmiş olup, imalat sektöründe 1–4 personel istihdam eden işletmeler cüce, 5–19 personel istihdam edenler çok küçük, 20–299 personel istihdam edenler ise küçük ve orta ölçekli işletme olarak ele alınmıştır. İmalat sektöründeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin sermayesi 100 Milyon Yen’den fazla olmamalıdır.

Avusturya: İşletme ölçeği sektörlere göre farklı şekilde ele alınmaktadır. Buna göre; ticaret ve hizmet sektöründe 0-9 işçiye sahip olan işletmeler küçük iken, üretim sektöründe bir işletme için küçüklük göstergesi 0-99 arasında işçiye sahip olmasıdır.

Almanya: Bir KOBİ cenneti olarak görülen Almanya’da KOBİ’lerin belirlenmesinde kullanılan ölçütler girişimcinin işletmesiyle özdeşleşmesi, işletmenin sermaye piyasasında yer almaması, girişimcinin tüm sorumlulukları ve riskleri üstlenmesi ve bağımsızlık olarak kabul görmüştür. Bu kriterlerin yanında nicel ölçü olarak işçi sayısı dikkate alınmaktadır. Almanya’da yıllık yaklaşık 300.000 işyeri kurulmakta, buna karşılık 250.000 eski firma piyasadan çekilmektedir. Buna göre yılda ortalama 50.000 KOBİ piyasaya katılmaktadır. Almanya’da KOBİ Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan tanım aşağıda verilmiştir. 

-    İmalat Sanayi: 1-49 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 50-250 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Toptan Ticaret: 1-9 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 10-99 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Perakende Ticaret: 1-2 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 3-49 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Ulaştırma, Haberleşme ve Hizmet: 1-2 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 3-49 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.

Fransa: Fransa’da yasal düzenlemelere göre küçük ve orta ölçekli işletme; genel olarak yöneticilerin şahsen ve doğrudan doğruya mali, teknik, sosyal, ahlaki ve yasal zorunluluklar üstlendiği işletmeler olup, bu konuda resmi bir tanım yoktur.  Aşağıda, istihdam edilen personel sayısına göre işletme ölçekleri yer almaktadır.

El Sanatları            : 1-9 kişi
Küçük Ölçekli İşletme    : 10-50 kişi
Orta Ölçekli İşletme        : 51-500 kişi

İtalya: Resmi bir tanımın olmadığı İtalya’da devletin finansman yardımlarında kullanılmak üzere, küçük ve orta ölçekli işletmeleri belirlemek üzere ölçek çalışan kişi sayısı şöyledir:

Küçük Ölçekli İşletme     : 1–49 kişi
Orta Ölçekli İşletme        : 50–199 kişi
Büyük Ölçekli İşletme    : 200’den fazla kişi

Uygulamada kullanılan ölçülerden en geçerli olanları, çalışan kişi sayısı ve sabit sermaye yatırım tutarıdır.

Yunanistan: Yunanistan’da yapılan tanımlarda ölçüt olarak istihdam edilen personel sayısı esas alınmıştır. İşveren dâhil 0–9 arası personel istihdam eden işletmeler çok küçük, 10–99 arası personel istihdam eden işletmeler küçük, 100 ve daha fazla personel istihdam eden işletmeler de orta ve büyük ölçekli işletme olarak ifade edilmiştir.

İngiltere: İngiltere’de KOBİ’lerin resmi bir tanımı yapılmamıştır. İmalat sanayinde KOBİ’ler çalışan kişi sayısı ile tanımlanmaktadır. Nitel ölçü olarak işletmenin sermaye piyasasındaki varlığı göz önüne alınmaktadır. Küçük İşletmeler Araştırma Komitesi tarafından yapılmış küçük işletme tanımları şu şekildedir:

İmalat Sanayi            : 250 kişiden az
İnşaat             : 25 kişiden az
Madencilik             : 25 kişiden az
Perakende Ticaret         : Yıllık satış cirosu 50.000 Paund’dan az
Toptan Ticaret         : Yıllık satış cirosu 200.000 Paund’ dan az

Amerika Birleşik Devletleri: ABD’de KOBİ’lerin net bir tanımı yoktur. Tanımlamada kullanılan nicel ölçü çalışan işçi sayısı ve satış tutarıdır. Küçük işletme kriteri olarak imalat sanayinde personel sayısı 500 ile 1500 kişi arasında, toptancı kuruluşlarda personel sayısı 500’e kadar ve yıllık satış geliri 25 milyon Dolar’a kadar, perakende sektörü ve hizmet işlemleri için de yıllık satış geliri 3 ile 13 milyon Dolar’a kadar olması kriter olarak kabul edilmiştir. ABD’de işçi sayısına göre işletme ölçekleri şu şekildedir:

Küçük Ölçekli İşletme        : 1-499 kişi
Orta Ölçekli İşletme            : 500-1499 kişi
Büyük Ölçekli İşletme        : 1500 kişiden fazla

1.1.1.3. Bazı Uluslararası Kuruluşlara Göre KOBİ Tanımları

Ulusal ekonomilere sağladıkları mal/hizmet ve istihdam katkılarıyla önemli bir role sahip olan KOBİ’lerde haksız rekabetin önlenmesi, tüketicilerin mağdur edilmemesi, ortak sorunlara ortak çözümler bulunabilmesi amacıyla KOBİ sınıfına giren işletmelerin belirlenmesinin gerekliliği ortadadır. Ancak bu belirlemeyle birtakım yaptırımlar belirli işletmelere uygulanabilecek, belirli ayrıcalıklar da ilgili gruba giren işletmelere tanınabilecektir. Bu amaçla, bazı uluslararası kuruluşlar tarafından KOBİ’lerin tanımları yapılmış ve sınırları belirlenmiştir.

OECD Tanımı: OECD’nin küçük ve orta ölçekli işletme konusunda kabul ettiği sınıflandırmada, sadece işletmelerde istihdam edilen personel sayısı esas alınmaktadır. Buna göre ölçek çalışan kişi sayısı şöyledir;

Çok Küçük İşletmeler    : 1–19 (Dâhil) Kişi Arası
Küçük İşletmeler         : 20–99 (Dâhil) Kişi Arası
Orta İşletmeler         : 100–250 (Dâhil) Kişi Arası
Büyük İşletmeler         : 250 Kişiden Fazla

Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) göre; 20’den az personel istihdam eden işletmeler çok küçük, 20– arasında personel istihdam eden işletmeler küçük, 100–499 arasında personel istihdam eden işletmeler orta ölçekli işletme olarak kabul edilmektedir (Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu, 2006: 19).

BM Tanımı: Birleşmiş Milletlerin (BM) 1958 yılında Mısır, İsrail ve Türkiye’yi kapsayan bir raporunda, sanayi sektöründe personel sayısı 10’un altında kalan işyerleri küçük sanayi işletmesi olarak kabul edilmiştir (Küçük, 2005; 104).

Dünya Bankası Tanımı: Dünya Bankası, 1–50 personel istihdam eden işletmeleri küçük ölçekli işletme, 51–200 personel istihdam edenleri orta ölçekli işletme, 200’den çok personel istihdam edenleri büyük işletme olarak tanımlamaktadır (İpekgil ve Marangoz, Nisan 2002)

Avrupa Birliği Tanımı: KOBİ tanımları konusunda gerek ulusal gerek birlik bazında karışıklığa neden olmamak üzere yeni bir ortak tanım geliştirmiştir. 7/2/96 tarihli Konsey Kararı çerçevesinde belirgin bir şekilde ortaya konulan KOBİ tanımı işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve bağımsızlık derecesinden oluşan ölçütleri kapsamaktadır. Yeni tanıma göre 250 işçi’den az işçi çalıştıran firmaların KOBİ olduğu kabul edilmektedir. Orta ölçekli bir işletme; 50 ila 250 işçi çalıştıran ve yıllık cirosu 40 Milyon ECU’nun altında olan, yıllık bilançosu 27 Milyon ECU’yu aşmayan işletme olarak tanımlanmaktadır. Küçük işletmeye ilişkin ölçütler ise şöyle belirtilmektedir; 50’den az işçi, 7 Milyon ECU’yu aşmayan yıllık ciro veya 5 Milyon ECU’nun altında bir yıllık bilanço değerine sahip olması. 10’dan az işçi çalıştıran işletmeler “Çok küçük işletme” grubuna dâhil edilmektedir. Küçük ve Orta boy işletmelerin bir başka ölçütü de sahip oldukları bağımsızlık düzeyi ile ilgilidir. Büyük ölçekli bir işletmenin veya ortaklaşa hareket eden birkaç büyük işletmenin bir KOBİ’de sahip olduğu hissenin %25’in altında olması koşulu aranmaktadır.

1.1.1.4. Türkiye’de KOBİ Tanımı

KOBİ’ler, “ekonomik yapının çeşitlenmesini sağlayan, konjonktürel dalgalanmalara daha az duyarlı olan, farklı gelir grupları içerisinde denge unsuru olarak görev yapan, yeni fikir ve buluşların kaynağı olan, endüstride gereken esnekliğin ve yeniliğin sağlanmasına katkı sağlayan, küçük birikimlerin doğrudan yatırıma aktarılmasında önemli rol oynayan, büyük endüstri işletmelerinin girdilerinin ve ara mallarının üreticisi konumuna gelerek onların gelişimini tamamlayıp ekonomide yan sanayi oluşturabilen, tekelciliği önleyen, istihdamın arttırılmasına büyük katkı sağlayan, üretim ve sanayileşmenin yurt geneline yayılmasında etkin bir araç olarak görülen, teknolojik gelişmelerin kırsal yörelere ulaşmasını sağlayan ve daha çabuk karar verme olanaklarına sahip olduklarından ve daha az faaliyet giderleri ile çalıştıklarından hızlı ve ucuz üretimde bulunabilen” işletmeler olarak tanımlanabilirler.

KOBİ’ler, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmesi açısından çok büyük öneme sahiptirler. Genel olarak KOBİler, az sermaye kullanımı yanında daha çok el emeği ile çalışan, çabuk karar verme yeteneğine sahip, düşük düzeyde yönetim giderleri ile çalışan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren iktisadi teşebbüsler olarak ifade edilebilir. 

KOBİ tanımını etkileyen belli başlı faktörler şunlardır;  “zaman, ekonomik düzey, sanayileşme düzeyi, kullanılan teknoloji, makine, tezgâh ve tesis sayısı, pazarın büyüklüğü, faaliyette bulunulan işkolu, kullanılan üretim tekniği ve kapasitesi, üretilen malın özellikleri, işgören (personel) sayısı, kuruluş ve araştırmalar”.

Bütün ekonomilerin temel dinamiğini oluşturmalarına rağmen, üzerinde görüş birliği sağlanmış genel bir KOBİ tanımı yapmak oldukça güçtür.  Zaten doğaları gereği bu işletmeler için kesin bir tanımlama yapmak olanaksızdır. Sanayileşme düzeyine, işletmelerin bağlı oldukları işkollarına ve üretim tekniklerine bağlı olarak ülkeler arasında, hatta aynı ülkenin farklı bölgeleri ve işkolları arasında KOBİ tanımlamaları değişebilmektedir. 

KOBİ kavramı, hukuki olmaktan çok ekonomik bir anlam taşıyabilmektedir. Diğer ülkelerde olduğu gibi tüm bu tanımlamalarda kullanılan ölçüt, bir iktisadi teşebbüste istihdam edilen kişi sayısıdır. Kimi kuruma göre KOBİ’lerde çalışan kişi sayısının 250’nin altında olması gerekirken, bazıları bu sayıyı 99 olarak verebilmektedirler. Bu genel ölçüte ek olarak bazı kuruluşlarca farklı kriterler de kullanılmıştır. Burada, KOSGEB tanımlaması ile Türkiye Halk Bankası’nın KOBİ sınıflandırması ele alınmıştır. Ayrıca, 18 Ocak 2001 tarih ve 2429 sayılı KOBİ Teşvik Kararnamesi ile 2002 yılı başında hazırlanan KOBİ Tanım Yasası’nda yer alan tanımlara da yer verilmiştir.

Türk hukukunda “Küçük ve Orta Ölçekli İşletme” deyimi, daha çok KOSGEB’in kurulması hakkındaki yasada yer almıştır. İlgili başkanlık, ülkemiz sanayinde önemli bir yeri olan KOBİ sanayi işletmelerini desteklemek, rekabet güçlerini geliştirmek ve böylece ulusal ekonomiye katkılarını artırmak amacıyla 12 Nisan 1990 tarihinde 3624 sayılı yasa ile kurulmuştur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olarak çalışmalarını sürdüren Kosgeb; Süreç Grupları, Enstitüler, Tekmer’ler ve Kügem’ler aracılığıyla faaliyetlerini çeşitli illerde sürdürmektedir. 

KOSGEB hakkındaki yasanın “tanımlara” ilişkin 2. maddesinde kanunda geçen “işletmeler” deyiminden ne anlaşılması gerektiği şöyle belirtilmektedir; “imalat sanayi sektöründe 1-50 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri küçük sanayi işletmelerini; 51-150 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri orta ölçekli sanayi işletmelerini ifade eder”. KOSGEB, KOBİ Sanayi İşletmelerini üniversite ve yüksekokul mezunu nitelikli eleman istihdamına yönlendirmek ve bu faaliyetlerinin desteklenmesi ile verimliliklerini artırarak ulusal ve uluslar arası ticarette güçlenerek rekabet edebilmelerini sağlamak amacıyla uyguladığı istihdam desteğinden, yararlanmak isteyen işletmelerden; “1-150 arasında işçi çalıştırmak, imalat sanayinde faaliyet göstermek ve gerçek usulde defter tutmak” koşullarını istemektedir. Aynı şekilde, “Ortak Kullanım Atölyesi/Laboratuvarına Yönelik Makine-Teçhizat Desteği” kapsamında da işgören sayısı ile ilgili aynı rakamlara rastlanmaktadır.

18 Ocak 2001 tarih ve 2429 sayılı KOBİ Teşvik Kararnamesi’nde şu tanım yapılmıştır; “imalat ve tarımsal sanayi sektöründe faaliyette bulunan işletmelerden, kanuni defter kayıtlarında arsa ve bina hariç, makine ve teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşları toplamının net tutarı 400 milyar TL’yi geçmeyen işletmelerden, 1 ile 9 arası işgören çalıştıranlar mikro ölçekli, 10 ile 49 arası işgören çalıştıranlar küçük ölçekli, 50 ile 250 arası işgören çalıştıranlar ise orta ölçekli işletme sınıfına girmektedir.”

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE): İlk olarak KOBİ tanımını yapan kuruluş olan DİE’ye göre 1-49 personel çalıştıran işletmeler küçük ölçekli, 50-99 personel çalıştıran işletmeler ise orta ölçekli işletme olarak kabul edilmiştir.

Halk Bankası: KOBİ’lere finansman desteği sağlayan Türkiye Halk Bankasınca yapılan tanım, DPT’nin görüşü alınarak yapılmıştır. Halkbank, teşvik belgeli işletmelerde işgören sayısı 1-150 arası olup, sabit yatırımları 100 Milyar TL’yi aşmayanları; normal KOBİ’lerde ise işgören sayısı 1-250 arası olup, toplam makine ve ekipmanlarının kayıtlı net değeri 400 Milyar TL’yi aşmayanları KOBİ olarak değerlendirmektedir.

Eximbank: Küçük ve orta boy işletmeler 1-200 işçi çalıştıran sanayi işletmeleri olarak kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı (HM): 1-49 işçi çalıştıran işletmeler küçük ölçek, 50-250 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM): 1-200 işçi çalıştıran işletmeler KOBİ olarak tanımlanmış, ayrım yapılmamıştır.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT):  1-100 personel çalıştıran işletmeler küçük, 100-250 personel çalıştıran işletmeler orta ölçekli seklinde kabul edilmiştir.

KOSGEB: 1-50 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 51-150 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

İstanbul Ticaret Odası (İTO): İTO, işletmeleri bölerken orta ölçekli ayrımı yapmamış, küçük ve büyük ölçekli şeklinde bölmüştür. Personel sayısı 25’ten az olan işletmeler küçük ölçekli, 25’ten fazla olan işletmeler büyük ölçekli şeklinde tanımlanmaktadır.

Ege Bölgesi Sanayi Odası: 5-50 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 50-199 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

Kayseri Ticaret Odası: 5-15 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 15-50 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

Gaziantep Sanayi Odası: 1-9 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 10-100 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir. 

Vermiş olduğumuz tüm bu tanımlar sonrası belirtmeliyiz ki KOBİ tanımları hem nicel hem de nitel yönleri kapsamamakta sadece nicel kısımları içine almaktadır. Buradan anlaşılan şudur: Günümüzde hala KOBİ’ler gerektiği gibi anlaşılabilmiş değildir. Belki de KOBİ’lerin en büyük sorunu tanımsızlıklarıdır.


1.2. KOBİ’LERİN GELİŞİMİ

1.2.1. Dünden Bugüne KOBİ’ler

Özellikle 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından yaşanan yeniden yapılanma sürecinde göze çarpan en önemli hususlar, sanayileşmenin kalkınma ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanması ve büyük ölçekli, ileri teknolojiye sahip üretim birimlerinin sanayi yapısını belirlemesidir. Bu dönemde yaşanan sürekli gelişme ve sanayileşme yapısında, hükümetler büyük ölçekli işletmelere daha çok önem vermeye başlamışlardır.
 
Bu nedenle 1950’li ve 60’lı yıllarda, önemli bir üretim ve istihdam artışı sağlayan büyük ölçekli işletmeler, küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemini yitirmesine sebep olmuştur. Hatta bu konjonktürde, küçük ölçekli işletmelerin verimli olamayacağı ve büyük ölçekli işletmeler karşısında rekabet edemeyeceği ileri sürülerek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin birleşmeleri ve ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilmesi teşvik edilmiştir.
 
Ancak, 1970’li yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizde büyük ölçekli işletmelerin konjonktür dalgalanmalarına uyum sağlayamadığı ve yeterince esnek olmadığı görülmüştür. Nitekim yaşanan ekonomik kriz neticesinde büyük ölçekli sanayi kuruluşları üretimlerini kısmak, istihdamı düşürmek ve krizden “küçülerek kurtulmak” zorunda kalırken, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, sahip oldukları esneklik sayesinde bu krizi daha az maliyetle atlattıkları görülmüştür. Böylece ekonomik krizlerin aşılmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi kavranmış ve bu işletmeler hızla ön plana çıkmışlardır.
 
Bu gelişmeler neticesinde, küçük ve orta ölçekli sanayi, büyük sanayi ile birlikte ve bir anlamda büyük sanayii tamamlayarak varlığını yeniden ortaya koymuştur.  Böylece, sanayi devriminin başlangıcından 70’li yıllara kadar sanayileşmenin ve kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olarak görülen büyük ölçekli işletmeler ve bunun temel dayanağı olan “ölçek ekonomileri” ideolojisi yerini, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ön planda olduğu “esnek üretim” sistemlerine bırakmıştır. 
 
Nitekim dünya ekonomisinde yaşanan son gelişmeler, pek çok büyük firmanın üretimde ölçek ekonomilerine ulaşmaktan vazgeçerek, büyüklük içinde küçük firmalar yaratmaya çalışması yönündedir. Böyle bir iş örgütlenmesi ile, verimliliğin artırılması,  tüketici tercihlerindeki değişmelerin daha hızlı ve gerçekçi yakalanabilmesi amaçlanmaktadır. 
 
Netice itibarıyla, son yıllarda pek çok ülkede, gelişme ve büyüme ile ilgili politikalar hazırlanırken, küçük ve orta ölçekli işletmelere özel bir önem verilmeye başlanmıştır.
 
Avrupa Birliği’nde 1983 yılı KOBİ yılı ilan edilmiş ve aynı KOBİ’lere yönelik AB eylem planı kabul edilerek somut ve sürekli destek mekanizması oluşturulmuştur. 1980’li yıllarda ekonomilerdeki globalleşme ve artan rekabet sonucunda KOBİ’lerin ticari ve ekonomik sıkıntıya düşmeleri ile bu destek, açık bir KOBİ politikasına dönüşmüştür.

1.2.2. Ülkemizde KOBİ’lerin Gelişimi

Ülkemizde 1930’lu yılların başından itibaren devletçi bir ekonomik politikaya geçilmiş ve iktisadi devlet teşekkülleri kurularak devlet tarafından yürütülmesini öngören sanayi ve kalkınma planları yürürlüğe konulmuştur. Büyük ölçeklerde işletme kurulması ve büyüklüğün sağladığı maliyet tasarrufundan yararlanılması, o yıllarda tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de tartışmasız kabul gören bir genel yaklaşım olmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Devlet bir yandan özel sektörü ve girişimciliği teşvik ederken, bir yandan da mevcut boşluğu doldurmak üzere kamu iktisadi teşekkülleri oluşturarak bizzat ekonomide rol almaya başlamıştır. Öyle ki, devlet ekonomide bir an önce kalkınma sağlamak amacıyla yerli bir girişimciler grubunun yaratılmasırın şart olduğu bilinciyle hareket ederek, girişimciliğin desteklenmesi amacıyla teşebbüslerde bulunmuştur. Aslında, o döneme hakim olan düşünce, daha Cumhuriyet kurulmadan dokuz ay önce gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi’ne de hakim olmuştur. Kongrenin öne çıkarttığı temel ilkelerden bir tanesi, Türk insanırın girişimci yönünün geliştirilmesi amacıyla gerekenlerin yapılması olmuştur. Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Ankara, Nobel Yayın Dağı􀁗ım, 2005, s. 26–30.
 
Bu anlayış ve uygulamaların neticesinde, küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yerine getirilmesi mümkün olan mal ve hizmet üretimlerin büyük bir bölümü devlet tarafından üstlenilmiştir. Bu durum, KOBİ’lerin geliştirilmesini ve yurt düzeyine yaygınlaştırılmasını adeta engellemiştir.
 
Ülkemizde, küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgili tartışmalar daha ziyade 1980’li yıllardan itibaren yoğunluk kazanmış ve gerek bilim adamlarının gerekse politikacıların dikkatlerini üzerlerine çekmişlerdir.  Bunda, ülkemizde politikacılar üzerinde her dönemde oldukça etkili olan Anadolu sanayii ve ticaret çevrelerinin siyasetçiler tarafından tatmin edilmeye çalışılması, 1983 yılının AB’nde KOBİ yılı ilan edilmesi ile başlayan KOBİ programları geliştirme sürecinin ülkemiz üzerine etkisi, 1980 yılından sonra başlatılan ihracata dayalı büyüme stratejisindeki tıkanıklıkları açma yolunda yeni politikalara ve araçlara duyulan ihtiyaç, başlıca etkenler olmuştur.  Başta KOSGEB olmak üzere, çeşitli kamu kuruluşlarında KOBİ’lere destek çalışmaları başlatılmıştır.
     
Altıncı beş yıllık kalkınma planının uygulanmasıyla kobilere yönelik  “Küçük ve orta ölçekli sanayide teknoloji seviyesinin geliştirilmesi, verimliliğin artırılması ve büyük sanayi ile entegrasyonun sağlanması özendirilecektir. Esnaf, sanatkâr ve küçük sanayinin desteklenmesine ilişkin politikalar geliştirilecektir.” Küçük sanayinin geliştirilmesi amacıyla mevzuatta düzenlemeler yapılması, küçük sanayi mamullerinin iç ve dış piyasada rekabet gücüne kavuşturulması ile ilgili destekler verilmesi öngörülmüştür. Süleyman Özdemir – Halis Yunus Ersöz – Halil İbrahim Sarıoğlu Küçük Girişimciliğin Artan Önemi S 185

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996–2000) döneminde ise  küçük ve orta ölçekli işletmeler ve bireysel girişimlerin proje, finansman, organizasyon ve teknoloji alanlarında desteklenmesi, girişimcilik eğitimi verilmesi bu Plan’da da yer almıştır. DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/vii/ 3.zip, 12.08.2007.

Bugün itibarıyla, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri gerek sayıları, gerekse sınai üretimindeki payları ve gerekse milli gelire katkıları bakımından ülkemiz ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim ekonomik ve sosyal alanda sağlanan gelişmelere paralel olarak küçük ve orta ölçekli işletmeler sayısında da sürekli bir artış meydana geldiği görülmektedir.
 
Bugün KOBİ’ler, AB’nde toplam işletmelerin %99,9’unu (Türkiye’de %99,8’ini), imalat sanayiinin %96,5’ini (Türkiye’de %99,5’ini) oluşturmakta ve toplam istihdamın %72’sini (Türkiye’de %76,7’sini) sağlamaktadır.
 
Ancak, sayı ve istihdam imkânları bakımından ülke ekonomimizde önemli bir çoğunluğa sahip olan KOBİ’lerin dış ticaretteki payı %8’de kalmaktadır. Bu oran ABD’de %32, Almanya’da %31, Hindistan’da %40 ve Japonya’da %38 seviyelerindedir.
 
DİE verilerine göre sanayi sektöründeki işletmelerin 1965’de %97,7’si, 1970’de %97,3’ünü, 1980’de %95’ini KOBİ’ler oluşturmaktadır. 1985 yılında sanayi sektöründeki işletmelerin %94,5’ini, ticaret sektöründeki işletmelerin %98,5’ini, hizmet sektöründeki işletmelerin %98,1’ini çalışan sayısı 1-9 sayısı arasında olan KOBİ’ler oluşturmaktadır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001–2005) döneminde KOBİlerin verimliliklerinin, katma değer içindeki paylarırın ve uluslararası rekabet güçlerinin artırılması, banka kredileri içindeki paylarının artırılması, modern finansman araçları ve kurumlarıyla (Kredi Garanti Fonu, Risk Sermayesi, Finansman Yatırım Ortaklığı, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı gibi) desteklenmeleri, küçük sanayi sitelerinin yapısı ve kredilendirilmesi, bu sitelerde sektörel dış ticaret şirketlerinin kurulmasırın desteklenmesi (bu suretle ihtisaslaşmış sanayi sitelerinin teşviki), KOBİ’lerin kamu alımları içindeki payırın artırılması, KOBİ’lerle ilgili mevzuatın AB standartlarıyla uyumlulaştırılması, KOBİ’lerin ürün, kalite, verimlilik, işletmecilik alanında geliştirilmeleri Hedeflenmektedir. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/ plan8str.pdf, 12.08.2007, s. 124–125.

Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013) döneminde  ticaret sektöründeki küçük esnaf ve sanatkar tarzındaki işletmelerin birleştirilerek daha modern ve büyük ölçekli bir yapıya dönüştürülmelerinin teşvik edileceği belirtilmektedir. KOBİ’lere, gereksinim duydukları nitelikli işgücünün yetiştirilmesi, pazara ve teknolojiye erişimlerinin kolaylaştırılması konusunda yardım edileceği ifade edilmektedir. Ayrıca, yeni dönemde KOBi’ler için de çok önemli olan iş ortamırın iyileştirilmesi amacıyla yeni düzenlemelerin yapılacağı, bu kapsamda çalışmayı ve iş yapmayı özendirici bir vergilendirmenin sağlanacağı, işletmelerin rekabet gücünü olumsuz etkileyen vergi ve prim gibi maliyet getiren yüklerin azaltılacağı, altyapı imkanlarırın geliştirileceği, ürün ve girdi piyasalarırın etkinliğinin artırılacağı, özellikle KOBİ’lerde kurumsal yönetişimin destekleneceği ifade edilmektedir. DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf, 12.08.2007, s. 30, 43, 74, 75, 89, 91, 100, 112, 113, 119.

1.3. KOBİ’LERİN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ
1.3.1. KOBİ’lerin Önemi

Avrupa’da 1980 yılından itibaren ölçek ekonomileri görüşüne alternatif olarak ‘’Küçük Güzeldir’’ görüşü çok kabul görmeye başlamıştır. Dünyanın birçok ülkesinde küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin korunması ve geliştirilmesi için bu kesimin gereksinimi olan finansal ve teknolojik destekler veren kuruluşların mevcut olduğu ve KOBİ’lerin yasal düzenlemelerle korunduğu bilinmektedir.

Dünyada ve Avrupa Birliği’nde KOBİ’ler istihdamın önemli bir bölümünü karşılamakta ve sanayi içinde büyük bir yer tutmaktadır. KOBİ’ler küçük, esnek yapıları sayesinde gelişmelere hızla uyum sağlayabilmektedirler. Ölçek üretim yerine butik üretim yaparak müşteri memnuniyetini daha iyi sağlayabilmektedirler. Uluslararası alanda iletişim araçlarının etkisiyle tüketici bilinci değişmiş ve üreticiler için daha esnek bir üretim yapısı sayesinde hızla tüketici isteklerine cevap verme zorunluluğu doğmuştur.

Avrupa Topluluğunda 1985 yılında iş isteyen her 25 kişiden 3’ü ya da % 12’si işsiz kalmıştır. Bu nedenle, son yıllarda özellikle İngiltere’de çok açık biçimde görüldüğü gibi, Avrupa’da önemli istihdam artışını yansıtacak, bir mucizevi iş-istihdam yaratıcı bulmak için araştırma yapılmıştır. Küçük ve Orta ölçekli işletmelerin buna bir çözüm olarak görüldüğü belirtilmiştir. İstihdam sorununun çözümlenmesinde önemleri daha belirgin biçimde ortaya çıkan küçük ve orta ölçekli işletmelerin esasında Avrupa’da 1970’lerden sonra önem kazanmış olduğu görülmektedir. 

KOBİ’lerin ekonomiye katkılarını 5 başlıkta toplayabiliriz.

-    İstihdam yaratılması
-    Esneklik sayesinde yeniliklere hızla uyum
-    Girişimciliği teşvik
-    Butik üretim sayesinde ürün farklılaşması
-    Büyük işletmelere ara malı temini

Genel olarak teknoloji ve buna bağlı olarak üretim teknolojisi hızla değişmektedir. Bununla birlikte tüketici eğilimleri de sürekli değişim halinde, insanlar artık sıradan herkesin kullandığı ürünler yerine kendini özel hissedeceği ürünleri tercih eder hale geldi. Bu durum KOBİ’lerin önemini daha da arttırmaktadır. Çünkü değişimlere esnek ve küçük yapıları sayesinde büyük işletmelerden daha hızlı uyum sağlama şansına sahiplerdir. KOBİ’ler ekonomideki daralma ve hareketlenmelere büyük işletmelerden daha kolay uyum sağlarlar. Bu esneklik onlara avantaj sağlar.

Türkiye’de KOBİ’lerin tarihi 13. yüzyılda kurulan Ahilik sistemine kadar uzanmaktadır. 1933 yılında esnaf ve küçük sanayicinin kredi gereksinimini gidermek için Halk Bankası kurulmuş, Türkiye’de 1963 yılından itibaren başlatılan planlı kalkınma dönemi çerçevesinde hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarında KOBİ’ler sürekli olarak yer alarak bugüne kadar gelinmiştir. Yakın tarihe kadar da genelde kağıt üzerinde kalmış, bazı kurumların (KOSGEB vb.) oluşturulmasından başka işlev kazandırılamamıştır. Yazılanlar uygulamaya dönüştürülememiştir.


1.3.2. KOBİ’lerin Özellikleri

Ülkemizdeki KOBİ’lerin genel ekonomik şartlardan olumlu ya da olumsuz etkilenmeleri pek tabii mümkündür. Hukuki yapı, kapasite, katma değer, çalışanların sayıları, girdi/çıktı oranı gibi göstergeler açısından gözlemlenen yapı, yapılan istatistiklerle KOBİ’lerin ekonomi içindeki ağırlıklarına ilişkin verileri ortaya koymaktadır.

Ülkemizdeki işletmelere bakıldığında, bunların homojen bir yapı oluşturmadığı gözlenmektedir. Özellikle ülkemizde imalat sanayiinde çok sayıda küçük işletme ile az sayıda büyük işletmeler ikili bir yapı arz etmektedir. Ancak ülkemizde en yaygın işletme türü genellikle tek kişilik işletmelerdir. Bir işletmenin kendisini geliştirebilmesi, işçilikte, yöneticilikte ve teknik konularda özel bilgi birikimine sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak tüm bu vasıflara tek bir kişinin aynı anda sahip olması çok zordur.  Bu tür işletmelerde genelde yetersiz uzmanlaşma söz konusudur. İşletmeci işçi ve müşterilerle şahsen ayrı ayrı ilgilenmek zorundadır. Bu tür işletmeler sermaye ve kredi temininde çoğu zaman güçlüklerle karşılaşırlar. Çünkü işletmelerin yüksek risk, yüksek maliyet gibi çeşitli darboğazları nedeniyle, organize sermaye piyasasından yararlanma imkânları daha da sınırlıdır.

Ülkemizde, gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi küçük işletmeler, nispeten emek yoğun üretim teknikleri kullanan, genellikle kırsal yörelerde kurulu ve finansal imkânları sınırlı işletmelerdir. Büyük işletmeler ise para ve sermaye piyasaları ile bütünleşmiş durumdadır.  Ülkemizde şirketleşme eğilimi son derece düşüktür. Ülkemizde KOBİ’lerin çalışanlar açısından önemli bir sorunu çözdüğü gözlenmektedir. KOBİ’lerin niteliği gereği başarısı, girişimcinin yeteneğine ve enerjisine bağlanmıştır. Çünkü sahiplik ve yöneticilik aynı kişide birleşmiştir. Dolayısıyla iyi bir sahiplik, aynı zamanda iyi bir personel yöneticisi ve muhasebecisi olması beklenemez. Ayrıca Türkiye’deki KOBİ’lerde planlamaya gereken önemin verilmemesi denetim sorununu da beraberinde getirmiştir. Bu gibi sorunlar karşısında girişimciler danışmanlık hizmetinin önemini de kavrayamadıklarından dolayı bocalamakta ve başarısızlığa uğramaktadırlar.

KOBI’ler, çogunlukla piyasada olusan farklarından (üretici rantı) yararlanmak isteyen küçük girisimlerdir. Piyasaya girisler, denge fiyatına kadar devam eder; bu yönüyle serbest piyasanın isler hale gelmesinde ve bunu sürdürmesinde önemli rolleri vardır. Diger yandan, sayıca çok ve hiçbirinin piyasa payı tek basına belirlemeye yetmedigi için tekellerin olusmasını da engellemektedir. Zayıf ve verimsiz olanların, iyi yönetilemeyenlerin piyasadan çekilmesi de piyasanın saglıgı açısından önemlidir. Dokuz Avrupa ülkesinde tarım–dısı sektörlerde her yıl mevcutların % 12-19’u kadar firma kurulmakta veya kapanmaktadır. Bkz.: OECD, SMEs and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 21.

KOBI’lerin yenilikçi yanları ekonomiye, piyasalara canlılık getirir. Yeni ürünler, yeni teknolojiler, yeni yöntemler yeni talepler yaratır. KOBI’lerin piyasaların büyük isletmelerce erisilemeyen segmentlerine nüfuz etmesiyle yeni ve ilave talep yaratıldıgı gibi, refahın tüm sosyal kesimler tarafından daha adil sekilde paylasılması da saglanır.İşsizlik sorunun Çözümlenmesinde Kobilerin Özellikleri İstanbul Ticaret Odası Yayın No 2006/45 s 43



1.4. KOBİ’LERİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

KOBİ’lerin büyük işletmeler karşısında, özelliklerinden kaynaklanan birçok avantaj ve faydaları bulunmaktadır. Bunlar:

-    Daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşitliliği sağlayabilmeleri,
-    Daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkânı yaratabilmeleri,
-    Toplu olarak değerlendirildiklerinde yapıları itibariyle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenmeleri,
-    Müşteri ve işletme personeli ile daha yakın ilişkiler içerisine girebilmeleri,
-    Sınırlı talebin olduğu alanlarda arz oluşturabilmeleri,
-    Talep değişikliklerine ve çeşitlilikleri ile diğer koşullardaki değişikliklere daha kolay uyum gösterebilmeleri,
-    Bölgeler arası dengeli kalkınmaya katkı sağlamaları,
-    Dolaylı olarak gelir dağılımındaki çarpıklıkları azaltmaları,
-    Büyük sanayi işletmelerinin destekleyicisi ve tamamlayıcısı olmaları,
-    El emeğinin mal ve hizmetin üretilmesinde önemli bir faktör olarak yer almaları,
-    Kolay bozulabilen malların pazarlanması ya da üretilmesine olanak sağlamaları,
-    Teknik gelişmelere kısa sürede ayak uydurabilme yeteneğine sahip olmaları,
-    Yatırım yapılırken daha çok kendi öz sermayelerine ağırlık vermeleri,
-    Desteklenmeleri aynı zamanda ülkedeki işsizliğin azalması anlamına gelmesi,
-    İş görenlerin kendi bölgeleri veya yaşamak istedikleri bölgelerde kurulması,
-    Ülke içindeki farklı bölgelerin kalkınmasında ve çevrenin korunması, KOBİ’lerin avantajları olarak sıralanabilir.

Diğer taraftan, KOBİ’lerin karşılaştığı sorunlar ve dezavantajları ise:  (Yüksel, 2005: 8-9, Akgemci, 2001, Yılmaz F., 2003):

-    Teknoloji düzeylerinin genellikle düşük olması,
-    Yurtiçi ve yurtdışı teknik ve ticari gelişmeleri izleyememeleri,
-    Nitelikli eleman sıkıntısı çekmeleri,
-    Genel yönetim yetersizlikleri,
-    Vergi ve diğer kamusal yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla kayıt dışı çalışma,
-    Kurumsal yönetişim eksiklikleri,
-    Hesap ve kayıt düzenindeki aksaklıklar,
-    Finansman fonksiyonundaki eksiklikleri (finansal planlama, risk yönetimi, vb.),
-    Uluslararası rekabet edebilirliklerinin zayıf olması,
-    Olumsuz rekabet,
-    Genel yönetim yetersizliği,
-    Özellikle stratejik kararların işletme sahip veya ortaklarınca alınıp, orta ve/veya alt düzey görevlilerin tam katılımının sağlanamaması,
-    İşletme bünyesinde, mali danışman veya uzman istihdam edememe,
-    Uzman bir finansman ekibi veya departmanından yoksunluk,
-    Sermaye yetersizliği,
-    Finansal planlama yetersizliği,
-    Banka ve diğer finansal kurumlardan yeterli desteği görememe,
-    Sermaye piyasasından yeterince yararlanamama,
-    Ürün geliştirme eksikliği,
-    Üretim ve satış arasındaki koordinasyon yetersizliği,
-    Modern pazarlama etkinlikleri sergileyememe,
-    İşletmelerin küçük veya orta ölçekli olması sonucu ihale vb. etkinlikleri izleyememe,
-    İşyerinin veya yerleşim alanının küçüklüğü,
-    Bağımsızlığını kaybetme ve batma riski,
-    Kalifiye eleman sağlayamama,
-    Mevzuat ve bürokrasi,
-    Finansman kaynaklarına erişim, KOBİ’lerin dezavantajları olarak sıralanabilir.

1.5. KOBİ’lerin Sınıflandırılması
Kobileri fonksiyonlarına göre, işletme büyüklüklerine göre, işletme türlerine ve çalışan sayısına göre sınıflandırılmaktadır.

1.5.1. Fonksiyonlarına Göre Sınıflandırma
1.Üretim İşletmeleri: Bu türdeki işletmeler hammedeleri alarak işler ve tüketime sunar. Küçük ölçekte imalat yaparlar diyebiliriz. Lokantalar, mobilyacılar vb. bu gruba girmektedir.
2.Ticaret İşletmeleri: Üretim mallarını doğrudan doğruya üreten değil üretilmiş malı tüketiciye sunan işletmelerdir. Eczane, büfe, market vb. işletmeler bu sınıfa girmektedir.
3.Hizmet İşletmeleri: İmalat ve ticaret işletmeleri ile doğrudan tüketiciye hizmet eden işletmelerdir. İnsanların satın alma gücü arttıkça bazı hizmetleri kendileri yapmaktansa, satın almayı tercih eder hale gelmişlerdir. Bunun neticesinde bu tip işletmeler hızla artmışlardır. Kuru temizleme, ayakkabı tamirciliği, kuaförler, oteller, seyahat acentaları bunlara örnek gösterilebilir. Ömer Dinçer, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Timaş Yayınları, İstanbul, 1994

1.5.2. İşletme Büyüklüklerine Göre Sınıflandırma
; işletme “yasal statüsü ne olursa olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzel kişiye ait olup, bir ekonomik faaliyette bulunan birimler” şeklinde tanımlanırken, KOBİ’ler ise şu şekilde tanımlanmaktadır:
a)Mikro işletme: 10 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 1 milyon TL’yi aşmayan çok küçük ölçekli işletmeler,
b)Küçük işletme: 50 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 5 milyon TL’yi aşmayan işletmeler,
c)Orta büyüklükteki işletme: 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 25 milyon TL’yi aşmayan işletmeler.

1.5.3. İşletme Türlerine Göre Sınıflandırma

YÖNETMELİK Karar Sayısı : 2005/9617
Madde 7 - KOBİler, çalışan sayıları veya mali bilgilerinin tespitine yönelik olarak; diğer işletmeler ile olan sermaye veya oy hakkı ilişkilerine göre bağımsız işletmeler, ortak işletmeler ve bağlı işletmeler olmak üzere üçe ayrılır.
Bağımsız işletme
Madde 8 - Gerçek veya tüzel kişilerin sahip olduğu ve bu Yönetmeliğe göre ortak veya bağlı işletme sayılmayan bir işletme;
a)          Başka bir işletmenin % 25 veya daha fazlasına sahip değilse,
b)    Herhangi bir tüzel kişi veya kamu kurum ve kuruluşu veya birkaç bağlı işletme tek başına veya müştereken bu işletmenin % 25 veya daha fazla hissesine sahip değilse,
c)    Konsolide edilmiş hesaplar düzenlemiyorsa ve konsolide hesaplar düzenleyen başka birişletmenin hesaplarında yer almıyorsa ve bu nedenle bağlı bir işletme değilse, bağımsız işletme kabul edilir.
Ortak işletme
Madde 9 - Bir işletmenin tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte hakim etki yaratmayacak şekilde, başka bir işletmenin oy hakları veya sermayesinin % 25inden fazlasına ve % 50sinden azına sahip olması, yahut kendisinin oy hakları veya sermayesinin % 25inden fazlasına ve % 50sinden azına başka bir işletmenin hakim etki yaratmayacak şekilde sahip olması durumunda bunlar ortak işletme sayılır. Sermaye ve oy hakları payından yüksek olan esas alınır.
Birinci fıkrada belirtilen % 25 oranı;
a)          Kamu yatırım şirketleri, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ve bir işletmedeki toplam yatırımları iki milyon YTLyi aşmamak şartıyla kendi fonlarını borsaya kote edilmemiş işletmelere yatıran ve düzenli olarak risk sermayesi yatırımlarında bulunan gerçek kişiler veya kişi grupları,
b)    Üniversiteler, üniversitelerin kurduğu vakıflar ve kâr amacı gütmeyen araştırma merkezleri,
c)    Bölgesel kalkınma fonları da dahil kurumsal yatırımcılar,
d)    Yıllık bütçesi on sekiz milyon YTLden az olan veya nüfusu beşbinden az olan yerlerdeki; belde belediyeleri dahil belediyeler ve köy tüzel kişilikleri, tarafından aşılsa bile bu işletme bağlı işletme ilişkilerine sahip olmaması şartıyla bağımsız işletme sayılır.
Bağlı işletme
Madde 10 - Bir işletme;
a)           Başka bir işletmenin sermaye veya oy haklarının çoğunluğuna sahip olma,
b)    Başka bir işletmenin yönetim, yürütme veya denetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu atama veya azletme yetkisine sahip olma,
c) Başka bir işletmenin hissedarı veya ortağı olup, bu işletmenin diğer hissedarları veya ortaklarıyla yaptığı anlaşma ile bunların oy haklarının çoğunluğunu tek başına kontrol etme hakkına sahip olma, şartlarından en az birini taşıması halinde bağlı işletme sayılır.
9 uncu maddenin ikinci fıkrasında sayılan yatırımcıların; hissedarlık hakları saklı kalmak kaydıyla, söz konusu şirketlerin yönetiminde doğrudan veya dolaylı olarak yer almaması halinde, hiçbir hakim etkinin olmadığı kabul edilir ve bu işletmeler bağımsız işletme sayılır. Ancak söz konusu yatırımcıların bir veya birden fazla işletme ile bağlı işletme ilişkilerinden herhangi birine sahip olması durumunda bunlar bağlı işletme sayılır.
Müşterek hareket eden gerçek kişi veya gerçek kişi grupları yoluyla bağlı işletme ilişkilerinden bir veya birkaçına sahip olan işletmeler, faaliyetlerinin bir kısmını veya tamamını aynı piyasa veya yakın piyasalarda gerçekleştiriyorlarsa bağlı işletme sayılırlar.

1.5.4. Çalışan Sayısına Göre Sınıflandırma

Günümüzde işletmelerin sınıflandırılması sermayelerine, pazar alanlarına, çalışanların sayısına ve hukuki yapılarına göre yapılmaktadır. Fakat en önemli sınıflandırma çalışanların sayısına göre yapılan sınıflandırmadır. Çalışanların sayısına göre yapılan sınıflandırmada AB nin ölçütleri şunlardır: 1-99 arasında çalışanı olanlar küçük işletmeler 100-499 arasında çalışanı olanlar orta ölçekli işletmeler 500 ve üstü çalışanı olan işletmeler ise büyük ölçekli işletmeler kategorisine girmektedir Türkiye de ise Devlet İstatistik Enstitüsünün (DİE) yaptığı değerlendirmelerine göre: 1-24 arasında çalışanı olan küçük işletmeler 25-100 arasında çalışanı olanlar orta ölçekli işletmeler 101 ve üstünde çalışanı olanlar büyük işletmelerdir. Bu tanımlamaların yanı sıra diğer bir takım kuruluşlara göre de şu şekilde KOBİ türleri mevcuttur.
 KOSGEB:  1-50 kişi
DİE: 1-25 kişi
HALK BANK: 1-150 kişi
DTM: 1-200 kişi
Hazine Müşteşarlığı’nın yeni tanımı ise mikro kobiler en çok 9 işçi çalıştıran işletmeler olacaktır.

Küçük kobiler 10 ila 49 arasında işçi çalıştıran kuruluşlar olarak atnımlanıp. Orta kobiler ise 50-250 işçi çalıştıran kobiler olarak tanımlanmaktadır. İmalat ve tarım sanayiinde faaliyette bulunan ve yasal defter kayıtlarında arsa ve bina hariç makine ve teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşların toplam tutarı 400 milyar lirayı aşmayan 1 / 250 arasında işçi çalıştıran işletmeler KOBİ olarak kabul edilecek.

1.6. KOBİ’lerin Ekonomik ve Sosyal Sisteme Katkıları

KOBİ’ler ekonomik ve sosyal sistemde çok önemli işlevleri yerine getirmektedirler. KOBİ’ler ülkemizde istihdam ve üretimin önemli dinamiklerindendir. KOBİ’ler yeni fikir ve buluşların kaynağı olup, sanayide esnekliğin sağlanmasına katkıda bulunurlar. KOBİ’ler işsizliği azaltmakta, yeni sanayi kolları meydana getirmekte, ekonomik krizleri kolayca atlatabilecek kadar sanayi kolları meydana getirmekte ve esnek yapıya sahip bulunmakta, en önemlisi de sanayi kuruluşlarına oranla faaliyetlerinde ve karlılık durumlarında daha başarılı olabilmektedirler.

Globalleşen dünyada ekonominin sağlıklı ve hızlı gelişimi için KOBÎ’lerin siyasi-sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmeleri, piyasalarda rekabet etme güçlerini arttırmıştır. Pazar ekonomisinin gereklerini yerine getiren ve iş hacmi yaratacak ülkelerin büyüme hızında yaptıkları olumlu katkılar artık tüm ülkeler tarafından daha iyi anlaşılmaktadır.

Dünyadaki kimi araştırmacılar, KOBİ’lerin ekonomik sisteme olan katkılarını şu şekilde sıralamaktadırlar:

-    Büyük işletmelerin ve KOBÎ’lerin çalışmalarında birbirlerine bağımlı olmaları,
-    Yeni fikir ve buluşların ortaya çıkmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunmaları,
-    Serbest pazar ekonomisinde rekabetin sürdürülmesine yardımcı olmalarıdır.

Buna dayanarak, Türkiye’de özellikle istihdam yönünden önemli bir yere sahip bulunan KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal sisteme olan katkılarını da şu şekilde sıralayabiliriz:

-    Bölge sanayilerinin çeşitli sorunlarını çözmek.
-    Bölge sanayilerinin gelişmesine yardımcı olmak,
-    Özel birtakım beceri ve teknoloji isteyen mallar üretmek.
-    Büyük sanayi işletmelerine yardımcı olmaktır.

KOBİ’lerin ülkemiz ekonomisine ve sosyal hayatımıza olan bu denli katkılarından dolayı, diğer kalkınmakta olan ülkelerde olduğu biçimde Türkiye’de de desteklenmesi, KOBİ’ler açısından daha verimli sonuçlar alınmasını sağlayacaktır. Bunun içinde KOBİ’lerin önündeki engeller kaldırılmalı, KOBİ’ler teşvik edilmeli ve dünyayla entegrasyon süreci içerisindeki işletmelerin kayık oldukları yere gelebilmeleri için kendilerine destek verilmelidir.


1.6.1. KOBİ’lerin Ekonomiye Katkıları

KOBİ’lerin ekonomiye katkılarını üç alt başlıkta incelemek mümkündür. Bunlar aşağıda sıralanmıştır.

İstihdama Katkısı: Konjonkturel dalgalanmalarda, iktisadi ve mali krizler karşısında daha dayanıklı olmaları, pazar koşullarındaki değişmelere büyük uyum göstermeleri nedeniyle KOBİ’ler, ortaya çıkabilecek olumsuz durumları büyük işletmelere oranla daha az etkilenerek geçiştirebilirler. Ayrıca, teknolojik yeniliklere de çabuk uyum sağlayabilirler. Bunların sonucu olarak süregelen faaliyetleri ile devamlı istihdam kaynağı durumundadırlar. Bünyelerinde çalışan elemanlar, genellikle işletme bünyesinde mevcut olan her faaliyetten sorumlu oldukları için, iş konusunda birçok şey öğrenerek, çalıştıkları sürece eğitim de almış olurlar. Birçok kalifiye eleman, teknik eğitimlerini önce bu tip küçük işletmelerde yaparlar. Bunların yanı sıra, küçük işletmelerin ülkenin her yerinde kolaylıkla kurulabilmesi bireylere rahat iş bulma imkânı sağlamaktadır.

Dış Ticarete Katkısı: Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, küçük boy işletmelerin ülke ihracatının gelişiminde büyük katkılarının olduğunu ortaya koymuştur. GSMH’nin en fazla dış ticaretten sağlandığı ülkelerde KOBİ’lerin işlevi farklı bir görünüm almakta, çok sayıda küçük işletmenin modern teknoloji içinde ihracata yönelik üretim yaptıkları görülmektedir.

Üretime Katkısı: Sanayileşmenin ilk dönemlerinde, tüm ülkelerde üretimdeki firmalar küçük ölçekli firmalar olup, taşınması zor olan bazı ürünlerin küçük işletmelerde üretilmesi olanağı vardır. KOBİ’ler her ülkede ekonominin önemli bir parçası olup, bu firmalar ve istihdamdaki payları sürekli artış trendine sahiptir.

1.6.2. KOBİ’lerin Sosyal Sisteme Katkıları

Kobiler ekonomik kalkınma ve sisteme ekonomik anlamda katkılarının yanında sosyal olarak da katkı ve sosyal gelişime etkileri de vardır. Dolaylı anlamda düşünüldüğünde ekonomik katkıları ile sosyal katkıları birleştirildiğinde bir bölge veya şehirin sosyo ekonomik gelişmişliğini kalkındırmadan, sosyal yeniliklere kapı açmaya kadar etki alanı vardır.
Gelir Dağılımında Adaletin Sağlanması, Bireysel refaha olan katkıları açısından bakıldığında, işsizliğin çok yüksek olduğu bir ekonomik yapıda, KOBİlerin gerçekleştirdiği yatırımlar sonucu istihdama yaptıkları katkıların, bireylerin refahını direkt olarak etkilediği bilinmektedir. Bu yolla, birçok kişi işsizken istihdam edilir hale gelmektedir. Özdemir – Ersöz – Sarıoğlu; a.g.e., s.58

Bölgesel Farklılıkların Azaltılmas: Büyük işletmeler genel olarak büyük şehirlerin çevrelerinde yerleşmekteyken, KOBİ’ler kurulma aşamasında sahip oldukları sermaye, işyeri büyüklüğü gibi nedenlerle gelişmemiş yörelerde de kurulabilmekte bu sayede gelişmemiş olan bu yörelerde istihdam artışına katkı sağlayarak hem işsizlik nedeniyle toplumsal anlamda ortaya çıkabilecek olumsuzluklara hem de gelişmemiş yörelerden gelişmiş olan büyük şehirlere göçün önlenmesine olumlu katkılar sağlayabilmektedirler Gök; a.g.e., s.142

Göçün ve Göç Sonucu Oluşan Olumsuz Etkilerin Azaltılması: KOBİ’ler bir taraftan bölgesel kalkınmışlık farklarının  ortadan kalkması yoluyla göçü önleyici etki yaparken, kırsal alandan kentsel alana göç eden bireylerin, ekonomik ve sosyal hayata kazandırılmaları ve üretken hale gelebilmeleri konusunda, organizasyon yapıları ( işletme sahibi ve yönetici vasıflarının aynı kişide birleşiyor olması nedeniyle işçi ve işveren arasında oluşan ilişkiler ağı ), emek yoğun üretimleri, iş deneyiminin kazanılmasında sahip oldukları rollerle etkili bir çözüm mekanizması olma imkanına sahip bulunmaktadırlar.Özkan Öztürk İstiihdam Konusunda Kobilerin Önemi s 25
Sosyal Dışlanmanın Önlenmesi: Sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadelede en önemli araç, istihdamın artırılması ve sosyal koruma sisteminin geliştirilmesidir. KOBİ’ler bölgesel anlamda dağılımları, yerel olma özellikleri ve orta sınıfı temsil etmeleri nedeniyle sosyal dışlanmanın önlenmesinde önemli ölçüde etkili olmaktadırlar. KOBİ’ler, sosyal dışlanmaya maruz kalan yada böyle bir risk altında olan bireyleri ve grupları istihdam yoluyla ekonomik ve sosyal yaşama katarak, onların durumlarının iyileştirilmesine ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesine katkı sağlamakta, böylece toplumda sosyal dışlanma ve yoksulluk riskinin azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadırlar. DPT; 2006 Yılı Programı, s.91.

KOBİ’lerin oluşturduğu canlı ve hareketli rekabet piyasası ortamından tüm toplum istifade eder. Söz konusu piyasa tipinde; iş imkânları tüketicilerin artan tercih imkânı zenginlik “sağlık eğitim ve ulaşım hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması mümkün olmaktadır” (Özdemir, 2006: 54). Toplumdaki uç grupların (göçmenler, azınlıklar ve ayrımcılığa maruz kalanlar) ve işe girmede dezavantajlı sosyal kesimlerin istihdam olanağı bulması ve ekonomiye katılımlarını sağlamaktadır (ILO, 189 sayılı Tavsiye Kararı, m. 2 / d).

Yukarıda sayılan avantajların yanında; toplumsal hayat standartlarının yükselmesi, işçi işveren arasında olumlu ilişkilerin gelişmesi, orta sınıfın daha da büyümesi neticesinde toplumun aşırılıklardan ve sosyal sorunlardan korunması toplumsal bütünleşmenin sağlanması, toplumsal ve bireysel gelir dağılımı problemlerinin azalması gibi birçok konuda olumlu neticelerini de saymak mümkündür.  (ILO, World Employment Report, 2002:).

Küçük ve orta boyutlu işletmeler değişik yönlerden ülke ekonomilerine ve sosyal yaşama katkıda bulunurlar. Çeşitli araştırmacıların ifade ettikleri görüşlerden hareketle bu tür işletmelerin sosyal ve özellikle ekonomik yaşama yaptıkları katkılar aşağıdaki biçimde özetlenebilir: BİAR, ANKARA, 1992; 6,7

i.    Bu işletmelerin kurulması daha az sermaye gerektirdiği için ülkenin birçok bölgesine yayılabilirler. Böylece sanayi nispeten geri kalmış bölgelere de kayabilmekte, oralarda iş ve istihdam imkanları yaratmaktadır. Bu durumda ülkede gelir yelpazesi daha dengeli hale gelir. Gelir kaynaklarının ve sanayicilerin ülke çapında yayılmaları sağlandığı için sağlam bir orta sınıf oluşur.

ii.    Ekonominin çeşitli sektörlerinde bu tür işletmelerin çoğalması söz konusu sektörlerde monopolleşmeyi önler. Bunların ekonomik sistemi terk etmeye zorlanmaları serbest ticari rekabeti büyük ölçüde ortadan kaldırabilir. Bir ekonomide serbest rekabet sistemi arzulanıyorsa sistemde bağımsız küçük işletmelerin varlığı bir zorunluluktur.

iii.    Söz konusu işletmeler teknolojik yeniliklere ve konjonktür değişikliklerine daha çabuk ayak uydurabilirler. Bu nedenle ortay çıkabilecek olumsuzluklardan daha az etkilenirler. Böylece istihdamda devamlılığı sağlarlar. Örnek olarak dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğuna sahip Çin, köylerin yanında kurulan küçük işletmeler sayesinde, hem köyden kente göçe hem de işsizlik sorununa çözüm bulmuştur. Ayrıca bu işletmelerde bir kişi istihdam etmek için gerekli sermaye miktarı büyük işletmelere göre daha azdır. Yani bunlar daha emek-yoğun teknoloji kullanırlar. Bu da ülkedeki istihdam kapasitesini artırıcı bir faktördür.

iv.    Bu tür işletmeler sermaye faktörünü en önemli unsur haline getirmeksizin, bir çok kişiye kendi alanında teşebbüs imkanı verir. Çünkü iş kurmak için gerekli sermaye miktarı düşüktür. Bu durumda sermayeyi kişisel imkanlarla sağlamak kolaylaşır. Böylece niteliklere uygun kişilerin girişimciliğe atılmaları imkanı artar.

v.    Yeni fikir ve buluşların ortaya çıkarılıp gerçekleştirilmesinde önemli rol oynarlar. Yeni bir buluşun pazarda satılabilir bir ürün haline gelebilmesi genellikle bu buluşun hedef pazarda bir deneme sürecinden geçirilmesini gerektirir. Büyük işletmeler bu buluşların denenmesi konusunda pek arzulu değildirler. Küçük işletmeler ise bu hususta daha cesur, inançlı ve netice alma konusunda daha azimli olabilirler. Ayrıca geleneksel teknolojinin modernizasyonu ve transfer edilen teknolojinin ülke ekonomisine adaptasyonu konusunda da önemli rol oynarlar.

vi.    Bu işletmelerde işçi işveren ilişkileri daha yakın, sıcak ve olumlu bir ortam içinde yürütülür. Çift yönlü iletişim ve alt kademenin karalara katılımı daha fazla işlerlik kazanır. Böylece sermaye-emek yabancılaşması büyük ölçüde önlenir.

vii.    Çoğu ürün bu tür işletmelerde daha ekonomik olarak üretilir. Bazıları ise talebin sınırlı olması dolayısıyla sadece küçük ve orta boyutlu işletmelerde üretilmek mecburiyetindedir. Örneğin General Motors 37.000 işletmeye bu türden işler vermekte ve bu işletmelerin çoğunluğunu küçük işletmeler oluşturmaktadır.

viii.    Bu iletmeler daha çabuk karar verebilmeleri, yönetim ve genel işletme giderlerini daha düşük tutabilmeleri ve bürokrasiyi azaltabilme gibi nedenlerle daha çabuk ve ucuz üretim imkanına ulaşabilirler.

ix.    Tüketicilerle teması daha yakın olan küçük işletmeler, tüketicilerin zevk ve tercihlerindeki değişiklikleri daha çabuk saptayabilirler. Bunlara uyarlamayı sağlayacak teknik değişiklikleri de daha çabuk gerçekleştirebilirler. Büyük işletmelere göre daha esnek ve kıvrak hareket edebilirler.

x.    Savaş ekonomisinde büyük sanayiler zarar görse de, bu tür işletmeler az da olsa üretimlerine devam ederek toplumun belli ihtiyaçlarını karşılayabilirler.7

 

İKİNCİ BÖLÜM
KOBİLERİN KARŞILAŞTIKLARI İŞLETMECİLİK SORUNLARI

KOBİ’lerde girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyet aynı kişide, yani işletme sahibinde bütünleşmektedir. KOBİ’lerin bu özelliği, onların en önemli sorununu da beraberinde getirmektedir. Çünkü bir işletme kurabilmek için gerekli paraya sahip olan herkes kendisini birer girişimci, hatta yönetici olarak görmektedir. Öte yandan, KOBİ’lerde yönetimin profesyonel yöneticilere devredilmesi de, çoğu zaman mali imkansızlıklar nedeni ile, ya da işletmede tek karar mekanizması olmak ve kontrolü kaybetmek istememe gibi geleneksel düşünceler yüzünden mümkün olamamaktadır.

KOBİ’lerde kuruluş yeri seçimi de çok önemli bir sorundur. Çünkü KOBİ sahipleri daha çok, küçük bir piyasa talebini karşılamak üzere kurulmakta ve bu nedenle de başlangıçta çok kısıtlı imkânlar içinde, işletmelerinin kuruluş yeri için uzun boylu düşünmemektedirler. Bu durumda, genellikle KOBİ sahibinin bir miktar stokunu depo edebileceği bir yeri bile yoktur.  KOBİ’lerin uluslararası pazarlara açılma sürecinde, kuruluş yeri seçimi daha da önem kazanmıştır. Özellikle, çok uluslu işletmelerin faaliyet göstermesi ile birlikte, KOBİ’lerin de uluslararası alanda faaliyet göstermesi söz konusu olmuştur.  Bu yüzden, KOBİ’lerin kuruluş yeri seçimine daha çok özen gösterilmelidir. Ayrıca, kuruluş yeri seçiminde dil, gidilecek ülkenin çevresel riskleri, işbaşındaki hükümetin taleplerini detaylı olarak araştırmaları ve bunlardan doğabilecek riskleri ortadan kaldıracak önlemleri almaları gerekmektedir.

KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu, yatırım öncesi fizibilite etüdü yapmamaktadırlar. Çünkü fizibilite etüdü, KOBİ’ler için bir maliyet unsuru olarak görülmektedir. Fizibilite etüdü yapmayan işletmeler ise, sonuçta yanlış kararlar almakta ve başarısız olmaktadırlar.

KOBİ’ler genellikle aile işletmesi özelliği taşıdıklarından, ortak yatırımlara girme konusunda tereddüt etmektedirler. Bu da, onların büyümesini ve gelişmesini engelleyen en önemli faktördür. Oysa, KOBİ’lerin ulusal sınırlar söz konusu olmadan iş yapması, özellikle joint venture tipi ortaklıklarla başarıya ulaşabileceklerinin anlaşılması gerekmektedir.  Çünkü, küçük sermayelerini birleştirenler ve uluslararası pazarlara açılmak için gerekli avantajları sağlamak amacıyla işletmelerini entegre çalıştıranlar, hem kendilerine hem de ülke ekonomisine çok şey kazandıracaklardır.

Diğer bir sorun ise, işletme sahip/yöneticisinin büyüme isteği ve hırsıdır. Bazen, KOBİ sahipleri yönetimi profesyonel yöneticilere bırakmak istememe, büyümenin getireceği riskleri göze alamama gibi nedenlerle büyümek istememekte, sınırlı kapasite ile üretimlerine devam etmektedirler. Ayrıca, belirli bir büyüklükten sonra kurumsallaşmaya önem verilmemesi ve sanayi, esnaf ve sanatkâr sicili uygulamalarındaki bazı aksaklıklar da, genel sorunlar içinde sayılabilir. Bir işletmeyi büyük güçlük ve fedakârlıklarla bizzat kuran, onu küçük ölçekten orta ölçeğe ulaştıran işletme sahibi için, işletmesini kurumsallaştırmak, öyle kolayca kabul edilecek bir durum değildir. Bu kararı geciktiren ve işletmesinin yönetimini zamanında profesyonel yöneticilere devretmeyen işletmeler, bunun faturasını ağır bir şekilde ödemektedirler.

2.1. ÖRGÜTLENME VE YÖNETİM SORUNLARI

2.1.1. Planlama Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

KOBİ’lerde planlama da önemli bir alt işlevdir. İşletmeler belirlemiş oldukları alt amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterirler. Bu amaçlara en etkin ve verimli şekilde ulaşmak içinse, planlara ihtiyaç duyarlar.

Planlama, işletmede ne yapılacağının önceden kararlaştırılması veya neyin ne zaman, nerede ve kim tarafından yapılacağının önceden belirlenmesi süreci şeklinde ifade edilebilir.

KOBİ’ler de diğer işletmeler gibi, aşağıda yer alan türden planlar yapmak durumundadırlar.

-    Bir seferlik veya sürekli planlar,
-    Stratejik ve yönetsel planlar,
-    Kısa, orta ve uzun süreli planlar,
-    Değişmez ve değişken planlar,
-    Genel veya işletmenin tüm departmanları ile ilgili planlar.

Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki, KOBİlerde yapıları itibariyle uzun vadeli planlama yapılamamakta ve genelde bir planlama uzmanı da istihdam edilmeyebilmektedir. Planlamayı genelde işletme sahibi ve ortaklar yapmaktadır. Burada, işletme sahibi veya ortakların örgütsel planları hazırlarken temel istatistiki metotlara değil de, sezgiye dayanarak planlama yoluna gitmeleri önemli bir dezavantajdır. İşletme sahibi ve ortakları yeterli eğitim almamış olmaları ve yalnızca tahmin ve sezgi yoluyla planlamaya gitmeye çalışmalarıyla, hata payı gittikçe artan bir karar alma işleminde bulunabilmektedirler. Bu nedenle KOBİ’lerde planlama yapılırken, çok dikkatli olunmalı ve gelişen ortamlara göre planlar gözden geçirilip, gerekli düzeltmeler yapılabilmelidir. 

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri planlama aşamasında, aşağıda sıralanan türden çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalabilmektedirler.

-    Amaç veya amaçlar dizisinin belirlenememesi,
-    Amaçlara ulaştırmayı kolaylaştırıcı veya sınırlayıcı faktörlerin yeterince analiz edilmemesi,
-    Alternatif planlar geliştirilmemesi,
-    Alternatif planların karşılaştırılmasında yetersiz kalınması,
-    En uygun seçeneğin belirlenmesinde bilimsel ilkelerden çok şahsi yetenek veya deneyimlere güvenilmesi,
-    Planların uygulanmasında astların göz ardı edilmesi veya tam katılımlarının sağlanamaması.

2.1.2. Örgütleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Organizasyon (örgütleme), en yalın anlamı ile planda belirlenen hedeflere ve bunlara ulaşmak için tespit edilen yollara uygun bir örgüt kurmaktır. Eğer kurulu bir örgüt düzeni mevcut ise, o zaman “yeniden örgütlenme” söz konusudur. Örgütlenme, “bir örgüt oluşturma” ya da, “örgütün etkili olarak çalışabilmesi için seçilen iş, kişiler ve işyerleri arasında yetki ilişkilerinin kurulması ve işlemlerin tümü” biçiminde tanımlanabilir. Yöneticinin, görevlerini eksiksiz olarak yerine getirebilmesi için, hangi işleri doğrudan kendisinin yapacağını, kimlerin kendisine yardımcı olacağını, kimlere karşı sorumlu olacağını açık bir biçimde bilmesi gerekmektedir. Ayrıca, birlikte çalıştığı kişilerin ve grubun durumunu, grup içindeki kendi yerini ve iletişim kanallarını da bilmesi gerekmektedir. İşte, bu imkanların hepsi örgütlenme ile ilgilidir.

Hepimizin bildiği gibi, KOBİ’lerin pek çoğu, yukarıda sayılan örgütleme sorunları ile karşı karşıyadırlar. Ayrıca, örgütün yapısından kaynaklanan bazı sorunlar da söz konusudur. Bunlar: 

•    Örgüt yapısının geleneksel oluşu ve modernleştirilmemesi,
•    Verimli bir organizasyon yapısı olmadığı için, verimlilik ölçme sisteminin olmaması,
•    Toplam kalite yönetimine uygun yapılanmanın olmamasıdır.

Bunlara ek olarak;

-    Örgüt yapısının, amaca uygun, yeterli ve basit olmayıp ayrıca, örgütün temel politikalarının saptanmamış olması, örgüt planlaması ve şeması anlayışının gelişmemesi,
-    Örgütte, çeşitli birimlere göre yetki ve sorumluluk dağılımının dengeli, açık bir biçimde yapılmamış olması, işbölümü ve uzmanlaşmada yetersiz kalınması,
-    Örgütte, kurmay ve komuta kanallarının açıkça belirlenmeyip birbirine karıştırılması,
-    Örgütün biçimsel ve biçimsel olmayan yapılarının birbirinden ayrı olduğunun düşünülmeyip, her iki yapıdaki grup amaçları ile çalışmalarda çatışmalara yol açması. 

KOBİ’lerin hepsinde bu tür örgüt sorunlarının olduğu muhakkaktır. Hem bu sorunların üstesinden gelebilmek, hem de kendi başlarına yapamayacakları işleri diğer KOBİ’lerle birleşerek gerçekleştirebilmeleri için, Türkiye’deki KOBİ’lerin bir araya gelmeleri gerekmektedir. Bugün, tüm gelişmiş batı ülkelerinde, bu işletmeler kendi örgütleri vasıtasıyla temsil edilmektedirler. Bu örgütler, gerek politik ve gerekse de ekonomik alanda KOBİ’lerin çıkarlarını korumakta, ayrıca üye işletmelere çeşitli alanlarda destek vermektedirler. Bu nedenle, KOBİ’ler için Türkiye’de geçerli olabilecek örgütlenme alternatifleri tek tek değerlendirilerek, optimal örgütlenme şeklinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü, bu aşamadaki başarı, diğer tüm aşamaların başarısını da büyük ölçüde etkileyebilecek niteliktedir.

Türkiye’deki KOBİ’ler, ekonomik, politik ve sosyal alanlarda taşıdıkları öneme uygun olarak, genel politika ve stratejilerini belirlemek durumundadırlar. Bu işletmeler, kendilerini ekonominin kamburu olarak değil, tam tersine ekonominin yenilikçi, rekabetçi ve aktif unsuru, sınıflar arasında sosyal geçişin sembolü ve demokrasinin garantisi olarak kabul etmelidirler. KOBİ’ler örgütü, bu işletmelerin yukarıdaki niteliklerini yansıtabilecek içeriğe sahip politika ve stratejileri türetmelidir.  Bu da, KOBİ’lerin çözmeleri gereken en önemli sorunlardan biridir. Sonuç olarak, KOBİ’ler sorunlarını çözümleyebilecek örgütlenme modelleri (örneğin; kooperatifleşme) hakkında bilinçlendirilmelidirler.


2.1.3. Yönetim Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Küçük ve orta ölçekli işletmelerde, işletme yönetiminin bilgi, tecrübe ve eğitim yetersizlikleri bulunmakta ve bütün işletme fonksiyonları bir veya birkaç kişi tarafından yerine getirilmektedir. Bu durum, işletmenin yönetim fonksiyonunun yerine getirilmesinde sakıncalar ortaya çıkarmaktadır. Özellikle işletmedeki bütün fonksiyonların tek kişi tarafından yerine getirilmeye çalışılması, bu işletmelerin değişen Pazar ve ekonomik şartlarda işletme yöneticisinin işini zorlaştırmaktadır. Bu şekilde yönetimde uzmanlaşmanın göz ardı edilmesi, modern işletmecilik ilkelerine uyumu zorlaştırmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin başarılı olmalarını engelleyen diğer bir sorun ise,işletme sahiplerinin teknik ve üretim süreci konusunda yeterli tecrübeye sahip olmalarına rağmen, diğer işletme işlevleri konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamaları ve bu konudaki eksikliklere yönelik bir çaba sarf edilmemesidir. 31Öte yandan, birinci yönetici durumundaki küçük ve orta boy işletme sahiplerinin çoğu kez ikinci yöneticiye sahip olmaması ve çalışanlara gerekli yetkiyi devretmemesi, işletmelerin esneklik ve canlılığının yitirilmesine neden olmaktadır.

Genellikle mahalli gelişmeleri ve küçük fırsatları izleyebilen ve mikro sorunların üstesinden gelebilen bu işletmeler, makroekonomik gelişmeleri izleyememekte; dolayısıyla önlemlerin alınmasında geç kalınmaktadır. Yeterli bilgi, eğitim ve tecrübe eksikliği, bunda önemli ölçüde etkili olmaktadır. İşletmeyle ilgili tüm kararları alan, yönetim ve uygulamaya yönelik görev ve sorumlulukları üstlenen sahip ve yöneticiler, işletme ihtiyaçlarını doğru belirlemeli; gerekli kaynakları zamanında sağlamalı ve etkin kararlar verebilmelidir.32

2.1.4. Eşgüdümleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Eşgüdümleme, KOBİ yönetimleri açısından da göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir. Bu fonksiyon, “bir işletmenin yönetsel faaliyetlerini kolaylaştırmak ve başarı şansını artırmak için, departmanlar ve eylemler arasında uyum sağlanmasına yönelik çalışmaları kapsar”. KOBİ’lerde, gündeme gelen belli başlı eşgüdümleme sorunları arasında; “kabul görebilecek yalın bir örgüt yapısı kurulamaması; KOBİ amaç, plan ve programlarının uyumlaştırılamaması; örgüt içi iletişim biçiminin patron veya ortakların kişisel uygulamalarına bağlı gelişip, şekillenmesi; işbirliği ve ekip çalışması ruhunun patron, ortak veya yakınlarının tutumlarına bırakılıp, kararlara katılımda astların yeterince özendirilmemeleri” sıralanabilir.

2.1.5. Kontrol (Denetim) Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Kontrol (denetim), yönetim fonksiyonlarının sonuncusu olarak, KOBİ’ler açısından da önem taşır. Kontrol, “işletme örgütünde gerçekleşen eylemler ile planlananların karşılaştırılması ve varsa sapmaların nedenlerinin saptanıp- giderilmesi süreci” dir. KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri genel anlamda şu tür kontrol alanları içinde iş görmektedirler:

-    Personel yönetimi ile ilgili kontrol,
-    İşletme dışı, çevresel ilişkilerin kontrolü,
-    Tedarik aşamasından üretim sonrasına kadar kontrol,
-    Pazarlama kanallarının etkinliğine yönelik kontrol,
-    Yönetsel faaliyetlerin kontrolü,
-    Finansal kontrol.

İşletme ölçeğine göre farklılık taşısa da, genel anlamda bir çok işletme, kontrol fonksiyonu ile ilgili olarak aşağıda sıralanan sorunlar ile karşı karşıya kalmaktadır:

-    Mal ve hizmetler ile beşeri kaynaklarda kabul gören bir standart olmaması,
-    Örgütsel uygulamalarda zamanı etkin kullanacak yöntemler geliştirememek,
-    Mal ve hizmet üretiminde plan ve program yoksunluğundan kaynaklanan kargaşa ortamı,
-    Başarı değerleme ölçülerinde istikrarlı bir sistem geliştirmemek,
-    Bilgi işlem sistemlerinden yeterince yararlanamamak,
-    Düzeltici eylemlerin patron, ortak veya yakınlarının inisiyatifine bırakılması.

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticilerinin kullanabilecekleri belli başlı kontrol teknikleri aşağıda sıralanmıştır:

-    Finansal kontrol teknikleri
    Finansal tablolar,
    Rasyo analizi,
    Kar’a geçiş analizi,
-    Raporlar
    Özel denetim şirketlerine ait raporlar,
    İşletme görevlilerine ait raporlar,
-    Bütçeler.

2.2. TEDARİK SORUNU

KOBİ’lerin tedarik işlevine ilişkin başlıca özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 

-    KOBİlerin çeşitli malzemelere ilişkin sipariş hacmi büyük işletmelere göre daha düşük seviyelerde kalmaktadır. Bu işletmeler, büyük işletmelere göre finansman ve çalışma sermayesi bakımından daha kısıtlı imkânlara sahip olduklarından malzeme alırken sipariş miktarlarında, kısıtlamaları da göz önüne alarak sipariş vermek zorunda kalmaktadırlar.
-    Bunun sonucunda daha az fiyat indirimi (iskonto) sağlanabilmekte bu da birim mamul maliyetini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu işletmelerin büyük hacimli sipariş verip iskontolardan faydalanma yoluna gitmeleri halinde ise stok maliyetleri artmaktadır. Dolayısıyla bir maliyet kıskacı içinde kalmaktadırlar. Esasen bu işletmelerin finansal imkânları da genellikle büyük siparişleri karşılamaktan uzaktır.
-    KOBİ’ler sipariş tarzı üretim yaptıklarından, ihtiyaç duydukları malzemeler, alacakları siparişe göre değişir. Sürekli olarak aynı malzemeyi kullanmadıklarından uzun vadeli malzeme tedariklerine gidemezler. Çoğu zaman mali durumları da büyük çaplı alımlara izin vermez. Bu nedenle bu işletmelerde istenilen malzemenin, istenilen miktarda ve istenilen zamanda tedarikinde büyük güçlüklerle karşılaşılır. Bu güçlüklerin aşılması ancak malzemeye yüksek fiyat ödemekle veya malzeme standartlarına ilişkin toleransları geniş tutmakla mümkün olabilmektedir. Bu ise, hem maliyet ve hem de kalite yönünden fedakârlık gerektirebilmektedir.
-    KOBİ’lerin insan kaynaklarında karşılaştıkları tedarik sorunlarına, insan kaynakları yönetimi ile ilgili sorunlar başlığı altında yer verilmiştir.

2.3. YÖNETİCİLERİN VE PERSONELLERİN EĞİTİM SORUNU

KOBİ’lerde, gerek yöneticilerin gerekse de personelin eğitimi konusunda önemli sorunlar yaşanmaktadır. KOBİ’lerde, özellikle mesleki eğitim büyük önem taşımaktadır. Buradaki sanatkârların çoğu çıraklıktan yetişmektedir. Bu işletmelerde çalışan idari ve üretimdeki personele, günün şartlarına uygun olarak bilgilerin aktarılması ancak eğitimle sağlanabilecektir. Ancak, gerek finansal engeller, gerekse de eğitime gereken önemin verilmemesi, hem yöneticiler hem de personelin pek çok değişikliği geriden takip etmelerine ve dolayısıyla bu da, verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Küçük işletmeleri yöneten kişiler genellikle, işletmecilik bilincinden ve bunun için gerekli olan eğitim ve öğretimden yoksun, kendi işini geleneksel yöntemlerle yürüten kişilerdir. Çalışanların büyük bir kısmını, işletme sahipleri ve onların sosyal çevrelerinden kişiler oluşturmaktadır. Maddi ve manevi olarak yetişmiş eleman çalıştırma imkânları oldukça sınırlıdır. Genellikle, küçük işletmelerin istihdam ettiği usta, çırak ve kalfaların gerekli eğitim ve öğretimden yoksun olmaları, verimli çalışmalarını etkilemekte ve atıl kapasite yaratmaktadır. Öte yandan, bugün standardizasyon, kalite kontrolü gibi konularda gerekli eğitimi görmüş kişilerin eksikliği, üretilen mamullerin kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve değerinden daha az bir fiyattan satılmasına neden olmaktadır.  İşte, gerek çalışanların, gerekse de yöneticilerin bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik eğitim programlarının düzenlenmesinde Türkiye’deki KOBİ’ler büyük bir sıkıntı içinde bulunmaktadırlar.
KOBİ KAVRAMINA GENEL BAKIŞ

1.1. KOBİ KAVRAMI

1.1.1. KOBİ Kavramı ve Tanımı

KOBİ (Küçük ve Orta Ölçekli İşletme) tanımlanması, tek bir tanım üzerinde görüş birliğine varılması oldukça güç olmaktadır. Bunun nedeni ise, KOBİ belirlemek amacıyla kullanılan ölçütlerde hem bilim adamlarının ve araştırmacıların arasında hem de aynı ülkedeki çeşitli kişi kurum ve kanunların tanımları konusunda, işletmelerin faaliyet kollarına ve kullandıkları üretim tekniklerine bağlı olarak ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye ve işletmelerin türüne göre değişikliklerin söz konusu olmasıdır.

Çeşitli kaynaklarda KOBİ’lerle ilgili farklı tanımlar yapmaktadırlar. Tek bir tanıma ulaşma imkânı olmadığına göre, farklı bölgelerde yapılan farklı tanımlardan ortak bir sonuca varabilmemiz için bir takım hususlar incelenmelidir. Günümüz koşullarında küçük bir ayakkabı satıcısından, bir ayakkabı imalatçısına değin birçok kuruluş küçük işletme olarak kabul edilebilmektedir. İşte bu mukayese zemininin oluşturulabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken bir takım ilkeler vardır. Bu ilkeler şu şekilde özetlenebilir:

-    İşletmelerin büyüklükleri ile ilgili tanımlamalar, o ülkenin ve toplumun özelliklerine uygun olmalıdır. Başka bir ifadeyle, böyle bir tanımlama, belirli bir ülkeye özgü ve özel olmalıdır.
-    İşletmelerde büyüklük, esas itibariyle, belirli bir dönemdeki (genellikle 1 yıl) faaliyet hacmidir. Bu faaliyet hacmi (veya kapasitesi) fiili olarak gerçekleştirileni değil, işletmenin toplam gücünü ifade etmelidir. Çünkü işletmelerin atıl kapasiteleri de, onların büyüklüğünün bir parçasıdır.
-    Büyüklük ölçütleri belirlenirken, farklı özellik ve şartlara sahip olmaları nedeniyle imalat, ticaret ve hizmet sektörleri için, ayrı ayrı sınıflamalar yapılmalıdır.
-    Para değerindeki dalgalanmalar ve enflasyon nedeniyle büyüklük ölçütleri fiziki olarak belirlenmelidir. Büyük işletmelerde bu ölçütler, daha çok üretim ve satış miktarı gibi değerler olmaktadır. KOBİ’lerde) bu ölçütler daha çok işletmenin sahip olduğu fiziki kaynaklara (personel sayısı, makine parkı vs.) yönelik olarak belirlenebilir.
-    Özellikle KOBİ’lerde kullanılacak büyüklük ölçütü mümkün olduğu kadar az ve hatta tek olmalıdır. Her üç sektör (imalat, ticaret, hizmet) için de ortak bir nitelik arz etmesi, hem de kolaylıkla ölçülebilir olması sebebiyle, personel (işgücü) sayısı, KOBİ’ler için uygun ölçüt olabilir.

Günümüzde, küçük işletmeler denilince, eskiden olduğu gibi başarısız olduğu için büyüyememiş, küçük ölçeklerde kalmış işletmeler kastedilmemektedir. Aksine, bunlar dinamik, yenilikçi, fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmelerdir. 

1.1.1.1. KOBİ Tanımının Gerekliliği

KOBİ’ler, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup, ülkemizin sosyo ekonomik gelişmesi açısından büyük bir öneme sahiptirler. Genel olarak KOBİ’ler, az sermaye kullanımı yanında daha çok el emeği ile çalışan, çabuk karar verme yeteneğine sahip, düşük düzeyde yönetim giderleri ile çalışan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren iktisadi teşebbüsler olarak ifade edilebilir.

Günümüzde, küçük işletmeler denilince, eskiden olduğu gibi başarısız olduğu için büyüyememiş, küçük ölçeklerde kalmış işletmeler kastedilmemektedir. Tam tersine küçük işletmeler dinamik, yenilikçi, fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmelerdir.  Küçük işletmelerin tanımlanması ve büyük kriterlerinin saptanması tartışmalı bir konudur. Büyüklük ölçüsü olan hangi kriterin alınacağı ve bunların miktarı konusunda ülkemizde çeşitli görüşler bulunmaktadır.  KOBİ’lerin tanımı konusunda yaşanan karmaşa, sağlıklı envanter çalışmasının yapılmasına da engel teşkil etmektedir.

Türkiye’deki KOBİ sayısına ilişkin değerlendirmeler çok çeşitli büyüklükleri içermektedir. Stratejilerin ve politikaların yöneleceği “büyüklük” bilinmediği için de, kaynaklar doğru kullanılmamakta, karanlıkta yön bulmaya çalışmaktadır. Bu yüzden KOBİ’lerin kullanımına sunulan fonlar ve krediler doğru sayı bilinmediğinden kısa sürede tükenmektedir.

Küçük bir büfe, tek kişilik pencere yıkama işlerinden imalat sektörüne kadar birçok kuruluş küçük işletme olarak kabul edilmektedir. İşletme ölçeği için tanımlama yapmanın oldukça pratik nedenleri bulunmaktadır. Devlet desteği alabilmek, kredi avantajlarından yararlanabilmek, ilgili danışmanlık kuruluşlarından destek alabilmek ve sözleşmeler yapabilmek için firma ölçeğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte her tür işletmenin geliştirilmesi ve desteklenmesine yönelik politikaların belirlenmesinde de tanımlamalar büyük kolaylık sağlayacaktır.  KOBİ’leri tanımlayabilmek için bir çok kriter kullanılmış, KOBİ tanımını etkileyen belli başlı faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

-    Zaman
-    Ekonomik düzey
-    Sanayileşme düzeyi
-    Kullanılan teknoloji
-    Pazarın büyüklüğü
-    Faaliyette bulunulan iş kolu
-    Kullanılan üretim tekniği
-    Üretilen malın özellikleri
-    İşgören sayısı
-    Kuruluş ve araştırmalar

KOBİ’lerin belirlenmesi hususu aslında bir “işletme büyüklüğü” konusudur. İşletme büyüklüğü denildiğinde ise akla şüphesiz işletmenin iktisadi faaliyet hacmi ve kapasitesi gelir. İşte bu hacim ve işletme büyüklüğünün ölçülmesi belli ölçütlere dayanır. Burada başlıca iki ölçüt grubu ayırt edilir; nicel ve nitel ölçütler.

Nicelik yönünden tanım yapılırken:

-    İstihdam edilen isçi sayısı
-    İstihdam edilen isçilerin toplam çalışma süresi
-    İşçilerin ücretleri toplamı
-    Sermaye
-    Aktifler toplamı
-    Kar
-    Toplam sabit varlıklar
-    Üretim aşamaları sayısı
-    Toplam çeviri güç miktarı
-    Toplam enerji kullanımı
-    Ciro (satış hasılatı)
-    Pazar payı
-    Makine parkı ve kapasite (üretim hacmi) faktörleri dikkate alınırken,

Nitelik yönüne ağırlık veren tanımlar da ise;

-    Girişimcinin fiilen işletmede çalışıp çalışmadığına
-    Girişimcinin risk alıp almamasına
-    İş bölümü ve uzmanlaşmanın derecesine
-    Bağımsız yönetim
-    Sermayenin sınırlı ve yetersiz olup olmadığına
-    Pazar payının ve etkinliğinin küçük olması
-    Makine ve ekipman kullanım durumu
-    Pazarlık gücü
-    Uygulanan yönetim teknikleri faktörleri dikkate alınır.

Açıkça görülmektedir ki; ekonominin daha küçük çaplı ve hemen hemen bütün işletmelerin KOBİ’ler olarak kabul edilebileceği ekonomilerde tanımlar uygulanan politikalara göre değişebilmektedir.

1.1.1.2. Bazı Ülkelere Göre KOBİ Tanımları

Dünyanın çeşitli ülkelerinde KOBİ’lerle ilgili birtakım tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlamalar yapılırken bazı ülkeler çalışan personel sayısını dikkate almış, bazı ülkeler işletmelerin yarattığı katma değeri göz önünde bulundurmuş, bazı ülkeler ise işletmelerin sermaye yapılarını dikkate almışlardır. Ancak bu tanımlamalarda kullanılan ölçütler farklı farklı olmakla birlikte genel olarak, çalıştırılan işçi sayısının esas alındığı görülmektedir.  Aşağıda, dünyadaki çeşitli ülkelerdeki KOBİ tanımlarını kısaca yer almaktadır.

Japonya: İmalat ve ticaret sektörleri ayrı ayrı değerlendirilmiş olup, imalat sektöründe 1–4 personel istihdam eden işletmeler cüce, 5–19 personel istihdam edenler çok küçük, 20–299 personel istihdam edenler ise küçük ve orta ölçekli işletme olarak ele alınmıştır. İmalat sektöründeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin sermayesi 100 Milyon Yen’den fazla olmamalıdır.

Avusturya: İşletme ölçeği sektörlere göre farklı şekilde ele alınmaktadır. Buna göre; ticaret ve hizmet sektöründe 0-9 işçiye sahip olan işletmeler küçük iken, üretim sektöründe bir işletme için küçüklük göstergesi 0-99 arasında işçiye sahip olmasıdır.

Almanya: Bir KOBİ cenneti olarak görülen Almanya’da KOBİ’lerin belirlenmesinde kullanılan ölçütler girişimcinin işletmesiyle özdeşleşmesi, işletmenin sermaye piyasasında yer almaması, girişimcinin tüm sorumlulukları ve riskleri üstlenmesi ve bağımsızlık olarak kabul görmüştür. Bu kriterlerin yanında nicel ölçü olarak işçi sayısı dikkate alınmaktadır. Almanya’da yıllık yaklaşık 300.000 işyeri kurulmakta, buna karşılık 250.000 eski firma piyasadan çekilmektedir. Buna göre yılda ortalama 50.000 KOBİ piyasaya katılmaktadır. Almanya’da KOBİ Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan tanım aşağıda verilmiştir. 

-    İmalat Sanayi: 1-49 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 50-250 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Toptan Ticaret: 1-9 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 10-99 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Perakende Ticaret: 1-2 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 3-49 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.
-    Ulaştırma, Haberleşme ve Hizmet: 1-2 işçi çalıştıran işletme küçük boy, 3-49 işçi çalıştıran işletme orta boy olarak tanımlanmıştır.

Fransa: Fransa’da yasal düzenlemelere göre küçük ve orta ölçekli işletme; genel olarak yöneticilerin şahsen ve doğrudan doğruya mali, teknik, sosyal, ahlaki ve yasal zorunluluklar üstlendiği işletmeler olup, bu konuda resmi bir tanım yoktur.  Aşağıda, istihdam edilen personel sayısına göre işletme ölçekleri yer almaktadır.

El Sanatları            : 1-9 kişi
Küçük Ölçekli İşletme    : 10-50 kişi
Orta Ölçekli İşletme        : 51-500 kişi

İtalya: Resmi bir tanımın olmadığı İtalya’da devletin finansman yardımlarında kullanılmak üzere, küçük ve orta ölçekli işletmeleri belirlemek üzere ölçek çalışan kişi sayısı şöyledir:

Küçük Ölçekli İşletme     : 1–49 kişi
Orta Ölçekli İşletme        : 50–199 kişi
Büyük Ölçekli İşletme    : 200’den fazla kişi

Uygulamada kullanılan ölçülerden en geçerli olanları, çalışan kişi sayısı ve sabit sermaye yatırım tutarıdır.

Yunanistan: Yunanistan’da yapılan tanımlarda ölçüt olarak istihdam edilen personel sayısı esas alınmıştır. İşveren dâhil 0–9 arası personel istihdam eden işletmeler çok küçük, 10–99 arası personel istihdam eden işletmeler küçük, 100 ve daha fazla personel istihdam eden işletmeler de orta ve büyük ölçekli işletme olarak ifade edilmiştir.

İngiltere: İngiltere’de KOBİ’lerin resmi bir tanımı yapılmamıştır. İmalat sanayinde KOBİ’ler çalışan kişi sayısı ile tanımlanmaktadır. Nitel ölçü olarak işletmenin sermaye piyasasındaki varlığı göz önüne alınmaktadır. Küçük İşletmeler Araştırma Komitesi tarafından yapılmış küçük işletme tanımları şu şekildedir:

İmalat Sanayi            : 250 kişiden az
İnşaat             : 25 kişiden az
Madencilik             : 25 kişiden az
Perakende Ticaret         : Yıllık satış cirosu 50.000 Paund’dan az
Toptan Ticaret         : Yıllık satış cirosu 200.000 Paund’ dan az

Amerika Birleşik Devletleri: ABD’de KOBİ’lerin net bir tanımı yoktur. Tanımlamada kullanılan nicel ölçü çalışan işçi sayısı ve satış tutarıdır. Küçük işletme kriteri olarak imalat sanayinde personel sayısı 500 ile 1500 kişi arasında, toptancı kuruluşlarda personel sayısı 500’e kadar ve yıllık satış geliri 25 milyon Dolar’a kadar, perakende sektörü ve hizmet işlemleri için de yıllık satış geliri 3 ile 13 milyon Dolar’a kadar olması kriter olarak kabul edilmiştir. ABD’de işçi sayısına göre işletme ölçekleri şu şekildedir:

Küçük Ölçekli İşletme        : 1-499 kişi
Orta Ölçekli İşletme            : 500-1499 kişi
Büyük Ölçekli İşletme        : 1500 kişiden fazla

1.1.1.3. Bazı Uluslararası Kuruluşlara Göre KOBİ Tanımları

Ulusal ekonomilere sağladıkları mal/hizmet ve istihdam katkılarıyla önemli bir role sahip olan KOBİ’lerde haksız rekabetin önlenmesi, tüketicilerin mağdur edilmemesi, ortak sorunlara ortak çözümler bulunabilmesi amacıyla KOBİ sınıfına giren işletmelerin belirlenmesinin gerekliliği ortadadır. Ancak bu belirlemeyle birtakım yaptırımlar belirli işletmelere uygulanabilecek, belirli ayrıcalıklar da ilgili gruba giren işletmelere tanınabilecektir. Bu amaçla, bazı uluslararası kuruluşlar tarafından KOBİ’lerin tanımları yapılmış ve sınırları belirlenmiştir.

OECD Tanımı: OECD’nin küçük ve orta ölçekli işletme konusunda kabul ettiği sınıflandırmada, sadece işletmelerde istihdam edilen personel sayısı esas alınmaktadır. Buna göre ölçek çalışan kişi sayısı şöyledir;

Çok Küçük İşletmeler    : 1–19 (Dâhil) Kişi Arası
Küçük İşletmeler         : 20–99 (Dâhil) Kişi Arası
Orta İşletmeler         : 100–250 (Dâhil) Kişi Arası
Büyük İşletmeler         : 250 Kişiden Fazla

Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) göre; 20’den az personel istihdam eden işletmeler çok küçük, 20– arasında personel istihdam eden işletmeler küçük, 100–499 arasında personel istihdam eden işletmeler orta ölçekli işletme olarak kabul edilmektedir (Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu, 2006: 19).

BM Tanımı: Birleşmiş Milletlerin (BM) 1958 yılında Mısır, İsrail ve Türkiye’yi kapsayan bir raporunda, sanayi sektöründe personel sayısı 10’un altında kalan işyerleri küçük sanayi işletmesi olarak kabul edilmiştir (Küçük, 2005; 104).

Dünya Bankası Tanımı: Dünya Bankası, 1–50 personel istihdam eden işletmeleri küçük ölçekli işletme, 51–200 personel istihdam edenleri orta ölçekli işletme, 200’den çok personel istihdam edenleri büyük işletme olarak tanımlamaktadır (İpekgil ve Marangoz, Nisan 2002)

Avrupa Birliği Tanımı: KOBİ tanımları konusunda gerek ulusal gerek birlik bazında karışıklığa neden olmamak üzere yeni bir ortak tanım geliştirmiştir. 7/2/96 tarihli Konsey Kararı çerçevesinde belirgin bir şekilde ortaya konulan KOBİ tanımı işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve bağımsızlık derecesinden oluşan ölçütleri kapsamaktadır. Yeni tanıma göre 250 işçi’den az işçi çalıştıran firmaların KOBİ olduğu kabul edilmektedir. Orta ölçekli bir işletme; 50 ila 250 işçi çalıştıran ve yıllık cirosu 40 Milyon ECU’nun altında olan, yıllık bilançosu 27 Milyon ECU’yu aşmayan işletme olarak tanımlanmaktadır. Küçük işletmeye ilişkin ölçütler ise şöyle belirtilmektedir; 50’den az işçi, 7 Milyon ECU’yu aşmayan yıllık ciro veya 5 Milyon ECU’nun altında bir yıllık bilanço değerine sahip olması. 10’dan az işçi çalıştıran işletmeler “Çok küçük işletme” grubuna dâhil edilmektedir. Küçük ve Orta boy işletmelerin bir başka ölçütü de sahip oldukları bağımsızlık düzeyi ile ilgilidir. Büyük ölçekli bir işletmenin veya ortaklaşa hareket eden birkaç büyük işletmenin bir KOBİ’de sahip olduğu hissenin %25’in altında olması koşulu aranmaktadır.

1.1.1.4. Türkiye’de KOBİ Tanımı

KOBİ’ler, “ekonomik yapının çeşitlenmesini sağlayan, konjonktürel dalgalanmalara daha az duyarlı olan, farklı gelir grupları içerisinde denge unsuru olarak görev yapan, yeni fikir ve buluşların kaynağı olan, endüstride gereken esnekliğin ve yeniliğin sağlanmasına katkı sağlayan, küçük birikimlerin doğrudan yatırıma aktarılmasında önemli rol oynayan, büyük endüstri işletmelerinin girdilerinin ve ara mallarının üreticisi konumuna gelerek onların gelişimini tamamlayıp ekonomide yan sanayi oluşturabilen, tekelciliği önleyen, istihdamın arttırılmasına büyük katkı sağlayan, üretim ve sanayileşmenin yurt geneline yayılmasında etkin bir araç olarak görülen, teknolojik gelişmelerin kırsal yörelere ulaşmasını sağlayan ve daha çabuk karar verme olanaklarına sahip olduklarından ve daha az faaliyet giderleri ile çalıştıklarından hızlı ve ucuz üretimde bulunabilen” işletmeler olarak tanımlanabilirler.

KOBİ’ler, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmesi açısından çok büyük öneme sahiptirler. Genel olarak KOBİler, az sermaye kullanımı yanında daha çok el emeği ile çalışan, çabuk karar verme yeteneğine sahip, düşük düzeyde yönetim giderleri ile çalışan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren iktisadi teşebbüsler olarak ifade edilebilir. 

KOBİ tanımını etkileyen belli başlı faktörler şunlardır;  “zaman, ekonomik düzey, sanayileşme düzeyi, kullanılan teknoloji, makine, tezgâh ve tesis sayısı, pazarın büyüklüğü, faaliyette bulunulan işkolu, kullanılan üretim tekniği ve kapasitesi, üretilen malın özellikleri, işgören (personel) sayısı, kuruluş ve araştırmalar”.

Bütün ekonomilerin temel dinamiğini oluşturmalarına rağmen, üzerinde görüş birliği sağlanmış genel bir KOBİ tanımı yapmak oldukça güçtür.  Zaten doğaları gereği bu işletmeler için kesin bir tanımlama yapmak olanaksızdır. Sanayileşme düzeyine, işletmelerin bağlı oldukları işkollarına ve üretim tekniklerine bağlı olarak ülkeler arasında, hatta aynı ülkenin farklı bölgeleri ve işkolları arasında KOBİ tanımlamaları değişebilmektedir. 

KOBİ kavramı, hukuki olmaktan çok ekonomik bir anlam taşıyabilmektedir. Diğer ülkelerde olduğu gibi tüm bu tanımlamalarda kullanılan ölçüt, bir iktisadi teşebbüste istihdam edilen kişi sayısıdır. Kimi kuruma göre KOBİ’lerde çalışan kişi sayısının 250’nin altında olması gerekirken, bazıları bu sayıyı 99 olarak verebilmektedirler. Bu genel ölçüte ek olarak bazı kuruluşlarca farklı kriterler de kullanılmıştır. Burada, KOSGEB tanımlaması ile Türkiye Halk Bankası’nın KOBİ sınıflandırması ele alınmıştır. Ayrıca, 18 Ocak 2001 tarih ve 2429 sayılı KOBİ Teşvik Kararnamesi ile 2002 yılı başında hazırlanan KOBİ Tanım Yasası’nda yer alan tanımlara da yer verilmiştir.

Türk hukukunda “Küçük ve Orta Ölçekli İşletme” deyimi, daha çok KOSGEB’in kurulması hakkındaki yasada yer almıştır. İlgili başkanlık, ülkemiz sanayinde önemli bir yeri olan KOBİ sanayi işletmelerini desteklemek, rekabet güçlerini geliştirmek ve böylece ulusal ekonomiye katkılarını artırmak amacıyla 12 Nisan 1990 tarihinde 3624 sayılı yasa ile kurulmuştur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olarak çalışmalarını sürdüren Kosgeb; Süreç Grupları, Enstitüler, Tekmer’ler ve Kügem’ler aracılığıyla faaliyetlerini çeşitli illerde sürdürmektedir. 

KOSGEB hakkındaki yasanın “tanımlara” ilişkin 2. maddesinde kanunda geçen “işletmeler” deyiminden ne anlaşılması gerektiği şöyle belirtilmektedir; “imalat sanayi sektöründe 1-50 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri küçük sanayi işletmelerini; 51-150 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri orta ölçekli sanayi işletmelerini ifade eder”. KOSGEB, KOBİ Sanayi İşletmelerini üniversite ve yüksekokul mezunu nitelikli eleman istihdamına yönlendirmek ve bu faaliyetlerinin desteklenmesi ile verimliliklerini artırarak ulusal ve uluslar arası ticarette güçlenerek rekabet edebilmelerini sağlamak amacıyla uyguladığı istihdam desteğinden, yararlanmak isteyen işletmelerden; “1-150 arasında işçi çalıştırmak, imalat sanayinde faaliyet göstermek ve gerçek usulde defter tutmak” koşullarını istemektedir. Aynı şekilde, “Ortak Kullanım Atölyesi/Laboratuvarına Yönelik Makine-Teçhizat Desteği” kapsamında da işgören sayısı ile ilgili aynı rakamlara rastlanmaktadır.

18 Ocak 2001 tarih ve 2429 sayılı KOBİ Teşvik Kararnamesi’nde şu tanım yapılmıştır; “imalat ve tarımsal sanayi sektöründe faaliyette bulunan işletmelerden, kanuni defter kayıtlarında arsa ve bina hariç, makine ve teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşları toplamının net tutarı 400 milyar TL’yi geçmeyen işletmelerden, 1 ile 9 arası işgören çalıştıranlar mikro ölçekli, 10 ile 49 arası işgören çalıştıranlar küçük ölçekli, 50 ile 250 arası işgören çalıştıranlar ise orta ölçekli işletme sınıfına girmektedir.”

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE): İlk olarak KOBİ tanımını yapan kuruluş olan DİE’ye göre 1-49 personel çalıştıran işletmeler küçük ölçekli, 50-99 personel çalıştıran işletmeler ise orta ölçekli işletme olarak kabul edilmiştir.

Halk Bankası: KOBİ’lere finansman desteği sağlayan Türkiye Halk Bankasınca yapılan tanım, DPT’nin görüşü alınarak yapılmıştır. Halkbank, teşvik belgeli işletmelerde işgören sayısı 1-150 arası olup, sabit yatırımları 100 Milyar TL’yi aşmayanları; normal KOBİ’lerde ise işgören sayısı 1-250 arası olup, toplam makine ve ekipmanlarının kayıtlı net değeri 400 Milyar TL’yi aşmayanları KOBİ olarak değerlendirmektedir.

Eximbank: Küçük ve orta boy işletmeler 1-200 işçi çalıştıran sanayi işletmeleri olarak kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı (HM): 1-49 işçi çalıştıran işletmeler küçük ölçek, 50-250 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM): 1-200 işçi çalıştıran işletmeler KOBİ olarak tanımlanmış, ayrım yapılmamıştır.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT):  1-100 personel çalıştıran işletmeler küçük, 100-250 personel çalıştıran işletmeler orta ölçekli seklinde kabul edilmiştir.

KOSGEB: 1-50 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 51-150 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

İstanbul Ticaret Odası (İTO): İTO, işletmeleri bölerken orta ölçekli ayrımı yapmamış, küçük ve büyük ölçekli şeklinde bölmüştür. Personel sayısı 25’ten az olan işletmeler küçük ölçekli, 25’ten fazla olan işletmeler büyük ölçekli şeklinde tanımlanmaktadır.

Ege Bölgesi Sanayi Odası: 5-50 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 50-199 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

Kayseri Ticaret Odası: 5-15 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 15-50 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir.

Gaziantep Sanayi Odası: 1-9 işçi çalıştıran işletmeler küçük, 10-100 işçi çalıştıran işletmeler orta ölçekli kabul edilmiştir. 

Vermiş olduğumuz tüm bu tanımlar sonrası belirtmeliyiz ki KOBİ tanımları hem nicel hem de nitel yönleri kapsamamakta sadece nicel kısımları içine almaktadır. Buradan anlaşılan şudur: Günümüzde hala KOBİ’ler gerektiği gibi anlaşılabilmiş değildir. Belki de KOBİ’lerin en büyük sorunu tanımsızlıklarıdır.


1.2. KOBİ’LERİN GELİŞİMİ

1.2.1. Dünden Bugüne KOBİ’ler

Özellikle 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından yaşanan yeniden yapılanma sürecinde göze çarpan en önemli hususlar, sanayileşmenin kalkınma ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanması ve büyük ölçekli, ileri teknolojiye sahip üretim birimlerinin sanayi yapısını belirlemesidir. Bu dönemde yaşanan sürekli gelişme ve sanayileşme yapısında, hükümetler büyük ölçekli işletmelere daha çok önem vermeye başlamışlardır.
 
Bu nedenle 1950’li ve 60’lı yıllarda, önemli bir üretim ve istihdam artışı sağlayan büyük ölçekli işletmeler, küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemini yitirmesine sebep olmuştur. Hatta bu konjonktürde, küçük ölçekli işletmelerin verimli olamayacağı ve büyük ölçekli işletmeler karşısında rekabet edemeyeceği ileri sürülerek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin birleşmeleri ve ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilmesi teşvik edilmiştir.
 
Ancak, 1970’li yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizde büyük ölçekli işletmelerin konjonktür dalgalanmalarına uyum sağlayamadığı ve yeterince esnek olmadığı görülmüştür. Nitekim yaşanan ekonomik kriz neticesinde büyük ölçekli sanayi kuruluşları üretimlerini kısmak, istihdamı düşürmek ve krizden “küçülerek kurtulmak” zorunda kalırken, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, sahip oldukları esneklik sayesinde bu krizi daha az maliyetle atlattıkları görülmüştür. Böylece ekonomik krizlerin aşılmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemi kavranmış ve bu işletmeler hızla ön plana çıkmışlardır.
 
Bu gelişmeler neticesinde, küçük ve orta ölçekli sanayi, büyük sanayi ile birlikte ve bir anlamda büyük sanayii tamamlayarak varlığını yeniden ortaya koymuştur.  Böylece, sanayi devriminin başlangıcından 70’li yıllara kadar sanayileşmenin ve kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olarak görülen büyük ölçekli işletmeler ve bunun temel dayanağı olan “ölçek ekonomileri” ideolojisi yerini, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ön planda olduğu “esnek üretim” sistemlerine bırakmıştır. 
 
Nitekim dünya ekonomisinde yaşanan son gelişmeler, pek çok büyük firmanın üretimde ölçek ekonomilerine ulaşmaktan vazgeçerek, büyüklük içinde küçük firmalar yaratmaya çalışması yönündedir. Böyle bir iş örgütlenmesi ile, verimliliğin artırılması,  tüketici tercihlerindeki değişmelerin daha hızlı ve gerçekçi yakalanabilmesi amaçlanmaktadır. 
 
Netice itibarıyla, son yıllarda pek çok ülkede, gelişme ve büyüme ile ilgili politikalar hazırlanırken, küçük ve orta ölçekli işletmelere özel bir önem verilmeye başlanmıştır.
 
Avrupa Birliği’nde 1983 yılı KOBİ yılı ilan edilmiş ve aynı KOBİ’lere yönelik AB eylem planı kabul edilerek somut ve sürekli destek mekanizması oluşturulmuştur. 1980’li yıllarda ekonomilerdeki globalleşme ve artan rekabet sonucunda KOBİ’lerin ticari ve ekonomik sıkıntıya düşmeleri ile bu destek, açık bir KOBİ politikasına dönüşmüştür.

1.2.2. Ülkemizde KOBİ’lerin Gelişimi

Ülkemizde 1930’lu yılların başından itibaren devletçi bir ekonomik politikaya geçilmiş ve iktisadi devlet teşekkülleri kurularak devlet tarafından yürütülmesini öngören sanayi ve kalkınma planları yürürlüğe konulmuştur. Büyük ölçeklerde işletme kurulması ve büyüklüğün sağladığı maliyet tasarrufundan yararlanılması, o yıllarda tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de tartışmasız kabul gören bir genel yaklaşım olmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Devlet bir yandan özel sektörü ve girişimciliği teşvik ederken, bir yandan da mevcut boşluğu doldurmak üzere kamu iktisadi teşekkülleri oluşturarak bizzat ekonomide rol almaya başlamıştır. Öyle ki, devlet ekonomide bir an önce kalkınma sağlamak amacıyla yerli bir girişimciler grubunun yaratılmasırın şart olduğu bilinciyle hareket ederek, girişimciliğin desteklenmesi amacıyla teşebbüslerde bulunmuştur. Aslında, o döneme hakim olan düşünce, daha Cumhuriyet kurulmadan dokuz ay önce gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi’ne de hakim olmuştur. Kongrenin öne çıkarttığı temel ilkelerden bir tanesi, Türk insanırın girişimci yönünün geliştirilmesi amacıyla gerekenlerin yapılması olmuştur. Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Ankara, Nobel Yayın Dağı􀁗ım, 2005, s. 26–30.
 
Bu anlayış ve uygulamaların neticesinde, küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yerine getirilmesi mümkün olan mal ve hizmet üretimlerin büyük bir bölümü devlet tarafından üstlenilmiştir. Bu durum, KOBİ’lerin geliştirilmesini ve yurt düzeyine yaygınlaştırılmasını adeta engellemiştir.
 
Ülkemizde, küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgili tartışmalar daha ziyade 1980’li yıllardan itibaren yoğunluk kazanmış ve gerek bilim adamlarının gerekse politikacıların dikkatlerini üzerlerine çekmişlerdir.  Bunda, ülkemizde politikacılar üzerinde her dönemde oldukça etkili olan Anadolu sanayii ve ticaret çevrelerinin siyasetçiler tarafından tatmin edilmeye çalışılması, 1983 yılının AB’nde KOBİ yılı ilan edilmesi ile başlayan KOBİ programları geliştirme sürecinin ülkemiz üzerine etkisi, 1980 yılından sonra başlatılan ihracata dayalı büyüme stratejisindeki tıkanıklıkları açma yolunda yeni politikalara ve araçlara duyulan ihtiyaç, başlıca etkenler olmuştur.  Başta KOSGEB olmak üzere, çeşitli kamu kuruluşlarında KOBİ’lere destek çalışmaları başlatılmıştır.
     
Altıncı beş yıllık kalkınma planının uygulanmasıyla kobilere yönelik  “Küçük ve orta ölçekli sanayide teknoloji seviyesinin geliştirilmesi, verimliliğin artırılması ve büyük sanayi ile entegrasyonun sağlanması özendirilecektir. Esnaf, sanatkâr ve küçük sanayinin desteklenmesine ilişkin politikalar geliştirilecektir.” Küçük sanayinin geliştirilmesi amacıyla mevzuatta düzenlemeler yapılması, küçük sanayi mamullerinin iç ve dış piyasada rekabet gücüne kavuşturulması ile ilgili destekler verilmesi öngörülmüştür. Süleyman Özdemir – Halis Yunus Ersöz – Halil İbrahim Sarıoğlu Küçük Girişimciliğin Artan Önemi S 185

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996–2000) döneminde ise  küçük ve orta ölçekli işletmeler ve bireysel girişimlerin proje, finansman, organizasyon ve teknoloji alanlarında desteklenmesi, girişimcilik eğitimi verilmesi bu Plan’da da yer almıştır. DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/vii/ 3.zip, 12.08.2007.

Bugün itibarıyla, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri gerek sayıları, gerekse sınai üretimindeki payları ve gerekse milli gelire katkıları bakımından ülkemiz ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim ekonomik ve sosyal alanda sağlanan gelişmelere paralel olarak küçük ve orta ölçekli işletmeler sayısında da sürekli bir artış meydana geldiği görülmektedir.
 
Bugün KOBİ’ler, AB’nde toplam işletmelerin %99,9’unu (Türkiye’de %99,8’ini), imalat sanayiinin %96,5’ini (Türkiye’de %99,5’ini) oluşturmakta ve toplam istihdamın %72’sini (Türkiye’de %76,7’sini) sağlamaktadır.
 
Ancak, sayı ve istihdam imkânları bakımından ülke ekonomimizde önemli bir çoğunluğa sahip olan KOBİ’lerin dış ticaretteki payı %8’de kalmaktadır. Bu oran ABD’de %32, Almanya’da %31, Hindistan’da %40 ve Japonya’da %38 seviyelerindedir.
 
DİE verilerine göre sanayi sektöründeki işletmelerin 1965’de %97,7’si, 1970’de %97,3’ünü, 1980’de %95’ini KOBİ’ler oluşturmaktadır. 1985 yılında sanayi sektöründeki işletmelerin %94,5’ini, ticaret sektöründeki işletmelerin %98,5’ini, hizmet sektöründeki işletmelerin %98,1’ini çalışan sayısı 1-9 sayısı arasında olan KOBİ’ler oluşturmaktadır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001–2005) döneminde KOBİlerin verimliliklerinin, katma değer içindeki paylarırın ve uluslararası rekabet güçlerinin artırılması, banka kredileri içindeki paylarının artırılması, modern finansman araçları ve kurumlarıyla (Kredi Garanti Fonu, Risk Sermayesi, Finansman Yatırım Ortaklığı, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı gibi) desteklenmeleri, küçük sanayi sitelerinin yapısı ve kredilendirilmesi, bu sitelerde sektörel dış ticaret şirketlerinin kurulmasırın desteklenmesi (bu suretle ihtisaslaşmış sanayi sitelerinin teşviki), KOBİ’lerin kamu alımları içindeki payırın artırılması, KOBİ’lerle ilgili mevzuatın AB standartlarıyla uyumlulaştırılması, KOBİ’lerin ürün, kalite, verimlilik, işletmecilik alanında geliştirilmeleri Hedeflenmektedir. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/ plan8str.pdf, 12.08.2007, s. 124–125.

Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013) döneminde  ticaret sektöründeki küçük esnaf ve sanatkar tarzındaki işletmelerin birleştirilerek daha modern ve büyük ölçekli bir yapıya dönüştürülmelerinin teşvik edileceği belirtilmektedir. KOBİ’lere, gereksinim duydukları nitelikli işgücünün yetiştirilmesi, pazara ve teknolojiye erişimlerinin kolaylaştırılması konusunda yardım edileceği ifade edilmektedir. Ayrıca, yeni dönemde KOBi’ler için de çok önemli olan iş ortamırın iyileştirilmesi amacıyla yeni düzenlemelerin yapılacağı, bu kapsamda çalışmayı ve iş yapmayı özendirici bir vergilendirmenin sağlanacağı, işletmelerin rekabet gücünü olumsuz etkileyen vergi ve prim gibi maliyet getiren yüklerin azaltılacağı, altyapı imkanlarırın geliştirileceği, ürün ve girdi piyasalarırın etkinliğinin artırılacağı, özellikle KOBİ’lerde kurumsal yönetişimin destekleneceği ifade edilmektedir. DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, (Çevrimiçi): http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf, 12.08.2007, s. 30, 43, 74, 75, 89, 91, 100, 112, 113, 119.

1.3. KOBİ’LERİN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ
1.3.1. KOBİ’lerin Önemi

Avrupa’da 1980 yılından itibaren ölçek ekonomileri görüşüne alternatif olarak ‘’Küçük Güzeldir’’ görüşü çok kabul görmeye başlamıştır. Dünyanın birçok ülkesinde küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin korunması ve geliştirilmesi için bu kesimin gereksinimi olan finansal ve teknolojik destekler veren kuruluşların mevcut olduğu ve KOBİ’lerin yasal düzenlemelerle korunduğu bilinmektedir.

Dünyada ve Avrupa Birliği’nde KOBİ’ler istihdamın önemli bir bölümünü karşılamakta ve sanayi içinde büyük bir yer tutmaktadır. KOBİ’ler küçük, esnek yapıları sayesinde gelişmelere hızla uyum sağlayabilmektedirler. Ölçek üretim yerine butik üretim yaparak müşteri memnuniyetini daha iyi sağlayabilmektedirler. Uluslararası alanda iletişim araçlarının etkisiyle tüketici bilinci değişmiş ve üreticiler için daha esnek bir üretim yapısı sayesinde hızla tüketici isteklerine cevap verme zorunluluğu doğmuştur.

Avrupa Topluluğunda 1985 yılında iş isteyen her 25 kişiden 3’ü ya da % 12’si işsiz kalmıştır. Bu nedenle, son yıllarda özellikle İngiltere’de çok açık biçimde görüldüğü gibi, Avrupa’da önemli istihdam artışını yansıtacak, bir mucizevi iş-istihdam yaratıcı bulmak için araştırma yapılmıştır. Küçük ve Orta ölçekli işletmelerin buna bir çözüm olarak görüldüğü belirtilmiştir. İstihdam sorununun çözümlenmesinde önemleri daha belirgin biçimde ortaya çıkan küçük ve orta ölçekli işletmelerin esasında Avrupa’da 1970’lerden sonra önem kazanmış olduğu görülmektedir. 

KOBİ’lerin ekonomiye katkılarını 5 başlıkta toplayabiliriz.

-    İstihdam yaratılması
-    Esneklik sayesinde yeniliklere hızla uyum
-    Girişimciliği teşvik
-    Butik üretim sayesinde ürün farklılaşması
-    Büyük işletmelere ara malı temini

Genel olarak teknoloji ve buna bağlı olarak üretim teknolojisi hızla değişmektedir. Bununla birlikte tüketici eğilimleri de sürekli değişim halinde, insanlar artık sıradan herkesin kullandığı ürünler yerine kendini özel hissedeceği ürünleri tercih eder hale geldi. Bu durum KOBİ’lerin önemini daha da arttırmaktadır. Çünkü değişimlere esnek ve küçük yapıları sayesinde büyük işletmelerden daha hızlı uyum sağlama şansına sahiplerdir. KOBİ’ler ekonomideki daralma ve hareketlenmelere büyük işletmelerden daha kolay uyum sağlarlar. Bu esneklik onlara avantaj sağlar.

Türkiye’de KOBİ’lerin tarihi 13. yüzyılda kurulan Ahilik sistemine kadar uzanmaktadır. 1933 yılında esnaf ve küçük sanayicinin kredi gereksinimini gidermek için Halk Bankası kurulmuş, Türkiye’de 1963 yılından itibaren başlatılan planlı kalkınma dönemi çerçevesinde hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarında KOBİ’ler sürekli olarak yer alarak bugüne kadar gelinmiştir. Yakın tarihe kadar da genelde kağıt üzerinde kalmış, bazı kurumların (KOSGEB vb.) oluşturulmasından başka işlev kazandırılamamıştır. Yazılanlar uygulamaya dönüştürülememiştir.


1.3.2. KOBİ’lerin Özellikleri

Ülkemizdeki KOBİ’lerin genel ekonomik şartlardan olumlu ya da olumsuz etkilenmeleri pek tabii mümkündür. Hukuki yapı, kapasite, katma değer, çalışanların sayıları, girdi/çıktı oranı gibi göstergeler açısından gözlemlenen yapı, yapılan istatistiklerle KOBİ’lerin ekonomi içindeki ağırlıklarına ilişkin verileri ortaya koymaktadır.

Ülkemizdeki işletmelere bakıldığında, bunların homojen bir yapı oluşturmadığı gözlenmektedir. Özellikle ülkemizde imalat sanayiinde çok sayıda küçük işletme ile az sayıda büyük işletmeler ikili bir yapı arz etmektedir. Ancak ülkemizde en yaygın işletme türü genellikle tek kişilik işletmelerdir. Bir işletmenin kendisini geliştirebilmesi, işçilikte, yöneticilikte ve teknik konularda özel bilgi birikimine sahip olunmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak tüm bu vasıflara tek bir kişinin aynı anda sahip olması çok zordur.  Bu tür işletmelerde genelde yetersiz uzmanlaşma söz konusudur. İşletmeci işçi ve müşterilerle şahsen ayrı ayrı ilgilenmek zorundadır. Bu tür işletmeler sermaye ve kredi temininde çoğu zaman güçlüklerle karşılaşırlar. Çünkü işletmelerin yüksek risk, yüksek maliyet gibi çeşitli darboğazları nedeniyle, organize sermaye piyasasından yararlanma imkânları daha da sınırlıdır.

Ülkemizde, gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi küçük işletmeler, nispeten emek yoğun üretim teknikleri kullanan, genellikle kırsal yörelerde kurulu ve finansal imkânları sınırlı işletmelerdir. Büyük işletmeler ise para ve sermaye piyasaları ile bütünleşmiş durumdadır.  Ülkemizde şirketleşme eğilimi son derece düşüktür. Ülkemizde KOBİ’lerin çalışanlar açısından önemli bir sorunu çözdüğü gözlenmektedir. KOBİ’lerin niteliği gereği başarısı, girişimcinin yeteneğine ve enerjisine bağlanmıştır. Çünkü sahiplik ve yöneticilik aynı kişide birleşmiştir. Dolayısıyla iyi bir sahiplik, aynı zamanda iyi bir personel yöneticisi ve muhasebecisi olması beklenemez. Ayrıca Türkiye’deki KOBİ’lerde planlamaya gereken önemin verilmemesi denetim sorununu da beraberinde getirmiştir. Bu gibi sorunlar karşısında girişimciler danışmanlık hizmetinin önemini de kavrayamadıklarından dolayı bocalamakta ve başarısızlığa uğramaktadırlar.

KOBI’ler, çogunlukla piyasada olusan farklarından (üretici rantı) yararlanmak isteyen küçük girisimlerdir. Piyasaya girisler, denge fiyatına kadar devam eder; bu yönüyle serbest piyasanın isler hale gelmesinde ve bunu sürdürmesinde önemli rolleri vardır. Diger yandan, sayıca çok ve hiçbirinin piyasa payı tek basına belirlemeye yetmedigi için tekellerin olusmasını da engellemektedir. Zayıf ve verimsiz olanların, iyi yönetilemeyenlerin piyasadan çekilmesi de piyasanın saglıgı açısından önemlidir. Dokuz Avrupa ülkesinde tarım–dısı sektörlerde her yıl mevcutların % 12-19’u kadar firma kurulmakta veya kapanmaktadır. Bkz.: OECD, SMEs and Entrepreneurship Outlook 2005, a.g.e., s. 21.

KOBI’lerin yenilikçi yanları ekonomiye, piyasalara canlılık getirir. Yeni ürünler, yeni teknolojiler, yeni yöntemler yeni talepler yaratır. KOBI’lerin piyasaların büyük isletmelerce erisilemeyen segmentlerine nüfuz etmesiyle yeni ve ilave talep yaratıldıgı gibi, refahın tüm sosyal kesimler tarafından daha adil sekilde paylasılması da saglanır.İşsizlik sorunun Çözümlenmesinde Kobilerin Özellikleri İstanbul Ticaret Odası Yayın No 2006/45 s 43



1.4. KOBİ’LERİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

KOBİ’lerin büyük işletmeler karşısında, özelliklerinden kaynaklanan birçok avantaj ve faydaları bulunmaktadır. Bunlar:

-    Daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşitliliği sağlayabilmeleri,
-    Daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkânı yaratabilmeleri,
-    Toplu olarak değerlendirildiklerinde yapıları itibariyle ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenmeleri,
-    Müşteri ve işletme personeli ile daha yakın ilişkiler içerisine girebilmeleri,
-    Sınırlı talebin olduğu alanlarda arz oluşturabilmeleri,
-    Talep değişikliklerine ve çeşitlilikleri ile diğer koşullardaki değişikliklere daha kolay uyum gösterebilmeleri,
-    Bölgeler arası dengeli kalkınmaya katkı sağlamaları,
-    Dolaylı olarak gelir dağılımındaki çarpıklıkları azaltmaları,
-    Büyük sanayi işletmelerinin destekleyicisi ve tamamlayıcısı olmaları,
-    El emeğinin mal ve hizmetin üretilmesinde önemli bir faktör olarak yer almaları,
-    Kolay bozulabilen malların pazarlanması ya da üretilmesine olanak sağlamaları,
-    Teknik gelişmelere kısa sürede ayak uydurabilme yeteneğine sahip olmaları,
-    Yatırım yapılırken daha çok kendi öz sermayelerine ağırlık vermeleri,
-    Desteklenmeleri aynı zamanda ülkedeki işsizliğin azalması anlamına gelmesi,
-    İş görenlerin kendi bölgeleri veya yaşamak istedikleri bölgelerde kurulması,
-    Ülke içindeki farklı bölgelerin kalkınmasında ve çevrenin korunması, KOBİ’lerin avantajları olarak sıralanabilir.

Diğer taraftan, KOBİ’lerin karşılaştığı sorunlar ve dezavantajları ise:  (Yüksel, 2005: 8-9, Akgemci, 2001, Yılmaz F., 2003):

-    Teknoloji düzeylerinin genellikle düşük olması,
-    Yurtiçi ve yurtdışı teknik ve ticari gelişmeleri izleyememeleri,
-    Nitelikli eleman sıkıntısı çekmeleri,
-    Genel yönetim yetersizlikleri,
-    Vergi ve diğer kamusal yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla kayıt dışı çalışma,
-    Kurumsal yönetişim eksiklikleri,
-    Hesap ve kayıt düzenindeki aksaklıklar,
-    Finansman fonksiyonundaki eksiklikleri (finansal planlama, risk yönetimi, vb.),
-    Uluslararası rekabet edebilirliklerinin zayıf olması,
-    Olumsuz rekabet,
-    Genel yönetim yetersizliği,
-    Özellikle stratejik kararların işletme sahip veya ortaklarınca alınıp, orta ve/veya alt düzey görevlilerin tam katılımının sağlanamaması,
-    İşletme bünyesinde, mali danışman veya uzman istihdam edememe,
-    Uzman bir finansman ekibi veya departmanından yoksunluk,
-    Sermaye yetersizliği,
-    Finansal planlama yetersizliği,
-    Banka ve diğer finansal kurumlardan yeterli desteği görememe,
-    Sermaye piyasasından yeterince yararlanamama,
-    Ürün geliştirme eksikliği,
-    Üretim ve satış arasındaki koordinasyon yetersizliği,
-    Modern pazarlama etkinlikleri sergileyememe,
-    İşletmelerin küçük veya orta ölçekli olması sonucu ihale vb. etkinlikleri izleyememe,
-    İşyerinin veya yerleşim alanının küçüklüğü,
-    Bağımsızlığını kaybetme ve batma riski,
-    Kalifiye eleman sağlayamama,
-    Mevzuat ve bürokrasi,
-    Finansman kaynaklarına erişim, KOBİ’lerin dezavantajları olarak sıralanabilir.

1.5. KOBİ’lerin Sınıflandırılması
Kobileri fonksiyonlarına göre, işletme büyüklüklerine göre, işletme türlerine ve çalışan sayısına göre sınıflandırılmaktadır.

1.5.1. Fonksiyonlarına Göre Sınıflandırma
1.Üretim İşletmeleri: Bu türdeki işletmeler hammedeleri alarak işler ve tüketime sunar. Küçük ölçekte imalat yaparlar diyebiliriz. Lokantalar, mobilyacılar vb. bu gruba girmektedir.
2.Ticaret İşletmeleri: Üretim mallarını doğrudan doğruya üreten değil üretilmiş malı tüketiciye sunan işletmelerdir. Eczane, büfe, market vb. işletmeler bu sınıfa girmektedir.
3.Hizmet İşletmeleri: İmalat ve ticaret işletmeleri ile doğrudan tüketiciye hizmet eden işletmelerdir. İnsanların satın alma gücü arttıkça bazı hizmetleri kendileri yapmaktansa, satın almayı tercih eder hale gelmişlerdir. Bunun neticesinde bu tip işletmeler hızla artmışlardır. Kuru temizleme, ayakkabı tamirciliği, kuaförler, oteller, seyahat acentaları bunlara örnek gösterilebilir. Ömer Dinçer, Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, Timaş Yayınları, İstanbul, 1994

1.5.2. İşletme Büyüklüklerine Göre Sınıflandırma
; işletme “yasal statüsü ne olursa olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzel kişiye ait olup, bir ekonomik faaliyette bulunan birimler” şeklinde tanımlanırken, KOBİ’ler ise şu şekilde tanımlanmaktadır:
a)Mikro işletme: 10 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 1 milyon TL’yi aşmayan çok küçük ölçekli işletmeler,
b)Küçük işletme: 50 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 5 milyon TL’yi aşmayan işletmeler,
c)Orta büyüklükteki işletme: 250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da finansal bilançosu 25 milyon TL’yi aşmayan işletmeler.

1.5.3. İşletme Türlerine Göre Sınıflandırma

YÖNETMELİK Karar Sayısı : 2005/9617
Madde 7 - KOBİler, çalışan sayıları veya mali bilgilerinin tespitine yönelik olarak; diğer işletmeler ile olan sermaye veya oy hakkı ilişkilerine göre bağımsız işletmeler, ortak işletmeler ve bağlı işletmeler olmak üzere üçe ayrılır.
Bağımsız işletme
Madde 8 - Gerçek veya tüzel kişilerin sahip olduğu ve bu Yönetmeliğe göre ortak veya bağlı işletme sayılmayan bir işletme;
a)          Başka bir işletmenin % 25 veya daha fazlasına sahip değilse,
b)    Herhangi bir tüzel kişi veya kamu kurum ve kuruluşu veya birkaç bağlı işletme tek başına veya müştereken bu işletmenin % 25 veya daha fazla hissesine sahip değilse,
c)    Konsolide edilmiş hesaplar düzenlemiyorsa ve konsolide hesaplar düzenleyen başka birişletmenin hesaplarında yer almıyorsa ve bu nedenle bağlı bir işletme değilse, bağımsız işletme kabul edilir.
Ortak işletme
Madde 9 - Bir işletmenin tek başına veya bağlı işletmeleriyle birlikte hakim etki yaratmayacak şekilde, başka bir işletmenin oy hakları veya sermayesinin % 25inden fazlasına ve % 50sinden azına sahip olması, yahut kendisinin oy hakları veya sermayesinin % 25inden fazlasına ve % 50sinden azına başka bir işletmenin hakim etki yaratmayacak şekilde sahip olması durumunda bunlar ortak işletme sayılır. Sermaye ve oy hakları payından yüksek olan esas alınır.
Birinci fıkrada belirtilen % 25 oranı;
a)          Kamu yatırım şirketleri, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ve bir işletmedeki toplam yatırımları iki milyon YTLyi aşmamak şartıyla kendi fonlarını borsaya kote edilmemiş işletmelere yatıran ve düzenli olarak risk sermayesi yatırımlarında bulunan gerçek kişiler veya kişi grupları,
b)    Üniversiteler, üniversitelerin kurduğu vakıflar ve kâr amacı gütmeyen araştırma merkezleri,
c)    Bölgesel kalkınma fonları da dahil kurumsal yatırımcılar,
d)    Yıllık bütçesi on sekiz milyon YTLden az olan veya nüfusu beşbinden az olan yerlerdeki; belde belediyeleri dahil belediyeler ve köy tüzel kişilikleri, tarafından aşılsa bile bu işletme bağlı işletme ilişkilerine sahip olmaması şartıyla bağımsız işletme sayılır.
Bağlı işletme
Madde 10 - Bir işletme;
a)           Başka bir işletmenin sermaye veya oy haklarının çoğunluğuna sahip olma,
b)    Başka bir işletmenin yönetim, yürütme veya denetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu atama veya azletme yetkisine sahip olma,
c) Başka bir işletmenin hissedarı veya ortağı olup, bu işletmenin diğer hissedarları veya ortaklarıyla yaptığı anlaşma ile bunların oy haklarının çoğunluğunu tek başına kontrol etme hakkına sahip olma, şartlarından en az birini taşıması halinde bağlı işletme sayılır.
9 uncu maddenin ikinci fıkrasında sayılan yatırımcıların; hissedarlık hakları saklı kalmak kaydıyla, söz konusu şirketlerin yönetiminde doğrudan veya dolaylı olarak yer almaması halinde, hiçbir hakim etkinin olmadığı kabul edilir ve bu işletmeler bağımsız işletme sayılır. Ancak söz konusu yatırımcıların bir veya birden fazla işletme ile bağlı işletme ilişkilerinden herhangi birine sahip olması durumunda bunlar bağlı işletme sayılır.
Müşterek hareket eden gerçek kişi veya gerçek kişi grupları yoluyla bağlı işletme ilişkilerinden bir veya birkaçına sahip olan işletmeler, faaliyetlerinin bir kısmını veya tamamını aynı piyasa veya yakın piyasalarda gerçekleştiriyorlarsa bağlı işletme sayılırlar.

1.5.4. Çalışan Sayısına Göre Sınıflandırma

Günümüzde işletmelerin sınıflandırılması sermayelerine, pazar alanlarına, çalışanların sayısına ve hukuki yapılarına göre yapılmaktadır. Fakat en önemli sınıflandırma çalışanların sayısına göre yapılan sınıflandırmadır. Çalışanların sayısına göre yapılan sınıflandırmada AB nin ölçütleri şunlardır: 1-99 arasında çalışanı olanlar küçük işletmeler 100-499 arasında çalışanı olanlar orta ölçekli işletmeler 500 ve üstü çalışanı olan işletmeler ise büyük ölçekli işletmeler kategorisine girmektedir Türkiye de ise Devlet İstatistik Enstitüsünün (DİE) yaptığı değerlendirmelerine göre: 1-24 arasında çalışanı olan küçük işletmeler 25-100 arasında çalışanı olanlar orta ölçekli işletmeler 101 ve üstünde çalışanı olanlar büyük işletmelerdir. Bu tanımlamaların yanı sıra diğer bir takım kuruluşlara göre de şu şekilde KOBİ türleri mevcuttur.
 KOSGEB:  1-50 kişi
DİE: 1-25 kişi
HALK BANK: 1-150 kişi
DTM: 1-200 kişi
Hazine Müşteşarlığı’nın yeni tanımı ise mikro kobiler en çok 9 işçi çalıştıran işletmeler olacaktır.

Küçük kobiler 10 ila 49 arasında işçi çalıştıran kuruluşlar olarak atnımlanıp. Orta kobiler ise 50-250 işçi çalıştıran kobiler olarak tanımlanmaktadır. İmalat ve tarım sanayiinde faaliyette bulunan ve yasal defter kayıtlarında arsa ve bina hariç makine ve teçhizat, tesis, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşların toplam tutarı 400 milyar lirayı aşmayan 1 / 250 arasında işçi çalıştıran işletmeler KOBİ olarak kabul edilecek.

1.6. KOBİ’lerin Ekonomik ve Sosyal Sisteme Katkıları

KOBİ’ler ekonomik ve sosyal sistemde çok önemli işlevleri yerine getirmektedirler. KOBİ’ler ülkemizde istihdam ve üretimin önemli dinamiklerindendir. KOBİ’ler yeni fikir ve buluşların kaynağı olup, sanayide esnekliğin sağlanmasına katkıda bulunurlar. KOBİ’ler işsizliği azaltmakta, yeni sanayi kolları meydana getirmekte, ekonomik krizleri kolayca atlatabilecek kadar sanayi kolları meydana getirmekte ve esnek yapıya sahip bulunmakta, en önemlisi de sanayi kuruluşlarına oranla faaliyetlerinde ve karlılık durumlarında daha başarılı olabilmektedirler.

Globalleşen dünyada ekonominin sağlıklı ve hızlı gelişimi için KOBÎ’lerin siyasi-sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmeleri, piyasalarda rekabet etme güçlerini arttırmıştır. Pazar ekonomisinin gereklerini yerine getiren ve iş hacmi yaratacak ülkelerin büyüme hızında yaptıkları olumlu katkılar artık tüm ülkeler tarafından daha iyi anlaşılmaktadır.

Dünyadaki kimi araştırmacılar, KOBİ’lerin ekonomik sisteme olan katkılarını şu şekilde sıralamaktadırlar:

-    Büyük işletmelerin ve KOBÎ’lerin çalışmalarında birbirlerine bağımlı olmaları,
-    Yeni fikir ve buluşların ortaya çıkmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunmaları,
-    Serbest pazar ekonomisinde rekabetin sürdürülmesine yardımcı olmalarıdır.

Buna dayanarak, Türkiye’de özellikle istihdam yönünden önemli bir yere sahip bulunan KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal sisteme olan katkılarını da şu şekilde sıralayabiliriz:

-    Bölge sanayilerinin çeşitli sorunlarını çözmek.
-    Bölge sanayilerinin gelişmesine yardımcı olmak,
-    Özel birtakım beceri ve teknoloji isteyen mallar üretmek.
-    Büyük sanayi işletmelerine yardımcı olmaktır.

KOBİ’lerin ülkemiz ekonomisine ve sosyal hayatımıza olan bu denli katkılarından dolayı, diğer kalkınmakta olan ülkelerde olduğu biçimde Türkiye’de de desteklenmesi, KOBİ’ler açısından daha verimli sonuçlar alınmasını sağlayacaktır. Bunun içinde KOBİ’lerin önündeki engeller kaldırılmalı, KOBİ’ler teşvik edilmeli ve dünyayla entegrasyon süreci içerisindeki işletmelerin kayık oldukları yere gelebilmeleri için kendilerine destek verilmelidir.


1.6.1. KOBİ’lerin Ekonomiye Katkıları

KOBİ’lerin ekonomiye katkılarını üç alt başlıkta incelemek mümkündür. Bunlar aşağıda sıralanmıştır.

İstihdama Katkısı: Konjonkturel dalgalanmalarda, iktisadi ve mali krizler karşısında daha dayanıklı olmaları, pazar koşullarındaki değişmelere büyük uyum göstermeleri nedeniyle KOBİ’ler, ortaya çıkabilecek olumsuz durumları büyük işletmelere oranla daha az etkilenerek geçiştirebilirler. Ayrıca, teknolojik yeniliklere de çabuk uyum sağlayabilirler. Bunların sonucu olarak süregelen faaliyetleri ile devamlı istihdam kaynağı durumundadırlar. Bünyelerinde çalışan elemanlar, genellikle işletme bünyesinde mevcut olan her faaliyetten sorumlu oldukları için, iş konusunda birçok şey öğrenerek, çalıştıkları sürece eğitim de almış olurlar. Birçok kalifiye eleman, teknik eğitimlerini önce bu tip küçük işletmelerde yaparlar. Bunların yanı sıra, küçük işletmelerin ülkenin her yerinde kolaylıkla kurulabilmesi bireylere rahat iş bulma imkânı sağlamaktadır.

Dış Ticarete Katkısı: Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, küçük boy işletmelerin ülke ihracatının gelişiminde büyük katkılarının olduğunu ortaya koymuştur. GSMH’nin en fazla dış ticaretten sağlandığı ülkelerde KOBİ’lerin işlevi farklı bir görünüm almakta, çok sayıda küçük işletmenin modern teknoloji içinde ihracata yönelik üretim yaptıkları görülmektedir.

Üretime Katkısı: Sanayileşmenin ilk dönemlerinde, tüm ülkelerde üretimdeki firmalar küçük ölçekli firmalar olup, taşınması zor olan bazı ürünlerin küçük işletmelerde üretilmesi olanağı vardır. KOBİ’ler her ülkede ekonominin önemli bir parçası olup, bu firmalar ve istihdamdaki payları sürekli artış trendine sahiptir.

1.6.2. KOBİ’lerin Sosyal Sisteme Katkıları

Kobiler ekonomik kalkınma ve sisteme ekonomik anlamda katkılarının yanında sosyal olarak da katkı ve sosyal gelişime etkileri de vardır. Dolaylı anlamda düşünüldüğünde ekonomik katkıları ile sosyal katkıları birleştirildiğinde bir bölge veya şehirin sosyo ekonomik gelişmişliğini kalkındırmadan, sosyal yeniliklere kapı açmaya kadar etki alanı vardır.
Gelir Dağılımında Adaletin Sağlanması, Bireysel refaha olan katkıları açısından bakıldığında, işsizliğin çok yüksek olduğu bir ekonomik yapıda, KOBİlerin gerçekleştirdiği yatırımlar sonucu istihdama yaptıkları katkıların, bireylerin refahını direkt olarak etkilediği bilinmektedir. Bu yolla, birçok kişi işsizken istihdam edilir hale gelmektedir. Özdemir – Ersöz – Sarıoğlu; a.g.e., s.58

Bölgesel Farklılıkların Azaltılmas: Büyük işletmeler genel olarak büyük şehirlerin çevrelerinde yerleşmekteyken, KOBİ’ler kurulma aşamasında sahip oldukları sermaye, işyeri büyüklüğü gibi nedenlerle gelişmemiş yörelerde de kurulabilmekte bu sayede gelişmemiş olan bu yörelerde istihdam artışına katkı sağlayarak hem işsizlik nedeniyle toplumsal anlamda ortaya çıkabilecek olumsuzluklara hem de gelişmemiş yörelerden gelişmiş olan büyük şehirlere göçün önlenmesine olumlu katkılar sağlayabilmektedirler Gök; a.g.e., s.142

Göçün ve Göç Sonucu Oluşan Olumsuz Etkilerin Azaltılması: KOBİ’ler bir taraftan bölgesel kalkınmışlık farklarının  ortadan kalkması yoluyla göçü önleyici etki yaparken, kırsal alandan kentsel alana göç eden bireylerin, ekonomik ve sosyal hayata kazandırılmaları ve üretken hale gelebilmeleri konusunda, organizasyon yapıları ( işletme sahibi ve yönetici vasıflarının aynı kişide birleşiyor olması nedeniyle işçi ve işveren arasında oluşan ilişkiler ağı ), emek yoğun üretimleri, iş deneyiminin kazanılmasında sahip oldukları rollerle etkili bir çözüm mekanizması olma imkanına sahip bulunmaktadırlar.Özkan Öztürk İstiihdam Konusunda Kobilerin Önemi s 25
Sosyal Dışlanmanın Önlenmesi: Sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadelede en önemli araç, istihdamın artırılması ve sosyal koruma sisteminin geliştirilmesidir. KOBİ’ler bölgesel anlamda dağılımları, yerel olma özellikleri ve orta sınıfı temsil etmeleri nedeniyle sosyal dışlanmanın önlenmesinde önemli ölçüde etkili olmaktadırlar. KOBİ’ler, sosyal dışlanmaya maruz kalan yada böyle bir risk altında olan bireyleri ve grupları istihdam yoluyla ekonomik ve sosyal yaşama katarak, onların durumlarının iyileştirilmesine ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesine katkı sağlamakta, böylece toplumda sosyal dışlanma ve yoksulluk riskinin azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadırlar. DPT; 2006 Yılı Programı, s.91.

KOBİ’lerin oluşturduğu canlı ve hareketli rekabet piyasası ortamından tüm toplum istifade eder. Söz konusu piyasa tipinde; iş imkânları tüketicilerin artan tercih imkânı zenginlik “sağlık eğitim ve ulaşım hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması mümkün olmaktadır” (Özdemir, 2006: 54). Toplumdaki uç grupların (göçmenler, azınlıklar ve ayrımcılığa maruz kalanlar) ve işe girmede dezavantajlı sosyal kesimlerin istihdam olanağı bulması ve ekonomiye katılımlarını sağlamaktadır (ILO, 189 sayılı Tavsiye Kararı, m. 2 / d).

Yukarıda sayılan avantajların yanında; toplumsal hayat standartlarının yükselmesi, işçi işveren arasında olumlu ilişkilerin gelişmesi, orta sınıfın daha da büyümesi neticesinde toplumun aşırılıklardan ve sosyal sorunlardan korunması toplumsal bütünleşmenin sağlanması, toplumsal ve bireysel gelir dağılımı problemlerinin azalması gibi birçok konuda olumlu neticelerini de saymak mümkündür.  (ILO, World Employment Report, 2002:).

Küçük ve orta boyutlu işletmeler değişik yönlerden ülke ekonomilerine ve sosyal yaşama katkıda bulunurlar. Çeşitli araştırmacıların ifade ettikleri görüşlerden hareketle bu tür işletmelerin sosyal ve özellikle ekonomik yaşama yaptıkları katkılar aşağıdaki biçimde özetlenebilir: BİAR, ANKARA, 1992; 6,7

i.    Bu işletmelerin kurulması daha az sermaye gerektirdiği için ülkenin birçok bölgesine yayılabilirler. Böylece sanayi nispeten geri kalmış bölgelere de kayabilmekte, oralarda iş ve istihdam imkanları yaratmaktadır. Bu durumda ülkede gelir yelpazesi daha dengeli hale gelir. Gelir kaynaklarının ve sanayicilerin ülke çapında yayılmaları sağlandığı için sağlam bir orta sınıf oluşur.

ii.    Ekonominin çeşitli sektörlerinde bu tür işletmelerin çoğalması söz konusu sektörlerde monopolleşmeyi önler. Bunların ekonomik sistemi terk etmeye zorlanmaları serbest ticari rekabeti büyük ölçüde ortadan kaldırabilir. Bir ekonomide serbest rekabet sistemi arzulanıyorsa sistemde bağımsız küçük işletmelerin varlığı bir zorunluluktur.

iii.    Söz konusu işletmeler teknolojik yeniliklere ve konjonktür değişikliklerine daha çabuk ayak uydurabilirler. Bu nedenle ortay çıkabilecek olumsuzluklardan daha az etkilenirler. Böylece istihdamda devamlılığı sağlarlar. Örnek olarak dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğuna sahip Çin, köylerin yanında kurulan küçük işletmeler sayesinde, hem köyden kente göçe hem de işsizlik sorununa çözüm bulmuştur. Ayrıca bu işletmelerde bir kişi istihdam etmek için gerekli sermaye miktarı büyük işletmelere göre daha azdır. Yani bunlar daha emek-yoğun teknoloji kullanırlar. Bu da ülkedeki istihdam kapasitesini artırıcı bir faktördür.

iv.    Bu tür işletmeler sermaye faktörünü en önemli unsur haline getirmeksizin, bir çok kişiye kendi alanında teşebbüs imkanı verir. Çünkü iş kurmak için gerekli sermaye miktarı düşüktür. Bu durumda sermayeyi kişisel imkanlarla sağlamak kolaylaşır. Böylece niteliklere uygun kişilerin girişimciliğe atılmaları imkanı artar.

v.    Yeni fikir ve buluşların ortaya çıkarılıp gerçekleştirilmesinde önemli rol oynarlar. Yeni bir buluşun pazarda satılabilir bir ürün haline gelebilmesi genellikle bu buluşun hedef pazarda bir deneme sürecinden geçirilmesini gerektirir. Büyük işletmeler bu buluşların denenmesi konusunda pek arzulu değildirler. Küçük işletmeler ise bu hususta daha cesur, inançlı ve netice alma konusunda daha azimli olabilirler. Ayrıca geleneksel teknolojinin modernizasyonu ve transfer edilen teknolojinin ülke ekonomisine adaptasyonu konusunda da önemli rol oynarlar.

vi.    Bu işletmelerde işçi işveren ilişkileri daha yakın, sıcak ve olumlu bir ortam içinde yürütülür. Çift yönlü iletişim ve alt kademenin karalara katılımı daha fazla işlerlik kazanır. Böylece sermaye-emek yabancılaşması büyük ölçüde önlenir.

vii.    Çoğu ürün bu tür işletmelerde daha ekonomik olarak üretilir. Bazıları ise talebin sınırlı olması dolayısıyla sadece küçük ve orta boyutlu işletmelerde üretilmek mecburiyetindedir. Örneğin General Motors 37.000 işletmeye bu türden işler vermekte ve bu işletmelerin çoğunluğunu küçük işletmeler oluşturmaktadır.

viii.    Bu iletmeler daha çabuk karar verebilmeleri, yönetim ve genel işletme giderlerini daha düşük tutabilmeleri ve bürokrasiyi azaltabilme gibi nedenlerle daha çabuk ve ucuz üretim imkanına ulaşabilirler.

ix.    Tüketicilerle teması daha yakın olan küçük işletmeler, tüketicilerin zevk ve tercihlerindeki değişiklikleri daha çabuk saptayabilirler. Bunlara uyarlamayı sağlayacak teknik değişiklikleri de daha çabuk gerçekleştirebilirler. Büyük işletmelere göre daha esnek ve kıvrak hareket edebilirler.

x.    Savaş ekonomisinde büyük sanayiler zarar görse de, bu tür işletmeler az da olsa üretimlerine devam ederek toplumun belli ihtiyaçlarını karşılayabilirler.7
KOBİ’lerde girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyet aynı kişide, yani işletme sahibinde bütünleşmektedir. KOBİ’lerin bu özelliği, onların en önemli sorununu da beraberinde getirmektedir. Çünkü bir işletme kurabilmek için gerekli paraya sahip olan herkes kendisini birer girişimci, hatta yönetici olarak görmektedir. Öte yandan, KOBİ’lerde yönetimin profesyonel yöneticilere devredilmesi de, çoğu zaman mali imkansızlıklar nedeni ile, ya da işletmede tek karar mekanizması olmak ve kontrolü kaybetmek istememe gibi geleneksel düşünceler yüzünden mümkün olamamaktadır.

KOBİ’lerde kuruluş yeri seçimi de çok önemli bir sorundur. Çünkü KOBİ sahipleri daha çok, küçük bir piyasa talebini karşılamak üzere kurulmakta ve bu nedenle de başlangıçta çok kısıtlı imkânlar içinde, işletmelerinin kuruluş yeri için uzun boylu düşünmemektedirler. Bu durumda, genellikle KOBİ sahibinin bir miktar stokunu depo edebileceği bir yeri bile yoktur.  KOBİ’lerin uluslararası pazarlara açılma sürecinde, kuruluş yeri seçimi daha da önem kazanmıştır. Özellikle, çok uluslu işletmelerin faaliyet göstermesi ile birlikte, KOBİ’lerin de uluslararası alanda faaliyet göstermesi söz konusu olmuştur.  Bu yüzden, KOBİ’lerin kuruluş yeri seçimine daha çok özen gösterilmelidir. Ayrıca, kuruluş yeri seçiminde dil, gidilecek ülkenin çevresel riskleri, işbaşındaki hükümetin taleplerini detaylı olarak araştırmaları ve bunlardan doğabilecek riskleri ortadan kaldıracak önlemleri almaları gerekmektedir.

KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu, yatırım öncesi fizibilite etüdü yapmamaktadırlar. Çünkü fizibilite etüdü, KOBİ’ler için bir maliyet unsuru olarak görülmektedir. Fizibilite etüdü yapmayan işletmeler ise, sonuçta yanlış kararlar almakta ve başarısız olmaktadırlar.

KOBİ’ler genellikle aile işletmesi özelliği taşıdıklarından, ortak yatırımlara girme konusunda tereddüt etmektedirler. Bu da, onların büyümesini ve gelişmesini engelleyen en önemli faktördür. Oysa, KOBİ’lerin ulusal sınırlar söz konusu olmadan iş yapması, özellikle joint venture tipi ortaklıklarla başarıya ulaşabileceklerinin anlaşılması gerekmektedir.  Çünkü, küçük sermayelerini birleştirenler ve uluslararası pazarlara açılmak için gerekli avantajları sağlamak amacıyla işletmelerini entegre çalıştıranlar, hem kendilerine hem de ülke ekonomisine çok şey kazandıracaklardır.

Diğer bir sorun ise, işletme sahip/yöneticisinin büyüme isteği ve hırsıdır. Bazen, KOBİ sahipleri yönetimi profesyonel yöneticilere bırakmak istememe, büyümenin getireceği riskleri göze alamama gibi nedenlerle büyümek istememekte, sınırlı kapasite ile üretimlerine devam etmektedirler. Ayrıca, belirli bir büyüklükten sonra kurumsallaşmaya önem verilmemesi ve sanayi, esnaf ve sanatkâr sicili uygulamalarındaki bazı aksaklıklar da, genel sorunlar içinde sayılabilir. Bir işletmeyi büyük güçlük ve fedakârlıklarla bizzat kuran, onu küçük ölçekten orta ölçeğe ulaştıran işletme sahibi için, işletmesini kurumsallaştırmak, öyle kolayca kabul edilecek bir durum değildir. Bu kararı geciktiren ve işletmesinin yönetimini zamanında profesyonel yöneticilere devretmeyen işletmeler, bunun faturasını ağır bir şekilde ödemektedirler.

2.1. ÖRGÜTLENME VE YÖNETİM SORUNLARI

2.1.1. Planlama Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

KOBİ’lerde planlama da önemli bir alt işlevdir. İşletmeler belirlemiş oldukları alt amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterirler. Bu amaçlara en etkin ve verimli şekilde ulaşmak içinse, planlara ihtiyaç duyarlar.

Planlama, işletmede ne yapılacağının önceden kararlaştırılması veya neyin ne zaman, nerede ve kim tarafından yapılacağının önceden belirlenmesi süreci şeklinde ifade edilebilir.

KOBİ’ler de diğer işletmeler gibi, aşağıda yer alan türden planlar yapmak durumundadırlar.

-    Bir seferlik veya sürekli planlar,
-    Stratejik ve yönetsel planlar,
-    Kısa, orta ve uzun süreli planlar,
-    Değişmez ve değişken planlar,
-    Genel veya işletmenin tüm departmanları ile ilgili planlar.

Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki, KOBİlerde yapıları itibariyle uzun vadeli planlama yapılamamakta ve genelde bir planlama uzmanı da istihdam edilmeyebilmektedir. Planlamayı genelde işletme sahibi ve ortaklar yapmaktadır. Burada, işletme sahibi veya ortakların örgütsel planları hazırlarken temel istatistiki metotlara değil de, sezgiye dayanarak planlama yoluna gitmeleri önemli bir dezavantajdır. İşletme sahibi ve ortakları yeterli eğitim almamış olmaları ve yalnızca tahmin ve sezgi yoluyla planlamaya gitmeye çalışmalarıyla, hata payı gittikçe artan bir karar alma işleminde bulunabilmektedirler. Bu nedenle KOBİ’lerde planlama yapılırken, çok dikkatli olunmalı ve gelişen ortamlara göre planlar gözden geçirilip, gerekli düzeltmeler yapılabilmelidir.  

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri planlama aşamasında, aşağıda sıralanan türden çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalabilmektedirler.

-    Amaç veya amaçlar dizisinin belirlenememesi,
-    Amaçlara ulaştırmayı kolaylaştırıcı veya sınırlayıcı faktörlerin yeterince analiz edilmemesi,
-    Alternatif planlar geliştirilmemesi,
-    Alternatif planların karşılaştırılmasında yetersiz kalınması,
-    En uygun seçeneğin belirlenmesinde bilimsel ilkelerden çok şahsi yetenek veya deneyimlere güvenilmesi,
-    Planların uygulanmasında astların göz ardı edilmesi veya tam katılımlarının sağlanamaması.

2.1.2. Örgütleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Organizasyon (örgütleme), en yalın anlamı ile planda belirlenen hedeflere ve bunlara ulaşmak için tespit edilen yollara uygun bir örgüt kurmaktır. Eğer kurulu bir örgüt düzeni mevcut ise, o zaman “yeniden örgütlenme” söz konusudur. Örgütlenme, “bir örgüt oluşturma” ya da, “örgütün etkili olarak çalışabilmesi için seçilen iş, kişiler ve işyerleri arasında yetki ilişkilerinin kurulması ve işlemlerin tümü” biçiminde tanımlanabilir. Yöneticinin, görevlerini eksiksiz olarak yerine getirebilmesi için, hangi işleri doğrudan kendisinin yapacağını, kimlerin kendisine yardımcı olacağını, kimlere karşı sorumlu olacağını açık bir biçimde bilmesi gerekmektedir. Ayrıca, birlikte çalıştığı kişilerin ve grubun durumunu, grup içindeki kendi yerini ve iletişim kanallarını da bilmesi gerekmektedir. İşte, bu imkanların hepsi örgütlenme ile ilgilidir.

Hepimizin bildiği gibi, KOBİ’lerin pek çoğu, yukarıda sayılan örgütleme sorunları ile karşı karşıyadırlar. Ayrıca, örgütün yapısından kaynaklanan bazı sorunlar da söz konusudur. Bunlar:  

•    Örgüt yapısının geleneksel oluşu ve modernleştirilmemesi,
•    Verimli bir organizasyon yapısı olmadığı için, verimlilik ölçme sisteminin olmaması,
•    Toplam kalite yönetimine uygun yapılanmanın olmamasıdır.

Bunlara ek olarak;

-    Örgüt yapısının, amaca uygun, yeterli ve basit olmayıp ayrıca, örgütün temel politikalarının saptanmamış olması, örgüt planlaması ve şeması anlayışının gelişmemesi,
-    Örgütte, çeşitli birimlere göre yetki ve sorumluluk dağılımının dengeli, açık bir biçimde yapılmamış olması, işbölümü ve uzmanlaşmada yetersiz kalınması,
-    Örgütte, kurmay ve komuta kanallarının açıkça belirlenmeyip birbirine karıştırılması,
-    Örgütün biçimsel ve biçimsel olmayan yapılarının birbirinden ayrı olduğunun düşünülmeyip, her iki yapıdaki grup amaçları ile çalışmalarda çatışmalara yol açması.  

KOBİ’lerin hepsinde bu tür örgüt sorunlarının olduğu muhakkaktır. Hem bu sorunların üstesinden gelebilmek, hem de kendi başlarına yapamayacakları işleri diğer KOBİ’lerle birleşerek gerçekleştirebilmeleri için, Türkiye’deki KOBİ’lerin bir araya gelmeleri gerekmektedir. Bugün, tüm gelişmiş batı ülkelerinde, bu işletmeler kendi örgütleri vasıtasıyla temsil edilmektedirler. Bu örgütler, gerek politik ve gerekse de ekonomik alanda KOBİ’lerin çıkarlarını korumakta, ayrıca üye işletmelere çeşitli alanlarda destek vermektedirler. Bu nedenle, KOBİ’ler için Türkiye’de geçerli olabilecek örgütlenme alternatifleri tek tek değerlendirilerek, optimal örgütlenme şeklinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü, bu aşamadaki başarı, diğer tüm aşamaların başarısını da büyük ölçüde etkileyebilecek niteliktedir.

Türkiye’deki KOBİ’ler, ekonomik, politik ve sosyal alanlarda taşıdıkları öneme uygun olarak, genel politika ve stratejilerini belirlemek durumundadırlar. Bu işletmeler, kendilerini ekonominin kamburu olarak değil, tam tersine ekonominin yenilikçi, rekabetçi ve aktif unsuru, sınıflar arasında sosyal geçişin sembolü ve demokrasinin garantisi olarak kabul etmelidirler. KOBİ’ler örgütü, bu işletmelerin yukarıdaki niteliklerini yansıtabilecek içeriğe sahip politika ve stratejileri türetmelidir.  Bu da, KOBİ’lerin çözmeleri gereken en önemli sorunlardan biridir. Sonuç olarak, KOBİ’ler sorunlarını çözümleyebilecek örgütlenme modelleri (örneğin; kooperatifleşme) hakkında bilinçlendirilmelidirler.


2.1.3. Yönetim Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Küçük ve orta ölçekli işletmelerde, işletme yönetiminin bilgi, tecrübe ve eğitim yetersizlikleri bulunmakta ve bütün işletme fonksiyonları bir veya birkaç kişi tarafından yerine getirilmektedir. Bu durum, işletmenin yönetim fonksiyonunun yerine getirilmesinde sakıncalar ortaya çıkarmaktadır. Özellikle işletmedeki bütün fonksiyonların tek kişi tarafından yerine getirilmeye çalışılması, bu işletmelerin değişen Pazar ve ekonomik şartlarda işletme yöneticisinin işini zorlaştırmaktadır. Bu şekilde yönetimde uzmanlaşmanın göz ardı edilmesi, modern işletmecilik ilkelerine uyumu zorlaştırmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin başarılı olmalarını engelleyen diğer bir sorun ise,işletme sahiplerinin teknik ve üretim süreci konusunda yeterli tecrübeye sahip olmalarına rağmen, diğer işletme işlevleri konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamaları ve bu konudaki eksikliklere yönelik bir çaba sarf edilmemesidir. 31Öte yandan, birinci yönetici durumundaki küçük ve orta boy işletme sahiplerinin çoğu kez ikinci yöneticiye sahip olmaması ve çalışanlara gerekli yetkiyi devretmemesi, işletmelerin esneklik ve canlılığının yitirilmesine neden olmaktadır.

Genellikle mahalli gelişmeleri ve küçük fırsatları izleyebilen ve mikro sorunların üstesinden gelebilen bu işletmeler, makroekonomik gelişmeleri izleyememekte; dolayısıyla önlemlerin alınmasında geç kalınmaktadır. Yeterli bilgi, eğitim ve tecrübe eksikliği, bunda önemli ölçüde etkili olmaktadır. İşletmeyle ilgili tüm kararları alan, yönetim ve uygulamaya yönelik görev ve sorumlulukları üstlenen sahip ve yöneticiler, işletme ihtiyaçlarını doğru belirlemeli; gerekli kaynakları zamanında sağlamalı ve etkin kararlar verebilmelidir.32

2.1.4. Eşgüdümleme Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Eşgüdümleme, KOBİ yönetimleri açısından da göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir. Bu fonksiyon, “bir işletmenin yönetsel faaliyetlerini kolaylaştırmak ve başarı şansını artırmak için, departmanlar ve eylemler arasında uyum sağlanmasına yönelik çalışmaları kapsar”. KOBİ’lerde, gündeme gelen belli başlı eşgüdümleme sorunları arasında; “kabul görebilecek yalın bir örgüt yapısı kurulamaması; KOBİ amaç, plan ve programlarının uyumlaştırılamaması; örgüt içi iletişim biçiminin patron veya ortakların kişisel uygulamalarına bağlı gelişip, şekillenmesi; işbirliği ve ekip çalışması ruhunun patron, ortak veya yakınlarının tutumlarına bırakılıp, kararlara katılımda astların yeterince özendirilmemeleri” sıralanabilir.

2.1.5. Kontrol (Denetim) Düzeyinde Karşılaştıkları Sorunlar

Kontrol (denetim), yönetim fonksiyonlarının sonuncusu olarak, KOBİ’ler açısından da önem taşır. Kontrol, “işletme örgütünde gerçekleşen eylemler ile planlananların karşılaştırılması ve varsa sapmaların nedenlerinin saptanıp- giderilmesi süreci” dir. KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticileri genel anlamda şu tür kontrol alanları içinde iş görmektedirler:

-    Personel yönetimi ile ilgili kontrol,
-    İşletme dışı, çevresel ilişkilerin kontrolü,
-    Tedarik aşamasından üretim sonrasına kadar kontrol,
-    Pazarlama kanallarının etkinliğine yönelik kontrol,
-    Yönetsel faaliyetlerin kontrolü,
-    Finansal kontrol.

İşletme ölçeğine göre farklılık taşısa da, genel anlamda bir çok işletme, kontrol fonksiyonu ile ilgili olarak aşağıda sıralanan sorunlar ile karşı karşıya kalmaktadır:

-    Mal ve hizmetler ile beşeri kaynaklarda kabul gören bir standart olmaması,
-    Örgütsel uygulamalarda zamanı etkin kullanacak yöntemler geliştirememek,
-    Mal ve hizmet üretiminde plan ve program yoksunluğundan kaynaklanan kargaşa ortamı,
-    Başarı değerleme ölçülerinde istikrarlı bir sistem geliştirmemek,
-    Bilgi işlem sistemlerinden yeterince yararlanamamak,
-    Düzeltici eylemlerin patron, ortak veya yakınlarının inisiyatifine bırakılması.

KOBİ sahip, ortak ve/veya yöneticilerinin kullanabilecekleri belli başlı kontrol teknikleri aşağıda sıralanmıştır:

-    Finansal kontrol teknikleri
    Finansal tablolar,
    Rasyo analizi,
    Kar’a geçiş analizi,
-    Raporlar
    Özel denetim şirketlerine ait raporlar,
    İşletme görevlilerine ait raporlar,
-    Bütçeler.

2.2. TEDARİK SORUNU

KOBİ’lerin tedarik işlevine ilişkin başlıca özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:  

-    KOBİlerin çeşitli malzemelere ilişkin sipariş hacmi büyük işletmelere göre daha düşük seviyelerde kalmaktadır. Bu işletmeler, büyük işletmelere göre finansman ve çalışma sermayesi bakımından daha kısıtlı imkânlara sahip olduklarından malzeme alırken sipariş miktarlarında, kısıtlamaları da göz önüne alarak sipariş vermek zorunda kalmaktadırlar.
-    Bunun sonucunda daha az fiyat indirimi (iskonto) sağlanabilmekte bu da birim mamul maliyetini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu işletmelerin büyük hacimli sipariş verip iskontolardan faydalanma yoluna gitmeleri halinde ise stok maliyetleri artmaktadır. Dolayısıyla bir maliyet kıskacı içinde kalmaktadırlar. Esasen bu işletmelerin finansal imkânları da genellikle büyük siparişleri karşılamaktan uzaktır.
-    KOBİ’ler sipariş tarzı üretim yaptıklarından, ihtiyaç duydukları malzemeler, alacakları siparişe göre değişir. Sürekli olarak aynı malzemeyi kullanmadıklarından uzun vadeli malzeme tedariklerine gidemezler. Çoğu zaman mali durumları da büyük çaplı alımlara izin vermez. Bu nedenle bu işletmelerde istenilen malzemenin, istenilen miktarda ve istenilen zamanda tedarikinde büyük güçlüklerle karşılaşılır. Bu güçlüklerin aşılması ancak malzemeye yüksek fiyat ödemekle veya malzeme standartlarına ilişkin toleransları geniş tutmakla mümkün olabilmektedir. Bu ise, hem maliyet ve hem de kalite yönünden fedakârlık gerektirebilmektedir.
-    KOBİ’lerin insan kaynaklarında karşılaştıkları tedarik sorunlarına, insan kaynakları yönetimi ile ilgili sorunlar başlığı altında yer verilmiştir.

2.3. YÖNETİCİLERİN VE PERSONELLERİN EĞİTİM SORUNU

KOBİ’lerde, gerek yöneticilerin gerekse de personelin eğitimi konusunda önemli sorunlar yaşanmaktadır. KOBİ’lerde, özellikle mesleki eğitim büyük önem taşımaktadır. Buradaki sanatkârların çoğu çıraklıktan yetişmektedir. Bu işletmelerde çalışan idari ve üretimdeki personele, günün şartlarına uygun olarak bilgilerin aktarılması ancak eğitimle sağlanabilecektir. Ancak, gerek finansal engeller, gerekse de eğitime gereken önemin verilmemesi, hem yöneticiler hem de personelin pek çok değişikliği geriden takip etmelerine ve dolayısıyla bu da, verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.

Küçük işletmeleri yöneten kişiler genellikle, işletmecilik bilincinden ve bunun için gerekli olan eğitim ve öğretimden yoksun, kendi işini geleneksel yöntemlerle yürüten kişilerdir. Çalışanların büyük bir kısmını, işletme sahipleri ve onların sosyal çevrelerinden kişiler oluşturmaktadır. Maddi ve manevi olarak yetişmiş eleman çalıştırma imkânları oldukça sınırlıdır. Genellikle, küçük işletmelerin istihdam ettiği usta, çırak ve kalfaların gerekli eğitim ve öğretimden yoksun olmaları, verimli çalışmalarını etkilemekte ve atıl kapasite yaratmaktadır. Öte yandan, bugün standardizasyon, kalite kontrolü gibi konularda gerekli eğitimi görmüş kişilerin eksikliği, üretilen mamullerin kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve değerinden daha az bir fiyattan satılmasına neden olmaktadır.  İşte, gerek çalışanların, gerekse de yöneticilerin bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik eğitim programlarının düzenlenmesinde Türkiye’deki KOBİ’ler büyük bir sıkıntı içinde bulunmaktadırlar.

Tüm bunların yanında, asıl önemli olan bir başka sorun daha vardır. O da, KOBİ sahip/yöneticilerini yönetim kursları gibi programlara getirebilmektir. Bu durum, birçok KOBİ yöneticisinin alt düzeyde bir formal (biçimsel) eğitime sahip olmasının bir sonucudur. Genellikle, eğitimlerinin KOBİ yönetimi ile ilgisiz, herhangi bir şekilde teşvik edici, pratik değer taşımadığı da gözlenmektedir. KOBİ’lerin bu özellikleri doğal olarak, kurslardan ziyade fabrika içi, işbaşı eğitime eğilim göstermelerine yol açmaktadır. Öte yandan, onlara yönelik kursların fazlaca teorik ve akademik nitelik taşımaları nedeni ile, yaratıcı ve atılgan yatırımcılar olmaları gerekirken, bürokratik ve riskten kaçan bir davranış biçimi geliştirmelerine neden olmaktadır.

Türkiye’de 3308 sayılı “Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu”, küçük sanayide çalışanların eğitimini büyük ölçüde çözümlemekle birlikte; mesleki eğitim, teknik eğitim ve yöneticilerin eğitimi konusunda yapılan faaliyetler sınırlı kalmaktadır.  

KOBİ’lerin, yöneticilerin eğitilmesi ve işyerlerinin sürekli bir şekilde, günlük işleyişini düzenleyebilmelerine yönelik bilgi sahibi olmaları için, gerekli eğitim programları yeterli değildir ve bu programlardan yeterince yararlanamamaktadırlar. Eğitim programlarındaki bu eksiklikler nedeni ile, KOBİ’ler yeni gelişmelerden yeterince yararlanamamakta, değişen piyasa koşullarına rahat bir şekilde uyum sağlayamamakta, teknolojik gelişmeleri yakından takip edebilme imkanlarına sahip olamamaktadırlar.

Türkiye’deki KOBİ’lerin yönetim sorunlarının temelinde, eğitimdeki eksiklikler yatmaktadır. KOBİ’lerde, yapıları gereği işletme fonksiyonları belirginleşmemiş, dolayısıyla satın alma, pazarlama, personel, üretim, yönetim faaliyetleri müteşebbislerin bilgi, beceri, eğitim ve şahsi yetenekleri ile orantılı olarak ve sınırlı kapasite ile yürütülmek zorunda kalınmıştır. Kişilerin bu fonksiyonlarda uzmanlaşması ise ancak eğitim ile sağlanabilecektir. Bu durum, KOBİ’lerin ekonomik ve teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmalarına, dolayısıyla verim düşüklüğü yanında kalite, standart ve sürüm bakımından da, iç ve dış pazarlarda rekabet şanslarını azaltmaktadır.

Yapılan bir araştırmada, küçük işletme sahiplerinin ve yöneticilerinin eğitim düzeyleri düşük bulunmuştur. Yaptığı iş ile, aldığı eğitim arasında ilişki bulunan işletme sahibi ve yönetici oranının %15 civarında olduğu saptanmıştır. Öte yandan, girişimcilerin ancak %20’sinin yükseköğrenim gördüğü; orta öğrenim görenlerin oranının %30 olduğu ve geriye kalanların da, ilkokul mezunu olduğu anlaşılmıştır. Orta öğrenimi bitirenlerin içinde, sanat okulu mezunlarının oranının ise %24 olduğu saptanmıştır.  Bu durum, KOBİ’lerin sahip/yöneticilerinin, eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu hakkında bir fikir vermektedir. Buradaki en önemli etmenlerden biri de, eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki ilişkilerin zayıflığıdır. Öte yandan, eğitim görmüş gençlerin birer girişimci olarak iş hayatına atılmalarını sağlayacak yeterince önlem de alınmamaktadır. KOBİ’lerin bugünkü durumu, mevcut personelin eğitim ve uzmanlaştırılmasına veya her işe uygun nitelikte eleman alınmasına imkân vermemektedir. Çünkü her iki seçenek de, KOBİ’lerin personel imkânlarını zorlayıcı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

2.4. ÜRETİM YÖNETİMİ SORUNU

Küçük ve orta işletmelerin önemli sorunlarından birisi de üretim ile ilgilidir. Her şeyden önce küçük ve orta ölçekli işletmelerin hammadde bulma konusunda ciddi sorunları vardır. Özellikle bu işletmelerdeki finans zorluğu, ucuz ve kaliteli hammadde teminini kısıtlamakta ve bu durum sonucu bu işletmelerde üretim düşük olmakta ve ürünlerin kalitesi etkilenmektedir. Bu etkilenme sonucu ürettiği ürünü pazarlayamayan kâr sağlayamayan küçük ve orta ölçekli işletmeler hammadde piyasasına giremeyecek veya hammadde alamayacak ve böylece üretim tekrar düşecektir.33

Hammadde ile ilgili diğer bir sorun ise, küçük ve orta ölçekli işletmelerin küçük miktarlardaki hammadde ve malzeme siparişlerinin üretici firmalarca unutulmaları ya da satış politikaları gereği önemsenmemeleridir. Ayrıca, kullandıkları hammadde, malzeme ve yarı mamullerin kontrollerinin yapılması ve analiz edilmesi için gerekli teknik imkanlara sahip olmamaları, yeterli miktarda ve girdi temin edilmemesi üretimin aksaması ve dolayısıyla ihracat imkanlarının zamanında ve gerektiği gibi değerlendirilmemesi de önemli sorunlar arasında sayılabilir.33

Bunları dışında, yetmiş eleman eksikliği, yetersiz veya hiç kurumsallaşmamış alt yapı, yetersiz sermaye birikimi, yönetsel ve modern işletme tekniklerinden haberdar olmayan küçük ve orta ölçekli işletme yöneticileri, kalite ve standart eksikliği ile diğer küçük sanayi sorunları üretim verim ve etkinliğini azaltmaktadır. Özellikle dış pazarlar açısından gerekli olan “ISO Standartları”nın karşılanmaması ve aranan kalite ve standart ölçülerine sahip olmayan ürünün bozulmadan ve yeniden pazarlanacak şekilde stok edilmesi küçük ve orta ölçekli işletmelerin maddi güçlerini zorlayan önemli bir sorundur.34

Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ölçek konusunda sınırlamalara tabi olması nedeniyle bu işletmeler sermaye yoğun üretim teknolojileri yerine emek yoğun üretim teknolojileri seçmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle ekonomik büyüme ile birlikte enflasyon ve yükselen ücretler gibi olumsuz şartlar karşısında emek yoğun üretim büyük zararlar alabilmektedir. Bunun yanı sıra teknolojik yenilikleri izleme açısından belirlenen bir diğer sorun da AR-GE çalışmalarının yetersizliği ve AR-GE birimlerinin eksikliğidir. KOBİ’ler genellikle dağınık bir yapı ve özellikle büyüklük açısından yetersiz işyerlerinde faaliyet göstermektedirler. Çoğu kiralık işyerlerinde yeterli altyapı hizmetlerinden yosun oldukları gibi, aralarında bir dayanışma da göstermemekte ve etkin olarak çalışmamaktadırlar. Bunların yanı sıra yeterli ön araştırma yapılmadan yer seçiminin yapılması, tam kapasitede çalışmama sorunlarını da beraberinde getirmektedir.

2.5. PAZARLAMA YÖNETİMİ SORUNU

Bir işletmenin varlığını sürdürebilmesi için ürettiği mal ve hizmetlerin satılması ve bu satışları devamlılığının sağlanması gerekir. Ancak, mevcut şartlarda bu işletmelerin çoğu ürettikleri malları satamamakta, bu nedenle genellikle atıl kapasite ile çalışmaktadır. Bu durum da kıt olan kaynakları israf edilmesine neden olmaktadır.

Pazarlama sorunlarının diğer bir kaynağı ise bu işletmelerin Pazar araştırmalarını gerekli şekilde yapmamalarıdır. Çünkü KOBİ’lerin Pazar araştırması yapma imkânları yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, bu işletmeler pazarda oluşan değişmelerden zamanında haberdar olmamakta ve talepteki değişmeler karşısında esnek olmadıklarından hata yapma ihtimalleri artmaktadır.

Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin pazarlama sorunları incelendiğinde bu işletmelerin pazarlama sorunlarının genel ekonomiden ve işletme bünyesinden kaynaklandığı görülmektedir.

 İşletmenin bünyesinden kaynaklanan sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir. 39

-    İşletme yöneticisinden kaynaklanan sorunlar,
-    Pazar araştırmasına gerekli önemin verilmemesi,
-    Pazarlama faaliyetlerinin yetersizliği ve bilgi eksikliği,
-    Yeni pazarlara girişlerin zor olması
-    Pazarlama giderlerinin yüksekliği,
-    Küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında işbirliğinin yeterli düzeyde olmaması

TOBB’un 507 işletmede yapmış olduğu ankette işletmelerin Pazar dağılımları aşağıdaki gibi tespit edilmiştir.40

Tablo 1.: Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Pazarları
 

Yukarıdan sıralanan sorunların çözülebilmesi için KOSGEB gibi bazı meslek kuruluşlarımızın bu konuda bilgileri araştırılmalı, pazar etütleri yapılmalı, teknik kadro ve organizasyonlar devletçe desteklenmeli, üniversitelerimiz bünyesinde KOBİ’leri destekleyici ortak proje üretilmesi çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

2.6. İHRACAT SORUNU
KOBİ’lerin ihracat sorunları iki başlık altında toplanabilir:
1) KOBİ’lerin ulusal düzeydeki sorunları; bu sorunlar finansman sorunları, bilgi yetersizliği, bürokratik sorunlar, Pazar sorunları, destek yetersizliği ve kota sorunlarıdır.
2) KOBİ’lerin işletme düzeyindeki sorunları; bunlar hammadde sorunları, bilgi ve veri sorunları, iş gücü sorunları ve üretim sorunlarıdır (Kendirli vd., 2003:47). İhracata yönelmiş firmalarının karşılaştığı sorunlar arasında kalite kontrolü, standardizasyon ve fiyat maliyet ilişkisinin doğru kurulamaması da yer almaktadır (Akgemci, 2001:30). Bu sorunlarla karşılaşan, Türk KOBİ’lerinin siparişe göre (fason) üretime yöneldikleri ve kendi markalarını yaratarak, kendi ürünlerini pazarlamada güçlük çektikleri görülmektedir. KOBİ’ler kendi markalarını yaratmadıkları ve kaliteli üretimi sağlayamadıkları sürece rekabette üstünlüğü yakalayamayacaklardır (Müslümov, 2001:8). 2006 yılı Türkiye İhracatı sektörler açısından incelendiğinde sanayi sektörü içinde yer alan üç önemli ihracat kalemi “otomotiv sanayi ürünleri”, “diğer giyim eşyası” ve “diğer makine ve ulaşım araçları” olarak sıralanabilir. Türkiye’de KOBİ’ler bu alt sektörlerde büyük firmalara yan sanayi ve fason üretim şeklinde girdi sağlamaktadır. TÜRKİYE’DE KOBİ’LERİN İHRACATTAKİ YERİ VE KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR Hakkı Mümin AY S e l ç u k Ü n i v e r s i t e s i K a r a m a n İ . İ . B . F . D e r g i s i Y e r e l E k o n o m i l e r Ö z e l S a y ı s ı s 179

2.7. FİNANSAL YÖNETİM SORUNU

Türkiye’de KOBİ’lerle ilgili olarak yapılan çalışmalarda finansman sorunlarının başta geldiği görülmektedir. Finansman sorunlarını üç nokta etrafında toplayabiliriz: Birincisi, KOBİ’lerin toplam kredilerden aldığı payın yetersiz olmasıdır. İkincisi, mali konularda uzman eleman eksikliğidir. Üçüncüsü ise, bankaların KOBİ’lerden kredi karşılığında talep ettikleri teminat sorunudur.  

2.8. MUHASEBE YÖNETİMİ SORUNU

Finansman, üretim, pazarlama gibi temel işletme fonksiyonlarının dengeli ve eksiksiz yerine getirilebilmesi bu firmaların sağlıklı muhasebe ve hesap işleri sistemine sahip olmalarına bağlıdır. Ancak KOBİ’ler bu konuyu ihmal etmekte muhasebe sistemine, devlete karşı olan yükümlülüğün yerine getirilmesi gözü ile bakmaktadırlar. Muhasebe verilerinin incelenip ilgili firma için değerlendirilmesi yapılmamakta, muhasebe ile ilgili vergi ve diğer mevzuatlar yeterince izlenmediğinden, hatalar yapılmakta, piyasa değişikliklerinin gerisinde kalınmaktadır.  

2.9. NİTELİKLİ ELEMAN SORUNU

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemli sorunlarından birisi de nitelikli eleman bulamama ve eğitim sorunudur. Nitelikli eleman bulmadaki sıkıntılar, bu işletmelerin planlama, standart, üretim, kalite kontrolü gibi evrelerde, yeterli etkiyi göstermemelerine ve istenilen rekabet gücüne ulaşamamalarına neden olmaktadır.
Personel ve eğitim sorunu küçük ve orta ölçekli işletmeler için ayrı bir önem taşımaktadır. Bu işletmelerin çoğu kez aynı işi yapmamaları istihdam edilecek personelin çok yönlü olmasını zorunlu kılmaktadır.35  Sözgelimi; değişik imalat yapan bir endüstri kolunda çalışanların bir gün montajda, bir gün torna-tesviyede, bir gün kaynak işlerinde çalışabilecek niteliklere sahip olmaları gerekmektedir. Bu işletmelerin genellikle emek yoğun işletme olması nitelikli eleman ihtiyacını arttırmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin nitelikli eleman bulmalarını engelleyen en önemli faktör düzensiz ücret politikaları ve yeterli sosyal güvenceyi çalışanlarına verememesidir. Bunun sonucunda ise, yetişmiş elemanlar büyük ölçekli işletmelere geçmektedirler.

Nitelikli eleman sorunu; küçük ve orta ölçekli işletmelerde hizmet içi veya is başında da eğitimin ne kadar gerekli olduğunu da göstermektedir. TOBB’un 1996 yılında yapmış olduğu bir ankete göre; işletmelerin %66’sı son üç yıl içinde personelinin herhangi bir eğitim almadığı ortaya çıkmıştır. Eğitim sorunu, iş yaşamı ile eğitim arasında sürekli bir bağın kurulmasını zorunlu kılmaktadır.

2.10. İNSAN KAYNAKLARI SORUNU

KOBİ’lerin tanımlanıp, sınıflandırılmasında güçlük çekilmesi ve özellikle ortak bir tanım yapılamaması sonucunda, çeşitli kuruluş ve kurumlar genel olarak işgören sayısını baz almışlardır. Bu nedenledir ki, KOBİ’ler için İnsan Kaynakları Yönetimi büyük önem taşımaktadır. KOBİ’lerin, işletmede çalışan personele ilişkin başlıca özellikleri şu şekilde belirlenebilir:  

-    KOBİ’lerde insan faktörü büyük işletmelere göre daha büyük önem taşır. Bu olgu, KOBİ’lerde emek yoğun teknolojilerin önemli olmasının doğal bir sonucudur.
-    KOBİ’lerde alt düzeylerde çalışan personel genellikle nitelikli işgücünden oluşur.  Büyük işletmelerde ise genellikle düz işgören istihdam edilir.
-    İşletmenin üst ve orta yönetim kademelerinde çalışan personel içinse, genellikle tam tersi durum geçerlidir. Bu durum özellikle üst yönetim kademelerine ilerledikçe daha çok geçerlilik kazanır. Zira Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler finansman, pazarlama, muhasebe, Ar-Ge gibi çeşitli işletmecilik işlevlerinde uzman kişileri istihdam edilebilecek maddi güce sahip değildirler.
-    KOBİ’lerde yönetim ve personel arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bu ilişki bireyselleşmiş durumdadır.
-    Personelin ücret düzeyi, büyük işletmelerde KOBİ’lere göre genellikle daha yüksektir.
-    KOBİ’lerde çalışan personelin, genel olarak işyerlerinden daha çok memnun oldukları görülebilir. Düşük ücret düzeyine rağmen böyle bir sonucun ortaya çıkması, muhakkak ki büyük ölçüde bu işletmelerde işgücünün işe yabancılaşması olgusunun asgari seviyede olmasından kaynaklanmaktadır.
-    Personel ile işletme arasındaki bireysel ilişki konjonktürel dalgalanmalarda kendini özellikle hissettirir. Ekonomik konjonktürün kötüye gittiği durumlarda büyük işletmelerin karlılık durumlarını koruyabilmek için genellikle ilk başvurdukları yol, işgören çıkarımıdır. Olumsuz konjonktürel şartlarda KOBİ’ler büyük fedakârlıkları göze alarak işgücünü korumak gayretindedirler. Bu tutum, burada çalışan personelin kaliteli olması ile beraber yerel çevreden gelebilecek olası tepkilerden de kaynaklanabilir.

İnsan Kaynakları Yönetimi ile ilgili sorunların başında kalifiye eleman bulma zorluğu gelmektedir. Gerçekten de KOBİ sahip veya yöneticilerinin işletmelerine kalifiye eleman tedarik edebilmeleri, oldukça fazla ücret ve yan ödemeleri gerektirebilmektedir. KOBİ’leri ilgilendiren bir başka sorun, uzmanlığın çok büyük önem taşıdığı günümüzde çok yönlü eleman istihdamı zorunluluğudur.

Genellikle sanayimiz ve KOBİ’ler, vasıflı eleman temininde büyük güçlük çekmektedir. Bu kesimin işletmelerinde emek yoğunluğunun nispeten yüksek oluşu, alınan siparişlere göre farklı işler yapma zorunluluğu gibi nedenlerden dolayı, çok yönlü kalifiye elemana daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Türk sanayisinde kalifiye eleman açığı çırak-kalfa-usta üçlüsünden yüksek okul mezununa kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Kalifiye eleman ihtiyacının karşılanmasına yönelik eğitim programları; çırak-kalfa-usta üçlüsü ile çeşitli konulardaki teknik ve idari elemanlar ve yöneticiler yanında, bizzat girişimleri de kapsamaktadır.  Bu kapsamda, eğitim düzeyi ve personelin eğitimi de önemlidir. Eğitim, işletme örgütlerine genel anlamda, iş verimliliği artışı, örgütte moral yükselmesi, kontrol faaliyetlerinin azalması, iş kazalarının azalması, işletme örgütünde süreklilik ve uyumluluk sağlanması gibi yararlar sağlayabilmektedir.

Personel eğitimi, işgörenin belirli bir işi yapmak amacıyla bilgi ve becerisinin artırılmasına ve dolayısıyla geliştirilmesine yönelik sistemli uygulamalar bütünüdür. İyi hazırlanmış bir eğitim programının uygulanmasında gerek işletme ve gerekse çalışanların karşılıklı yararları vardır. Bir eğitim programı hazırlanırken belirli görevlerdeki işgörenlerin işbirliğini sağlamak yararlı olacaktır. Eğitim, işgörenlere yapmakta oldukları işleri daha iyi yapma olanağı sağladığı gibi, onlara daha üst görevlere yükselme fırsatını da hazırlayabilmektedir. Bu olanakları tanıyan her eğitim-öğretim programı işgörenlerce de arzu edilmektedir.  

2.11. HALKLA İLİŞKİLER SORUNU

Halkla ilişkiler, özel ya da tüzel kişilerin belirlenen hedef kitleler ya da halkla dürüst ve sağlam ilişkiler kurmaları, onları olumlu yönde etkileyen ve karşılıklı yarar sağlayan planlı çabalara girişmeleri şeklinde ifade edilebilir.

Bir başka tanıma göre halkla ilişkiler, stratejik iletişim aracılığıyla, kamuoyunun tutumunu bir şirket, bir organizasyon veya bir enstitü karşısında, etkileme veya değiştirme yolu olarak izah edilebilir. Bu tanımda yer alan iletişim, strateji ve tutum değişmesi kavramları, halkla ilişkilerin ürün pazarlamasından ayrıldığı noktaları net olarak sergilemektedir. Stratejinin burada büyük önemi vardır. Stratejisi olmayan iletişim, pusulasız deniz yolculuğuna benzemektedir. Şirket stratejisi ile halkla ilişkiler birbiriyle örtüşmek zorundadır. Çünkü halkla ilişkiler, işgöreninden müşterisine, pazarlayıcısından gazetecisine, sendikacısından politikacısına kadar farklı görünen gruplar da olsa, işletmenin çıkarları doğrultusunda bilinçli bir biçimde örgütsel amaçlara yönelmelidir.

Halkla ilişkiler sadece şirket reklamı değildir; reklamlardan tutun yazılı ve sözlü basında yer alan işletme ile ilgili tüm haberler, hatta ilişkiler, yani şirket iletişimi devreye girmektedir. Halkla ilişkilerin başlıca amacı sadece şirketi tanıtmak değil, şirketin insanlarda bıraktığı tutumu değiştirmek veya etkilemektir.

KOBİ yönetimleri toplumsal ve kültürel yapı ile beraber, inanç ve tutumlara gereken özeni gösterebilmelidirler. İşletmenin faaliyette bulunduğu toplumun nüfus yapısı, bileşimi, bilimsel ve kültürel düzeyi, görenek ve gelenekleri ve bütün bunlardaki değişme eğilimlerinin kurumların yönetimi üzerinde derin etkiler yapacağı kuşkusuzdur. Ekonomik yaşam ve faaliyetlerin hem amacı, hem üretici etmeni olan insan unsuru, böylece hem talebi, hem de arzı belirleme durumundadır. Bu nedenle KOBİ yöneticileri, toplumu oluşturan bireylerin psiko-sosyal niteliklerini yakından tanımak zorunluluğundadır.

Toplumun fiziksel ve psiko-sosyal yapısı, üretim etmenlerinin satıcıları ve üretilen malın alıcıları bakımından da önem taşır. KOBİ yöneticileri, ilişkide bulunduğu bütün toplumsal sınıf ve grupları yakından tanıdıklarında işletmelerini daha güvenli ve tehlikesiz bir şekilde yönetebileceklerdir. Yönetici işletmesinde bir çok değişik insanın çalıştığını ve bunların farklı inanç veya tutumlara sahip olabileceğini unutmamalıdır.

Büyük işletmelerdeki profesyonel bir yönetici, çalışanların inanç ve tutumlarını dikkate alarak bir olaya karşı nasıl tutum sergileyeceğini bilmek zorundadır. Bazen etnik köken, bazen mezhep farklılıkları ya da bölgesel farlılıklar buradaki işgörenler arasında informel yapılanmaya, hatta çatışmaya neden olabilmektedir. Ne var ki, KOBİ’lerde bu durum daha azdır.

KOBİ’lerde, işgörenlerin bazı olay ve gelişmeleri farklı şekilde değerlendirmeleri veya algılamaları sonucunda azda olsa örgütsel çatışma gündeme gelebilir. Çeşitli kaynaklardan doğan algı farklılıkları kişi veya grupları birbiriyle zıt duruma düşürüp, sorun doğurmakla beraber, KOBİ sahip veya yöneticileri genelde bire-bir ilişkilerle bu sorunları giderebilmektedirler.

Büyük ölçekli işletmelerde planlı çabalar şeklinde örgütlenebilen halkla ilişkiler işlevi, küçük işletmelerde beklenen doğrultuda uygulama görmeyebilir. Bu işler, genelde büyüme tutkusu içinde olan Orta ölçekli işletmelerde kabul görebilmektedir. Küçük işletmeler, çevre desteğini sağlamak için halkla ilişkiler etkinliğini düşünseler bile, bu işlev ayrı bir bütçe, program ve ekip çalışmasını gerektirdiği için hayata geçirilmeyebilmektedir. Orta büyüklükteki işletmeler ise, her ne kadar çevreleriyle iyi ilişkiler kurmayı planlamış olsalar da, buna yönelik ayrı bir program, bütçe ve uzman ekip oluşturmaktan çok, işletme sahip veya yöneticilerinin bireysel girişim veya karizmalarına güvenebilmektedirler.

2.12. AR-GE SORUNU

Büyük ölçekli işletmeler, genelde bütün işlevlerini ekonomik açıdan inceleyebilmekte, analiz edip yorumlayabilmekte ve bu yolla bir takım ekonomik sonuçlar ortaya koyabilmektedirler. Daha dar anlamda büyük işletmeler, yeni mal ve üretim süreçlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik sistemli ve bilinçli çalışmalar yapabilmektedirler. Ne var ki, bu olgular KOBİ’ler açısından oldukça kısıtlıdır. Gelişen endüstriyel yapılanmalar, küresel rekabet, değişen tüketici zevk ve alışkanlıkları ve benzeri gelişmelerin KOBİ’ler açısından izlenebilmesi bir çok zorluk doğurmaktadır.

Orta büyüklükteki işletmelerden ancak bir kısmının Ar-Ge eylemlerine yönelip; ilgili verilere ulaşabilmeleri, bilgileri anlamlı hale getirebilmeleri, teknolojik yenilikleri izleyebilmeleri, temel araştırma ve uygulamalı araştırma yapabilmeleri ve nihayet geliştirme eylemlerinde bulunabilmeleri olasıdır. Özellikle küçük işletmeler pazara ilişkin nedenler, toplumsal nedenler ve örgütsel nedenlerle Ar-Ge departmanı kurmayı düşünseler bile, buna ilişkin program ve bütçe oluşturamayabilmektedirler. Ar-Ge ile ilgili sorunlar kapsamında teknolojik gelişmelerin yadsınamaz bir yeri vardı. Yurdumuzdaki KOBİ’ler, yenilik ve değişen teknolojiler karşısında yetersiz kalmakta ve bu konuda imkanları değerlendirememektedirler. Bu işletmelerin büyük işletmelerle mücadelesi onların ürettikleri ürünleri değil tam tersine, onların üretemediklerini yaparak yürütülmelidir. Bu işletmeler, uyum avantajlarını iyi kullanarak büyük işletmelerin giremedikleri piyasalara girmeye çalışmalıdırlar.

Yeniliklerin taşıdığı önem, Türk işletmelerinin uluslarararası piyasalarda boy  göstermeye başladığı son yıllarda açık bir şekilde anlaşılmıştır. Zira yeniliklere açık olmayan ve bu konuda başarılı olamayan bir işletme, uzun bir süre piyasada kalamamakta ve önünde duran büyüme imkanlarını değerlendiremeyerek faaliyetlerini nispeten küçük ölçeklerde devam ettirmeye mahkum olmaktadır. Yeniliğin günümüz işletmeleri açısından taşıdığı önem, şu benzetmede güzel ve anlamlı bir şekilde dile getirilmiştir; “İşletmecilik aşağı doğru akmakta olan bir nehirde ters yönde kürek çekmeye benzer, durduğunuz an gerilemiş olursunuz.”

2.13. KARAR ALMA SORUNU

Türkiye’deki KOBİ’lerin en önemli sorunlarından biri de, alınan kararların nicelik ve nitelik olarak yeterli bilgiye dayandırılamamasıdır. Bu kısaca, bu işletmelerde yönetim bilgi ihtiyacının karşılanamaması şeklinde de ifade edilebilir. Bu tespit, bilgilenme sürecinin bilgi toplama aşaması yanında, bilgi işleme ve bilgi değerlendirme aşamalarını da kapsamaktadır. Aslında enformasyon, belirli bir amaç için toplanan bilgi şeklinde tanımlanmaktadır.

KOBİ’lerin başarısızlık nedenlerinin çoğunun arkasında bilgi eksikliği yatmaktadır. Ancak bu sorun, henüz işletmelerimiz tarafından yeterince algılanamamıştır. Aslında en önemli sorun da buradadır. Bugün pek çok işletme, bilgi toplama, bilgi işleme ve bilgi değerlendirme için harcanan paraları gereksiz bir masraf olarak görmektedir. Hâlbuki günümüzde bilgi bir üretim faktörü olarak kabul edilmektedir. Hatta pek çok gelişmiş ülkede, bilgi üreten ve pazarlayan firmalar faaliyet göstermektedir.

Bilgi eksikliğinden kaynaklanan en önemli işletmecilik hataları, henüz yatırımın fizibilite aşamasında başlamakta, işletmenin yaşamı boyunca da devam etmektedir. Fizibilite çalışmalarının bilgiye dayandırılmaması sonucu, ürün ve pazar seçimi, ölçek, teknoloji ve kuruluş yeri seçimi gibi konularda geriye dönülmesi çok güç, hatta imkânsız stratejik hatalar yapılmasına neden olmaktadır. Sermaye maliyetinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, böylesi bir kaynak israfına özel sektör kuruluşlarının, hele KOBİ’lerin katlanması imkânsız olduğundan, bu tür hataların cezası, yatırım projesinin henüz doğmadan ölmesi anlamına gelmektedir.

Bilgilenme konusunda KOBİ’lerin bizzat başvurabilecekleri çok önemli bir imkân vardır. O da fuarlar ve sergiler, çeşitli toplantılardır. Oysa KOBİ’ler bu tür imkanlardan, gerek para gerek zaman açısından yeterince yararlanamamaktadır. Halbuki uluslararası pazarlara açılmada fuarlar artık eskisinden daha çok önem taşımakta ve birer bilgi alışveriş merkezi olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

KOBİ’lere gerekli olan bilgiler, birçok kamu kurumu ve özel sektör kuruluşları tarafından sağlansa bile, dağınık durumdaki bu bilgilerin belirli kuruluşlarda toplanarak KOBİ’lerin hizmetine sunulması konusunda henüz tam bir çalışma yapılamamıştır. Bu da KOBİ’lerimizin, bu bilgilere ulaşma ve temin etme imkânlarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, KOBİ’ler yanlış kararlar almaktadırlar.

Türkiye’deki KOBİ’lerin bilgi almasına yönelik bilgi işlem sistemleri yetersizdir. Özellikle planlama, standardizasyon, üretim, stok kontrol, araştırma, koordinasyon, eğitim, güvenlik ve danışmanlık gibi karmaşık hizmetlerin verimli bir şekilde yürütülmesi, ancak etkili bir “bilgi işlem sistemi” oluşturmaya bağlı olacaktır.

Bugün dış pazarlara açılmada, gerek işlerin çabuklaştırılması ve gerekse de müşteri zevklerindeki değişmeler, teknolojik değişikliklere uyum sağlanması bakımından bazı avantajlar sağlamak için, yöneticilerin sürekli değişim gösteren piyasa koşulları ve teknolojiyi izleyebilecek seviyede, teknik ve mesleki bilgiye sahip olmaları veya bu bilgileri takip edebilecek imkânların bulunmaması, sorunların teşhisi ve çözümünde doğru kararlar vermelerini güçleştirmektedir. KOBİ sahipleri, genellikle hakkında bilgi sahibi olmadıkları alanlarda, fizibilite çalışması yapmadan ve üstesinden gelip gelemeyeceklerini uzun uzun düşünmeden, ani bir kararla iş kurmaktadırlar. Faaliyete geçtikten sonra da, yanlış anlaşmalar veya işletme içi yanlış kararlar sonucunda, geri çekilmek durumunda kalmaktadırlar.  

Türkiye’de bilgi toplama konusunda Esnaf ve Sanatkâr Sicili uygulaması yanında, Türkiye Odalar Birliği’nin kayıtlı sanayi kuruluşları ile ilgili bilgi toplama çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca, TÜBİTAK, Türkiye Hizmet Envanteri Sistemi adı altında, küçük sanayiciye danışmanlık hizmeti verebilecek kişi ve kuruluşların tesbiti ile ilgili bir faaliyet başlatmıştır. Ancak, bu yollarla toplanan bilgiler yetersiz, düzensiz ve kullanım kolaylığı olmayan bilgilerdir.

Büyük işletmelere oranla, KOBİ’lerin müşterilerine ya da tüketiciye daha yakın olmaları, onların sorunlarını keşfedip, teknik yeniliklerde bulunmaları ihtimalini artıracaktır. Ancak, bu sonucun elde edilebilmesi için, bir yandan ilgili firmalara piyasadan gerekli olan verilerin hızlı, doğru, açık ve zamanında gelebilmesi, öte yandan bu verilerin işlenip, işletme için değerlendirilmesi gerekmektedir. Bugün KOBİ’ler, söz konusu bilgileri yeterli ölçüde ve zamanında sağlayamamaktadırlar.

2.14. İDARİ VE TEKNİK DANIŞMANLIK, REHBERLİK HİZMETLERİNDEN YOKSUNLUK SORUNU

Teknik danışmanlık hizmetleri, ürün seçiminden, fizibilite çalışmaları, fabrika yerleşim planlarının hazırlanmasına, üretim planlaması ve modern makinaların işletmeye alınmasına, yeni teknolojinin uygulamalı tanıtımına kadar geniş bir sahayı kapsamaktadır. Bu hizmetler, konularında uzman kuruluşlar eliyle ve finansman kuruluşlarının sağladıkları fonlarla, küçük sanayiciye verilmelidir.

Türkiye’de, KOBİ’lere danışmanlık hizmeti veren en önemli kurum KOSGEB’dir. Ancak, sınırlı bütçe ve kadrosu nedeni ile bazı yerleşim bölgelerine ve sınırlı hizmet götürebilmektedir. KOSGEB’in ihtiyaç duyulan her bölgeye hizmet götürebilmesi için, fon kuruluşları ve yardımcı diğer kuruluşların oluşturulması KOBİ’ler için önemli bir aşama olacaktır. Özellikle, Gümrük Birliği nedeni ile nereye gideceğini ve ne tür kuruluşlardan destek alabileceğini bilemeyen KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verecek ve yol gösterecek bu tür kurumların artırılması gereği, önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Burada, önemle üzerinde durulması gereken bir konu da, KOBİ sahip/yöneticilerinden yönetsel sorunlarının ve eğitim-danışma ihtiyaçlarının olmadığını ileri sürenlerin olmasıdır. Aslında, bunu ileri süren yöneticilerin çoğunluğu, ne tür eğitim ve desteğe ihtiyaçları olduğunu ve bunu nereden, nasıl sağlayabileceklerini de bilmemektedirler.

Görüldüğü gibi, Türkiye’de KOBİ’lere ve özellikle de KOBİ sahip/yöneticilerine yönelik eğitim ve teknik danışmanlık hizmetleri yetersiz ve dolayısıyla da etkisiz kalmaktadır. Üniversiteler ile işyerleri arasındaki bağlantıların hemen hemen hiç kurulmamış olması da, önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

2.15. TEKNOLOJİ SORUNU

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarından bir diğeri ise teknoloji sorunlarıdır. KOBİ’ler içinde bulundukları finansman yetersizlikleri nedeniyle teknolojiyi takip etmekte zorluk çekmektedirler. Teknolojik düzeylerinin geri olması nedeniyle uluslar arası pazarlar da sipariş alamamaktadırlar. Bu nedenle fason imalat türünde imalat türünde imalat gerçekleştirmektedirler. 36

Teknoloji sorunları, Türkiye açısından değerlendirildiğinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin teknolojik yenilikleri takip etmedikleri görülmektedir. Bu nedenle bu işletmelerin teknolojiyi yakalamaları olanaklı değildir. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin makine parkları oldukça eski, teknolojileri de geridir. Ancak TOBB’un yaptığı anket değerlendirmesinde; teknolojik durumlarının sanıldığının aksine fazla eski olmadığı tespit belirtilmiştir. Bahsedilen bu ankette işletme sahiplerinin %66’sı üretim teknolojilerinin iyi olduğuna inanmaktadırlar. 37

Tablo 2.: Küçük ve Orta Ölçekli İşetmelerin Teknoloji Durumu
 

Aynı anket değerlendirilmesinde, işletmelerin yalnızca %7.6 sının teknolojik gelişmeleri izleyebildiklerini buna karşılık %92.4 yurtiçi ve yurt dışı fuarlara katılarak, yayınları izleyerek teknolojik gelişmeleri takip ettiklerini belirtmişlerdir. İşletmelerde teknolojik gelişmelere ve yeniliklere paralel olarak ürünlerinde değişiklikler yapılıp yapılmadığı sorulduğu zaman, işletmelerin %73’ünnün ürünlerinde değişiklikler yaptıklarını, %27’si ise bu tür değişikliklere gitmediklerini belirtmiştir.38

Teknoloji gelişmelerin takip edilmemesi özellikle yeni teknolojinin kullanımının zorunlu olduğu sektörlerde küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet konusunda büyük sıkıntılarla karşılaşmalarına neden olmaktadır.

iso 9001 standartları ile ilgili 10 sonuç bulundu.